0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Sinemayı Ne Kurtarır?

"Pandemi" etkilemekle birlikte, daha öncesinden sinema salonlarıyla ilgili sorunlar baş göstermeye başlamıştı. Film biletinin kat kat fazlasını mısır ve kola ücretine veren halkımız, bir noktada bıkkınlık noktasına gelmişti. İşin sonunda da ülkemizin kallavi yapımcıları ve yapımcı-oyuncuları filmlerini beyaz perdede izletmektense, daha garanti bir yol olan dijital platformlara satarak, zaten yok olmaya yüz tutmuş sinema salonu efsanesinin üzerine tuz biber ekmişlerdi. Hatta bir yapımcı filmini aynı anda hem sinema salonlarında hem de dijital platformda gösterime soktu. Bunun etik ve ahlaki tartışmasına girmeyeceğim, ne kadar ahlaki olduğu gün gibi açık bana sorarsanız. Tabii, bu tartışmaların üzerine hayatımıza giren Pandemi (plandemi) de ölmekte olan sinemanın üzerine son toprağı attı. Evlere kapandığımız o dönemde, yapabilecek az şey arasında yer alan dijital platformlar her tarafımızı sardı. Aslına bakılırsa, insanların bundan çok da şikayetçi olduklarını sanmıyorum. Bazısı boy boy tv kanallarında, bazıları da küçük bir projeksiyon aletiyle kendisine sinema atmosferi yaratarak filmlerini izledi. Ve bu alışkanlık Pandemi bitip, hayatlarımız normale döndüğünde de devam etti. Sonuç, sinema salonları zannımca can çekişiyorlar. Türk yapımları, neredeyse yok denecek kadar (çekilen filmler ise daha çok düşük bütçeli komedi veya korku filmleri). Bu sorunun sadece ülkemizde olduğunu sanmayın. Aslına bakılırsa tüm dünyada sinema problemi baş göstermiş durumda. Hollywood bu geriye gidişi durdurmak için çeşitli denemeler yapıyor. Dijitale kaçırmayıp, ellerinde tutmayı başardıkları yönetmenlere, çeşitli filmler çektiriyorlar. Bu kişilerin başında da Hollywood'un dahi çocuğu olarak görülen Tom Cruise, ön saflara sürülmüş durumda. Yanılmıyorsam, Görevimiz Tehlike 7 çekildi en son. Hollywood'u ayakta tutmak için tüm güçlerini kullanıyorlar. Ülkemize has şöyle de bir enteresanlık var ki, yaz aylarında vizyona film sokmak, bizim memlekette eksi puan anlamına geliyor. Sebep olarak da, insanların yazlıklarına gitmesi ve sıcak havada kapalı sinema salonlarının tercih edilmemesi, söyleniyor. Bu konuda dünyada tek olmalıyız, lakin ABD' de en kallavi filmler yaz aylarında vizyona girer genellikle. Son olarak ise, Hollywood'un dahi yönetmenlerinden Christopher Nolan imzalı, "Oppenheimer'' filmi geçtiğimiz Cuma günü vizyona girdi. Pr çalışmalarına bakılırsa Hollywood bu filmden. Oppenhimer'ın konusu ise; Amerikalı fizikçi Julius Robert Oppenheimer'ın hayatına odaklanılan filmde, Julius Robert Oppenheimer'ın, İkinci Dünya Savaşı sırasında atom bombasının geliştirilme sürecindeki rolü gözler önüne seriliyor. Fizikçi Julius Robert Oppenheimer'a 2. Dünya Savaşı sırasında Manhattan Projesi'nin bilimsel liderliği verildiğinde, o ve eşi Kitty, Oppenheimer'ın çalışmasının sadece kendi hayatları üzerinde değil, tüm dünya üzerinde bu kadar etki edeceğini hayal edemezdi. New Mexico'daki Los Alamos Ulusal Laboratuvarında, o ve ekibi, uzun çalışmaların ardından bir nükleer silah geliştirmesinin ardından Oppenheimer "atom bombasının babası" ilan edilir. Ancak ölümcül icadının Hiroşima ve Nagazaki'de kullanılacak olması, Oppenheimer'ın kendisini projeden uzaklaştırmasına neden olur. Savaş sona ermek üzereyken, Lewis Strauss'un ortak kurduğu ABD Atom Enerjisi Ajansı'nın danışmanı olan Robert Oppenheimer, nükleer enerjinin uluslararası kontrolüne ve nükleer silahlanma yarışına karşı olduğunu savunur ve bu nedenle ABD tarafından hedef haline gelir.

Dünya'nın yüz karası olan nükleer bombanın fikir babası Robert Oppenheimer'in hayatına odaklanan filmle alakalı övgülere bakılırsa, hakikaten iyi bir film gibi. Tabi bu filmin sinematografik açıdan da birkaç özelliği var. Sinemayı kurtarmak açısından bazı Hollywood yapımcıları ve bazı yönetmenleri, her gün ilerleyen teknoloji dünyasını sinema salonlarına da entegre etme çabaları içerisindeler. Bunun örnekleri arasında 3 boyutlu filmler ve adına İmax kamera ve İmax salonları ismini alan teknolojik gelişmelerdir. Özellikle az önce ismini zikrettiğimiz Christopher Nolan isimli yönetmen arkadaşımız, bu İmax işinde alanının en önde gideni sayılabilir. İlk defa, "Batman Dönüyor" filminde kullandığı İmax kamerayla film çekme işini, yıllar içinde biraz daha geliştirdi. Lakin şöyle bir durum var ki, aslına bakarsanız günümüz teknolojisine göre nostaljik bir yöntem tercih ediyor yönetmenimiz. Yani, artık hiç tercih edilmeyen 70 mm film kullanarak çekiyor filmini. Şöyle ifade edeyim arkadaşlar, günümüzde bu formatta bir filmi, ancak kendini kabul ettirmiş ve nazını niyazını karşısındakine geçirebilen bu yöntemi kullanabilir, çünkü günümüz maliyetlerine göre artık kat kat fazla bir maliyete sebep oluyor. Nolan kardeşimiz biraz gelenekselci diyebiliriz. Gelenekselci dediğime bakmayın, kamerayı üreten şirketle beraber kamera teknolojisi geliştiriyorlar. Bir iş birliği içerisindeler yani. Düşünün ki, bir yönetmensiniz ve kamerayı üreten şirket sizin tercihlerinize göre, kamera geliştiriyor (bizim ülke sektörüyle kıyaslayınca biraz garip geliyor kulağa). Nolan arkadaşımız ve filmde oynayan oyuncu arkadaşlar hayatlarının en iyi filmi olarak lanse ediyorlar (daha önce ifade ettiğim gibi sinemayı kurtarmak için bir Pr çalışması değilse eğer).

İşin özeti sevgili okur, sinema bir çok meslek gibi yok olmaya yüz tutmuş bir halde sallantıda. Bakalım birkaç kişinin gayreti bunu tersine çevirmeye yetecek mi? Hayırlı Pazarlar...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX