Batı’nın sevdiği “Ilımlı İslam” buymuş

Ne ılımlı insanlarmış ama 

“Ilımlı İslam”, hiç de Jakoben ve tepeden inmeci olmayıp (!) Yakubi kilisesi gibi denetleyici ve tepe delenli geleneğindenmiş. “Ilımlı İslam’da” sızmanın, ele geçirmenin, iktidar gaspının şahı bulunurmuş. 

“Ilımlı İslam”, iktidara, muktedire, lidere sözde karşıymış da kendi liderini hatadan münezzeh ve kadir-i mutlak görmekten çekinmez, şefine mecazen falan değil fiilen tapar, “mehdiye ahdimiz var” diyen elemanları da her türlü şiddeti uygularmış. 

“Ilımlı İslam”, laik elitlere karşı olmaya karşıymış da kendisi elit, elitin eliti ve birbirini takip eden 7 kademeli kast sisteminin kralını kurmak bir yana, geliştirmiş bile. 

“Ilımlı İslam”, Türkiye’nin Batıcı elitlerine de karşıymış elbette, çünkü o Batı’nın ta kendisiymiş, oraya yerleşikmiş, oradan beslenir ve oraya çalışırmış. 2000’li yıllarda Batı’nın çoktan terk ettiği “Stay behind”, “kontrollü kaos” gibi uygulamalarla mücadele ettiğini söylermiş ama CIA’nın en yeni taktiklerini benimser ve hayata geçirirmiş. 

Masal anlattılar 

“Ilımlı İslam”, darbelere karşıymış, zaten halka karşı darbeyi ancak alnı secdeye değmeyen Kemalistler yaparmış (alınlar nasıl kontrol edilmişse) ama “Ilımlı İslam” bir darbe yaparsa darbenin Pir’ini yaparmış, o güne kadar hiçbir darbecinin cesaret etmediği, belki de elinin varmadığı rezaletlere imza atarmış. 

“Ilımlı İslam”, o Batı’nın nefret ettiği İslam gibi değil modernmiş, her ne kadar “Ilımlı İslam” gizli, sapkın tarikatçılık, büyücülük, muskacılık, çamaşır koklama ayinleri yapsa da modernmiş. 

“Ilımlı İslam” radikaller gibi adam öldürmezmiş, canlı bombası yokmuş, hani nerede el bombası, nerede keleş diye sorulabilirmiş, ama “Ilımlı İslam” öyle F 16’lar, tanklar, helikopterler kullanırmış ki radikallerin silahları onların yanında meyve bıçağı, çakı gibi kalırmış. 

Ne de barışçılarmış 

“Ilımlı İslam” derin devlete, kontrgerillaya, Ergenekon’a karşı mücadele edermiş, ama kendisi derinliklerin en dibinde bulunan inlerde yaşarmış, insanların yatak odalarına kadar girermiş, herkesi dinler, akıl almadık kumpaslar ve tuzaklar düzenlermiş. 

“Ilımlı İslam”, faili meçhulleri araştırır, ama en korkunç cinayetleri işlermiş. 

Her dediğinin tersi 

“Ilımlı İslam”, gayrimüslim azınlıkları korur görünür, ama misyonerleri, Ermeni yazarları katledermiş. 

“Ilımlı İslam”, Kürtleri savunur ama hem de destekçileri liberallere göstere göstere KCK operasyonlarında binlerce kişiyi tutuklar ve liberal aydınlara da bunu alkışlatmayı başarırmış. 

“Ilımlı İslam”, İslami gruplara yapılan baskıya karşıymış, ama tabii baskıyla yetinilmemesini “Selam-Tevhid”  grubuna yapıldığı gibi bütün grupların yok edilmesini istermiş. 

“Ilımlı İslam” İslam’ı yaşamak isteyen insanları savunurmuş ama sadece başka gruplara karşı. Yoksa kendisi İslami gelenekleri dümdüz etmek ve kendi Mehdisine yüzde yüz itaat sağlamak peşindeymiş. 

Liberal FETÖ şaklabanları 

Evet, adına “Ilımlı İslam” denilen akımın ne olduğunu işte yıllar sonra 15 Temmuz FETÖ darbesi pratiğinde gördük yaşadık. Hâlbuki Batı’nın hizmetindeki, Şerif Mardin gibi sosyologlar ve onu sular seller gibi ezberleyip günde beş kez merkez-çeper duası yapan liberal aydınlar insanlara FETÖ’yü hiç de öyle anlatmıyorlardı. Tam bir komediydi yaşananlar. 

Yanıldılar diyemeyeceğim sık kullandıkları ifadeyle “domuz gibi biliyorlardı”, bilerek, isteyerek FETÖ’ye oynuyorlardı, onun üzerinden ve tabii gerçekte ABD sayesinde güç ve maddi olanak devşirmek peşindeydiler. Şimdi geriye bakıp iki satır özeleştiri bile yapmıyorlar ve bahane bulmaya çalışıyorlar. “FETÖ’yü destekledik ama sorun bir bakalım neden vitrin olduk”  tavrıyla bunun da sorumlusunu “Kemalizm’in baskıları” olarak göstermeye yelteniyorlar. 

Özentili İslamcılar da var 

İşin tuhafı liberallere özenti duyan ve taklitçilikten kendi özünü kaybetmiş olan bazı İslamcılar da aynı saçmalıkları tekrarlıyorlar. Sanki bazı Batı yanlısı laikperest çevrelerin yaptıkları hatalar FETÖ yılanına sarılmayı haklı gösterebilirmiş gibi. Ve sanki eskiden beri ve bugün, esas mesele ve Türkiye halkının en büyük düşmanı din bezirgânı FETÖ değilmiş gibi. 

Yanılmayalım, liberal olduklarını sanan Türk aydınları aslında sadece güç ve iktidar peşinde koştular. Bunun için de asıl olarak FETÖ’ye, kısmen de kendilerinin AKP dediği AK Parti’ye yanaştılar. Onlar, kendilerine eski komünistlik dönemlerinden kalan güç edinme heveslerine sahip olmasalardı FETÖ’ye hizmet etmeyeceklerdi. Onların parlatması, övgüleri, medya destekleri ve kültürel alan hâkimiyetleri olmasaydı da FETÖ kendini ne Türk, ne de dünya kamuoyuna kabul ettirebilirdi.  Hâlâ nedamet getirmediler ve güç devşirecek yeni FETÖ’ler aramaktalar, bir kısmı yeni bir FETÖ-B medyası buldu bile. Onun için meydanı boş bırakmamak gerek.