0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Kuka: Batı değerlerinin bittiği an 

Bedenen 2015 yılında yaşayıp da beyinleri hâlâ 1980’lerde takılı kalan Batı hayranı liberal aydınlara önce bazı gerçekleri hatırlatayım.  IMF’nin 13 Nisan tarihli raporuna göre dünyanın en gelişmiş ülkelerinin kamu borcu ortalama olarak gayri safi milli hasılaların yüzde 105’ine ulaşmıştır. IMF’nin verdiği bilgilere göre bu oran 1930 yıllarındaki büyük ekonomik krizde ulaşılan düzeyi geçmiştir ve hızla İkinci Dünya Savaşı sonrası perişan duruma yaklaşmaktadır. Dünya bugün bir savaş geçirmiş gibidir, üstelik tünelin ucu da görünmemektedir. 
Kamu borçları Japonya’da yüzde 250’ye, İtalya’da yüzde 133’e, Amerika’da yüzde 107’e, Fransa’da yüzde 99’a varmıştır. Petrol fiyatındaki düşüşler nedeniyle önümüzdeki beş yılda petrol üreticisi ülkelerin de astronomik rakamlara ulaşan bir borç batağına düşecekleri ortadadır. Bilinmelidir ki bu borçların aslında hiçbir karşılığı da yoktur. Arkası boştur. Sadece geleceğe borçlanılmaktadır. Sistemin en ileri ülkeleri kendi çocuklarının, torunlarının geleceğini ipotek altına almışlardır. 

Sanayi ve Almanya 

Bu borç neyle ödenecektir? Gelişmiş ülkelerden biri olan Almanya, Batı’da hemen hemen tek sanayi ülkesi olarak kalmıştır. İngiltere, Amerika, Fransa gibi ülkeler sanayiyi tasfiye işleminde oldukça ilerlemişlerdir. Ancak, gayri safi milli hasılası içinde sanayinin oranı yüzde 27.9 olan Almanya’da bile kamu borcu gayri safi milli hasılanın yüzde 80’ine yakındır. 
Alman sanayisi ülkenin gurur kaynağıdır. Bu sayede Almanya’nın dış ticareti sürekli fazla vermektedir. Ancak IMF ekonomistleri Alman ekonomisinin bu durumunun Avro bölgesinin genel ekonomik büyümesine zarar verdiğini kaydetmektedirler. AB organları içinde büyük ağırlığı olan Almanya öyle bir ekonomik sistem kurmuştur ki bir vampir gibi Avrupa’nın kanını emmektedir. 

Alman ihtiyarları 

500 Milyonluk Avrupa Birliği’ni garantili pazar olarak kullanan yoğunlaşmış bir sanayiye sahip Almanya her yıl yüzde 10 civarında cari fazla veriyor. Bir başka deyişle bu ülkedekilerin kazançları masraflarını yüzde 10 geçiyor. Öte yandan bu cari fazlanın asıl nedeni yatırımlara göre birikimin çok fazla olmasıdır. Almanlar kazandıkları parayı tekrar yatırıma yöneltmek yerine bir kenarda saklamayı tercih ediyorlar.  Bunun basit bir nedeni var: Almanlar yaşlanıyor! Yeni bir yaşlılık kültürü ve yaşam biçimi doğuyor ve bunun için Helga teyze ile Hans amca dinamik şekilde para stokluyor! 
Geçtiğimiz yıllarda Alman yaşlıları, örneğin İspanya’da gayrimenkul yatırımı yaparak bu ülkenin kendisini ileri bir ekonomi sanmasına neden olmuşlardı. 2008 Krizinden sonra Helga ve Hans artık Akdeniz kıyılarında villa alma fikrinden de vazgeçince Güney Avrupa resmen battı.  Artık var olan Alman yatırımları da Avrupa’ya değil, başka kıtalara yöneliyor ve AB ülkeleri bundan çok rahatsızlar. Çok düşük faiz oranları nedeniyle paraları bankalarda yığılıp kalmış olan Almanlar da pek memnun değil bu durumdan. Bu nedenle herkes Merkel’e yükleniyor. 

Kuka robotu umut oldu 

Alman yöneticilerinin bu yapısal sorunları aşmak için buldukları çare bir teknoloji atağıdır. “Endüstri 4” adı verilen yeni bir modelle tamamen otomatik ve robotların çalıştırdığı fabrikalar yaratmak isteyen Almanya buna yönelik bir strateji kurmuştur. Bundan bir buçuk ay önce Hannover Fuarı’nda Kuka firmasının turuncu renkli robotları büyük bir gösteri yaptılar. Merkel ve Obama krizdeki Batı kapitalizminin iki büyük lideri olarak bu gösteriyi heyecanla alkışladılar. Son yıllarda gittikçe şiddetini arttıran eleştiriler karşısında nihayet liberal piyasa ekonomisi de bir şeyler söyleyebilmişti. 
Aradan bir ay geçti. Bir de ne görelim. Meğerse Kuka firmasında zaten yüzde 10 hisseleri olan Çinliler bunu yüzde 50’ye, hatta daha yukarılara çıkarmak istiyorlarmış. İşte liberalizmin asıl bittiği an budur. Çünkü başta Avrupa Ekonomi Komiseri Gunter Oettinger, sonra Alman Bakan Sigmar Gabriel hemen sistemin gerçek yüzünü ortaya koyup bu operasyonu engellediler. 
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ekonomik operasyonların bu şekilde politize edilmesinin son derece yanlış olduğunu, bunun karşılığını bulacağını söyledi. Almanlar da tüm Batılılar gibi sadece işlerine geldiği zaman küreselleşmeyi savunuyorlar. Demek ki küreselleşme  eski sömürgeci masalların yeni versiyonuymuş. Yine de Alman İş Adamları Derneği’nin hatırlattığı gibi Çin Almanya’dan sanayi firması satın alan tek yabancı ülke değildir. Senede 30-35 firma alan Çin’in yanında Amerikalılar ve İngilizler de çok sayıda orta boy sanayi firması almışlardır. Bu durumda batılılara “evet” deyip Çinlilere “hayır” demek kapitalizmin hangi kuralına sığmaktadır? 

Türkiye düşünmeli 

Öte yandan Almanya’da tam tersine bir akım da var. Bazıları Amerika’ya karşı Çin-Alman kutbu yaratılması gerektiğini söylüyorlar. Bunlardan ders çıkartıp devlet, özel sektör ve halkın ortaklığıyla en azından bir veya birkaç sektörde küresel markalarımızı biz de yaratmalıyız. Bizim çokbilmiş liberallerin Kuka’dan haberleri var da bizden mi gizliyorlar, yoksa hâlâ kömürlü tren devrindeler mi? 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX