0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Gündemde halkçı ekonomi 

Yeni hükümetin işbaşına gelerek ekonomiye taze kan katacağı bu günlerde dünyadaki ekonomik duruma da bir göz atmakta yarar var. Son günlerdeki tüm belirtiler bir dönemdir inat ve ısrarla devam ettirilen liberal önyargılara artık bir son verme zamanı geldiğini gösteriyor.  Dünyada 2 Mayıs tarihinden itibaren yayınlanan tüm istatistikler ekonomideki yapısal durgunluğu ortaya koyuyor. Sorun enflasyon veya ekonominin aşırı ısınması değil, tam tersidir. 

Durgunluk 

Uzmanlar 2008’de başlayan krizin sona ermediğini, hatta daha büyük sorunların kapıda olduğunu vurguluyorlar. Batı ülkelerinde beklenen büyüme bir türlü gelmiyor, Amerika’da yüzde 1.4 olarak beklenen yıllık büyümenin yüzde 0.5 olacağından konuşuluyor. ABD’de firma kârları son üç aylık dönemlerin dördünde de düşüş kaydetmiştir, ekonomi böyle bir durumla 2008’den beri ilk kez karşılaşıyor. 
Amerika’da 6 Mayıs’ta ilan edilen iş piyasası rakamları çok kötü olunca, FED’in yakın bir tarihte faiz oranlarını arttırmayacağı kesinleşti. Bu durumda avro dolar karşısında yeniden değer kazandı.  Daha birkaç ay önce 1 avronun 1 dolar edeceğini söyleyen ekonomistler şimdi 1.15’ten söz ediyor. Ancak bu gelişme ihracata zarar vereceğinden AB ekonomistleri şimdiden endişelenmeye başladı. Japonya’da Merkez Bankası havlu attı ve son toplantılarında statükodan başka bir karar çıkamadı.  Çin’deki durum da hükümetin yılbaşında ilan ettiği teşvik politikalarına rağmen istenilen düzeye ulaşmış değil. 
Bu ekonomik gerçekler Şubat ayında yapay bir yükseliş yaşayan para piyasalarını da etkilemiş durumdadır. Bu ortamda düşük faiz oranı nedeniyle eleştirilen AB Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi karşı saldırıya geçerek önemli bir gerçeğin altını çizdi. Bunun büyümenin çok yavaşlamış ve enflasyonun düşmüş olmasından kaynaklandığını söyledi. Enflasyon o kadar düşüktür ki çok düşük bir faiz oranı bile fark yaratmaktadır. 

Dünyada tasarruf çok yüksek 

Draghi, dünyada çok fazla tasarruf bulunduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. İnsanlar bu saptamaya şaşırabilirler, çünkü bir yandan da Batı ekonomileri aşırı borçludur. Bu çelişkili durum dünya ekonomisinin bir gerçeğidir. Yüzyılın başından beri faiz oranları sürekli düşmektedir. Kimileri bunun nedenini Merkez Bankalarının politikalarında arasa da para kurumları esas olarak kısa vadeli faizlerde etkilidir. Uzun vadeli faizlerde Merkez Bankalarının rolü daha dolaylıdır ve faizlerdeki düşüş eğilimi 2008’lerin çok öncesine gitmektedir. 
Gerçekte uzun vadeli faiz oranları fon arzıyla (tasarruflar),  fon talebi (yatırımlar)  arasındaki denge fiyatına denk düşmektedir. Bu çerçevede arz talepten çok daha yüksektir. İşte bu nedenledir ki denge fiyatı sürekli düşmektedir. Avrupa Merkez Bankası Başkanı da aynı şeyi söylüyor. ABD’de, AB’de ve Japonya’da şirketlerin tasarrufları ücretler aleyhine büyümektedir, bu durum da tüketimi ve büyümeyi engellemektedir. Çin’de aileler gayrimenkul alımlarını finanse etmek için yoğun biçimde para tasarruf ediyorlar. Almanya’da yaşlılık döneminde rahat yaşamak isteyen insanlar karınca gibi para biriktiriyorlar. Para var ama ekonomiye yansımıyor. 

Sermaye değer oluşturamıyor 

Öte yandan şirketler bir türlü yatırım yapmıyorlar. Geleceğe yeterli güvenleri yok. Daha doğrusu kapitalizmin yapısal sorunları nedeniyle artık kâr edemiyorlar. Otomasyon ve enformatik nedeniyle insan emeği tasfiye oldukça, ürünler içinde soyut emek miktarı asgariye iniyor ve sermaye değer oluşturamıyor. Ayrıca gelecekte, tüketicilerin makine, program veya gayrimenkul alanlarında fiyatları arttıracak çok yüksek taleplere asla varamayacakları düşünülüyor. Ayrıca Almanya gibi bazı ülkeler kamu maliyesini bozacağı endişesiyle yatırımdan kaçıyorlar, bu da yatırımların büyümeye katkısını engelliyor. 

Lobilere dikkat 

Dünyanın birçok başka bölgesinde ise büyük bir yatırım ihtiyacı var, fakat burada da lobiler devreye girerek yatırımları engelliyorlar veya faizleri yükseltecek politik manevralarla gelişen ülkelere darbe vuruyorlar. 
Değişik görüşlerden bütün uzmanlar, dünyamızın uzun süreli bir durgunluğun eşiğinde olduğu konusunda hemfikir. Bu durumdan sadece merkez bankalarının çabalarıyla çıkılamaz. Zaten Batı’da herkesi korkutan en büyük olgu da artık bu tür parasal önlemlerin hepsinin kullanılmış ve geriye yapacak bir şey kalmamış olmasıdır. 

“Büyük” uzmanlara sepet havası 

Kısa vadede alınacak önlemler arasında devlet yatırımlarını arttırmak, mali sistemi asalaklardan temizlemek, gelir dağılımını düzeltmek, artı değerin paylaşımında kâr ve ücret dengesini değiştirmek gibi geçici çözümler var. Uzun vadede ise yeni bir sisteme geçilmesi kaçınılmaz görünüyor. Bunu da oluşturacak yine insanların kendisidir ve ekonominin özünü oluşturan nüfus sorunu, eğitim, aile ve diğer insani politikalar çerçevesinde yeni seçenekler dışında bir çare kalmamıştır. Devekuşu gibi başını kuma sokup köhnemiş olan liberal ezberleri tekrarlayan “büyük” uzmanların dönemi artık bitmiştir. Batı takipçiliğini ağdalı üslup ve parlak laflarla gizleyenler de gittiğine göre yeni hükümetimizin halkçı ve reel ekonomiye, 2023 projelerine, faiz lobileriyle mücadeleye gereken ağırlığı vermesini bekliyoruz. Medyada yazıldığı gibi büyük projelere yönelik mali sabotajlar varsa bunların hesabı sorulmalıdır. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX