0530 708 54 54
0530 708 54 54
03 Şubat 2021 Çarşamba 09:27:00 - Güncelleme:03 Şubat 2021 Çarşamba 09:27:00

Batı için son şans: Türkiye, Doğu Akdeniz'de bölgesel güç!

Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, "Son Şans" adlı yeni kitabında Türkiye'ye yönelik çarpıcı ifadelerde bulundu. Türkiye, Rusya ve Çin'in dünya politikasında önemli birer aktör olduğuna işaret eden Schröder, “Batı her zaman yaptığı gibi onlara Soğuk Savaş mantığıyla davranırsa kaybeder. Biz Avrupalıların hoşuna gitsin ya da gitmesin, Türkiye Doğu Akdeniz'de artık yadsınamaz hakim güç.” ifadesinde bulundu.

Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, ‘Son Şans’ adlı yeni kitabında Türkiye ile ilgili önemli siyasi değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de yeni güç durumundan vazgeçmeyeceğini beirten Schröder, “Avrupa’nın hoşuna gitsin gitmesin, Türkiye Doğu Akdeniz’de artık yadsınamaz hâkim güç” dedi.

Hürriyet'te yer alan habere göre, ‘Letzte Chance’ (Son Şans) adlı kitap dünya çapındaki krizleri irdeliyor. Kitapta, yeni bir dünya düzenine ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor ve bunun Batı için son şans olduğu vurgulanıyor. Kitabın sonunda Türkiye, Rusya ve Çin’in dünya politikasında önemli birer aktör olduğuna işaret edilerek şöyle deniyor:

“Batı her zaman yaptığı gibi onlara Soğuk Savaş mantığıyla davranırsa kaybeder. Biz Avrupalıların hoşuna gitsin ya da gitmesin, Türkiye Doğu Akdeniz’de artık yadsınamaz hakim güç.”

BATI HATA YAPTI

Türkiye’nin bugün Batı’ya ters düşmesinin 1952’den beri üyesi olduğu NATO’nun ve onu hiç istemeyen Avrupa Birliği’nin yanlış politikalarının bir sonucu olduğu vurgulanan kitapta şu görüşler yer alıyor:

“Biz Avrupalılar, özellikle de Almanlar, onlarca yıldır bu ülke ve insanlarına karşı kendini beğenmiş ve aşağılayan bir tavırla davrandık. Avrupa Ekonomi Topluluğu ve Türkiye’nin 1963 yılında ortaklık anlaşması imzalamasından bu yana hiç kimse, Türkiye’ye Almanya kadar sık üyelik perspektifi açmadı. Ama SPD-Yeşiller koalisyonunun son dönemi hariç bunların hiçbiri, samimi değildi. Elbette Almanya’nın arka planda göç ve mülteci hareketlerini düşünerek 1980’de getirdiği vize rejiminin kaldırılması itinayla tartılmalı. Ama devamlı oyalama taktiği kabul edilemez.”

BU POLİTİKA BAĞDAŞMIYOR

“Hem vize serbestisi için onlarca şartın yerine getirilmesini istemek, hem AB’ye üyelik müzakerelerinde önemli ilerlemeleri ya da Gümrük Birliği’nin güncellenmesini ertelemek, seni istemiyoruz demektir. Ankara’nın Irak, Suriye, Libya ya da Dağlık Karabağ’da savaşmasını bazı haklı gerekçelerle kınayan biri, o zaman Türkiye’ye savaş bölgelerinden gelen mültecilerin AB’ye geçmesini engellemesi için bir ödeme de yapmamalı. Artık olmayan Batı’nın, yeri gelince her fırsatta dile getirdiği değerleriyle bu politika bağdaşmıyor. Ve bu politika iflas etmeye mahkûm. Başkan Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra iş başına gelecek bir hükümetin Türkiye’nin dış politikasını temelden gözden geçireceğini ve Doğu Akdeniz’de yeni güç durumundan vazgeçeceğini düşünmek dünyadan bihaber olmak demektir. Türkiye bunu yapamaz. Türkiye’nin, diğer ülkelerin de, politikası ve savaşı onların görüşünce Batı’nın tehditlerine bir karşılık.”

BEKLEME ODASI DÖNEMİ BİTTİ

Ortadoğu’daki gelişmelere de değinilen kitapta, “Suriye’deki savaş bugün Ankara ve Moskova’nın onayı olmadan çözülemez. Suriye’de hem komşusu hem NATO müttefiki olan hem de milyonlarca mülteciyi ağırlayan Türkiye’ye anahtar rol düşüyor. Nasıl Ukrayna sorunu Putin’e karşı çözülemezse, Erdoğansız da mülteci ve göç krizini sonlandırmak zor. Türk bakan ve cumhurbaşkanlarının, vatandaşlarına vize serbestisi için Bonn veya Berlin’de onur kırıcı şartlarda ön odalarda beklemek zorunda kaldığı dönemler artık sona ermiştir.”

ANKARA’NIN İNCİRLİK VE KÜRECİK KOZU

Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye yönelik ‘Ekonominizi çökertiriz’ tehdidini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok şaşırtıcı bir şekilde soğukkanlılıkla karşıladığına değinilen kitapta şu yorum yapıldı:

“Birincisi Türkiye’nin buna karşı şu veya bu şekilde baskı araçları vardı. Amerikan ordusu İncirlik Üssü’ne ve Kürecik’teki radar üssüne bağımlı. İkincisi Türkiye artık dikkate değer bir silah sanayisine sahip. Türk firmaları helikopter, tank ve İsrail gibi çok az ülkenin sahip olduğu insansız hava araçları (İHA) geliştiriyor, üretiyor ve satıyor. Gerçi motor tekniğini hâlâ yabancı ülkelerden tedarik ediyorlar ama etkili silah sistemleri Dağlık Karabağ’da, Suriye’de, Irak’ta ve Libya’da kullanımda. Ankara’nın silah sanayisi ve bölgedeki birçok ülkenin bu silahlara bağımlılığı Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de bölgesel güç olma hedefine hızla yaklaştırıyor. Ve bu kaçınılmaz olarak dünyanın en eski ve en çatışmalı kriz bölgesi Yakın Doğu’yu etkiliyor.”

Etiketler : almanya türkiye bölgesel güç
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX