0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Gündemimiz bu mu?

Geçtiğimiz Pazartesi günü yeşil sahada, hoş olmayan görüntülere şahit olduk! Gerçi, hoş olmayan görüntülere şahit olmaktan derimiz kalınlaştı bizim, çok da etkilediğini söyleyemem. Lakin, bu sefer ki olayın başrolü, kendini bilmez bir holigan değil, kelli felli eski bir milletvekili ve Ankaragücü takımının kulüp başkanı! Futbol sahalarında, kavgaya, yabancı madde atmaya, küfürleşmelere, hatta hakeme dayak atma olaylarına aşinayız da bir kulüp başkanının maç biter bitmez, kameralar hala kayıttayken ve canlı yayın devam ediyorken, sahanın ortasına kadar gelip yumruk sallamasına ilk defa şahit oluyoruz! Başkanın yumruğundan daha çok insanın içini cız ettiren şey ise, başkanın yanındaki arkadaşlarının yerde yatan hakem Halil Umut Meler'in yüzüne attıkları tekmeler oldu. Aslına bakarsanız, iş o noktada şirazesinden çıktı. Ülkemiz insanının maalesef kötü bir huyu var ki, o da "karambole almak". Evet, sokak jargonunda tek bir kişiyi ortaya alıp, Allah ne verdiyse vurmaya "karambole almak" denir. Ve bence bu, bizim ülkemize, insanımıza ve delikanlılığa sığmayan bir durum. Kendisini yere bırakıp yüzünü korumak için kapanan birine, o dakikadan itibaren vurmak delikanlı adama yakışmaz. O kişilerin kim olduklarını isimlerini bilmem, ancak kendilerinin de özellikle de Başkan Faruk Koca'nın da görüntüleri izledikten sonra, "Biz ne yapmışız ya hu?" dediklerinden eminim. Amma velakin, anlık sinir böyle bir şey işte. Oysa, Faruk Koca'ya yapılması gereken şey, daha sahaya girerken, yanındaki tekme atan arkadaşlarının başkanın ruh halini anlamaları ve ona engel olmaya çalışmalarıydı.

Yanında bulundukları insana yapacakları en büyük iyilik, onu sakinleştirmek olacaktı. Ama maalesef, az önce söylediğim gibi, karambol kültürü iliklerine işlemiş insanımızın. Bu karambol kültürü bazen ters de tepebiliyor. İstanbul Aksaray'da bir İrlandalı boksör turist vakası vardı ki, evlere şenlik! Patır patır yere düşen o arkadaşlar, insan içine nasıl çıktılar merak ediyorum.

Olayı, bir de hakem Halil Umut Meler tarafından düşünecek olursak, öğrendiğim kadarıyla iki evladı varmış. Biri daha yeni doğmuş, büyük olan ise altı yedi yaşlarında sanırım. İnşallah, hakem beyin büyük evladı bu görüntüleri görmemiştir. Bir evladın babasını o pozisyonda görmesi çok travmatik olur. Peki, Başkan Faruk beyi bu noktaya getiren olay neydi? Cevabı basit, futbol maçında verdiği kararlar. Olayı ilk duyduğumda içimden, herhalde Ankaragücü takımına üç dört kırmızı kart gösterdi ve Ankaragücü tarihi bir hezimet yaşadı, dedim. Lakin, durum hiç de öyle değilmiş. Ankaragücü takımından bir kırmızı, hatta rakip takım Çaykur Rize Spor takımından da bir kırmızı kartla atılan oyuncu olduğunu öğrendim. Ve maçın skorunun da 1-1 beraberlikle sonuçlandığını duyunca, Allah Allah nasıl bir şey oldu da bu kadar öfke nöbetine tutuldu Başkan, diye düşündüm. Ve, eski bir mevzu var herhalde, diye geçiştirdim.

Şimdi söyleyeceklerim için, MHK (Merkez Hakem Kurulu) ve hakemlerimiz kusura bakmasınlar. Bazen insanı çileden çıkaran kararlar vermiyor da değiller. Futbol, hatalar oyunudur bu hataları yapmaya hakemlerimizin de hakları vardır. Ancak, bazen öyle kararlar veriyorlar ki, adeta eşyanın tabiatına aykırı. Onlara yardımcı olsun diye, teknolojik bir hamle yapıldı ve VAR sistemi yürürlüğe girdi. Ya hu kardeşim, hatalarınızı minimuma indirmek için daha ne yapılması gerekiyor? Hadi, eskiden diyorduk ki, ya onlar da insan ve saniyelik pozisyonları gözden kaçırabiliyorlar, lakin artık bir maçta kullanılan kamera sayısı otuzları buluyor. Bu kadar imkan varken de kusura bakmasınlar ama, insanın aklını dumur edecek kararları da bir zahmet almasınlar (bu kulaklar "ofsaytımsı'' diye bir karar bile duydu). Futbolla ilgili yazı yazdığımda, bu sefer son bu işi uzmanları yorumlasın, diyorum, lakin futbol ülkemizin bir numaralı gündemi maalesef! Maalesef diyorum, çünkü neler neler oluyor iken, memlekette bir numaralı gündem futbol, hakemler, kulüpler ve bilmem kim futbolcu oluyor. Futbolu çok sevmeme rağmen, dünya insanlığını kontrol etmek için bir numaralı afyon olduğunun da farkındayım. Bu bir gerçek, hiç eğip bükmenin lüzumu yok. Bu ülkede doktorlara muayenehanelerinde dayak atılıyor, yeri geliyor öldürülüyorlar, bu kadar gündem olmuyor. Devletimiz sınır ötesi operasyonlar yapıyor, şehitlerimiz oluyor ve artık şehitlerimizin haber değeri bile yok neredeyse! Bizler için ülkemiz için canlarını feda eden yiğitler, artık 30 saniyelik bir haber kuşağıyla geçiştiriliyor. Bu hal, bizi söylemekten bile çekindiğim noktalara götürür haberiniz ola.

Yazımı, cennetmekan Başkanım Muhsin Yazıcıoğlu'nun sözüyle noktalayayım: "Şehit vermekten daha acı olan bir şey varsa, o da şehit haberlerine alıştırılmış bir toplum olmaktır..." Hayırlı Pazarlar.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX