0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Suriyeli'nin hakları Türkiye'nin çıkarları 

Medyada maalesef birçok konuda olduğu gibi Suriyelilere vatandaşlık verilmesi tartışması da troller tarafından çığırından çıkarıldı. Hâlbuki özellikle bu sorunla ilgili olarak insani değerler kadar yasal çerçeve ve somut durum da çok önemlidir. 

Vatandaşlık yasası 

Bir kere, ülkemizde bir vatandaşlık yasası vardır. Bu yasaya göre ülkemizde belli bir süre yasal olarak ikamet eden ve gerekli koşulları yerine getiren her yabancı vatandaşlık başvurusu yapabilir. Ancak Suriyelilerin durumu farklıdır, çünkü onlar yabancı ülke vatandaşları olarak olağan oturum hakkına dahi sahip değiller. 
Suriye’deki savaştan kaçarak gelenler komşumuzdaki durum dolayısıyla geçici koruma altına alınmış insanlardır ve oturma hakkı sahiplerinin yararlandıkları sosyal haklar onlara tanınmamaktadır. Geçici koruma altındaki Suriyeliler mülteci de değildir, dolayısıyla Birleşmiş Milletler Mülteciler Komisyonu korumasından mahrumdurlar. Pratik olarak tek hakları Suriye’ye geri gönderilmemektir, kendi istekleri dışında anavatanlarına yollanamazlar.     

İki ayrı konu 

Suriyeliler konusunda ülkemiz liderleri ve siyasal makamlardan gelen ve birbirini tamamlayan iki öneri vardır ki bunları karıştırmamak gerekir. Bunlardan ilki sadece bir bölüm Suriyeliyi ilgilendiren vatandaşlık konusu, diğeri de genel olarak tüm Suriyelileri ilgilendiren yasal ve sosyal haklar sorunudur. 
Yetkililer Suriyelilere vatandaşlık konusuna değindikleri zaman özel bir vatandaşlık sürecinden söz ediyorlar. Dünyadaki örneklerine baktığımızda iki tür vatandaşlık süreci görülüyor. Bunlardan birincisi belli kategorilere yönelik genel vatandaşlık süreci, diğeri kişisel yetenek ve olanaklara bağlı olan özel vatandaşlık sürecidir. 

İki ayrı vatandaşlık süreci 

Açalım: İlki, yani kategorilere bağlı vatandaşlık doğum, evlilik, ikamet gibi genel koşullara bağlı süreçlerdir. Örneğin, doğum yeri ülke sınırları içinde olanlar, vatandaşlardan biriyle evlilik bağına sahip bulunanlar veya belli bir süre ülkede oturanlar gibi genel kategorilerden gelenler bu çerçevede ele alınırlar. Tabii bu süreçte örnek verdiğimiz genel özellikler dışında ülkenin resmi dilini bilme, ülkeye uyum sağlama ve sabıkası bulunmama gibi ek koşullar da aranabilir. Bu tür vatandaşlık sürecinde ön plana alınan kavram insan hak ve özgürlükleridir. 
Kişisel yetenek ve olanaklara bağlı özel vatandaşlık süreçleri de geleneksel olarak “grande naturalisation” şeklinde adlandırılan insanların tek tek özelliklerine göre “bahşedilen” vatandaşlıktır. Üst düzey sporcular, ünlü sanatçılar, bilim adamı ve araştırmacılar, başka ülkelerin elit kesiminden insanlar ve benzerleri ikamet süresine bakılmaksızın, hatta ülke dili konusunda da titizlik gösterilmeksizin vatandaşlığa alınırlar. Bu tür insanlara iş adamları, yatırımcılar, girişimciler veya büyük varlık sahibi rantiye insanlar da eklenebilir. Bu tür vatandaşlık sürecinde ön plana alınan kavram ülke çıkarları ve bu insanların ülkeye yapabilecekleri katkılardır.  Yine de bu insanlarda ülkeye ihanet etmeyecek olma gibi ek koşullar aranır. 

Küçük bir grup 

Suriyeliler yasal oturma iznine sahip olmayıp sadece geçici koruma altında bulunduklarından olağan ve genel vatandaşlık sürecinden yararlanmaları zaten mümkün değildir. Bu durumda, yetkililerin demeçlerinden de belli olduğu gibi vatandaşlık konusu sadece diploma, çok özel bazı yetenek ya da maddi olanak sahiplerini ilgilendirecektir. Onların sayısı da toplamın yüzde 10’undan fazla olmayacaktır, aileler bir yana bırakılıp aile reisleri ele alındığında yüzde 2-3’ten yani en fazla 80-90 bin kişiden söz ediyoruz. 

Sosyal uyum 

Gelelim konunun diğer yönüne yani Suriyelilerin yasal ve sosyal hakları konusuna. Burada yapılan itirazlardaki mantığın tersi doğrudur. Şöyle ki, Suriyelilere sosyal haklar verilmesi Türkiye’nin yerli insanını korumaya yarar. Ülkelerindeki durum düzelene ya da başka ülkelere gidene kadar Suriyeliler zaten buradalar. Savaş gerçeğini sadece Türkiye düzeltemez. Bu insanlar Türkiye’de kalırken ister istemez iş pazarına da dâhil oluyorlar, kaçak çalışmak zorunda oldukları için daha az ücrete razı oluyorlar ve yerli işçilere karşı ister istemez haksız rekabete yol açılıyor. 
Liberalizm ve “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesi sermayenin sınırsız dolaşımında olduğu gibi emeğin sınırsız dolaşımında da zararlı olabilir. Türkiye’nin kendine göre bir sosyal sistemi, asgari ücret koruması, işçilerin hakları vardır. Bu sistemin darmadağın olması belki birkaç acımasız işverenin işine gelebilir, bazı Suriyelilerin de günü kurtarmasına yarayabilir. Ancak orta vadede bu kaos ve anarşi durumu Suriyelilere de, yerli işçilere de zararlı olur. Bu bakımdan Suriyelilere sosyal haklarının tanınarak, çalışma izinlerinin verilmesi ve iş pazarının dengelerinin bozulmaması için de kontrollerin sıklaştırılması şarttır. Bu önlemler istismarların da önüne geçer. 

İyi vatandaş 

Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ülkemizdeki Suriyelileri ilelebet kamplarda barındıramayız. Burada doğan çocuklar neredeyse okul çağına geldi. Artık onların da toplumsal yaşamın her alanında entegrasyonunun zamanı gelmiş de geçmektedir. Eski imparatorluk coğrafyasından, Balkanlar'dan, Kafkasya’dan gelenler gibi Suriyelilere de kucak açtık. Şimdi onları uyum sürecine sokmalıyız. Tıpkı daha önce gelenler gibi Suriyelilerin de ilerde ülkemizin en saygın yurttaşları olacağından kuşkum yok.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX