0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Gerçekler Acıtır

Geçtiğimiz hafta, Milli takımımız için önemli iki karşılaşma oynandı. Duygusal yoğunluğu baskın olan birinci maçta, Ermenistan Milli takımına karşı kötü oyunumuza rağmen, 1-2 galip gelmeyi başardık. Ardından, Hırvatistan Milli takımını Bursa'da konuk ettik, ama maalesef mağlup ayrıldık. Tabi, maçtan sonra her zaman ki kolaylığa kaçılarak, teknik direktör değişikliği dillendirilmeye başlandı. Daha önce, Sayın Stefan Kuntz hakkındaki fikirlerimi söylemiştim. Yabancı hocaya karşı değilim, ama herhangi bir başarısı olmayan, genellikle alt yaş kategorilerinde çalışmış olan Kuntz'un tercih edilmesini kendimce eleştirdim. Lakin, Hırvatistan mağlubiyetinin ardından dillendirilen hoca değişikliği konusunu eleştiriyorum. Eleştirimin gerekçesi ise, sadece Hırvatistan mağlubiyeti üzerinden yapılan hoca değişikliği söylemleri. Evet, Kuntz ile tokalaşıp veda edilmeli, ama bunun sebebi bu mağlubiyet olmamalı. Ülkece en büyük sıkıntımız, günlük kararlar alınması. Bunu bir çok alanda gözlemleyebiliriz. Futbola çok önem veren bir ülke olmamız hasebiyle, tartışma gündemimiz genelde futbol üzerinden yürüyor. Tartışma kültürü güzeldir, lakin bizde olan tartışmalar kavga düzeyindeki düzeysizliklerdir. Hırvatistan mağlubiyetinden sonra Sayın Kuntz'un açıklamalarına bir çok kişi sinirlendi. Kuntz ülkemizdeki sistemsizlikten dem vurdu ve Hırvatistan gibi üç milyon küsur nüfusu olan bir ülkenin bile, futbolda kurduğu sistem ve dünyaya pazarladığı futbolcular üzerinden tatlı bir sitem etti. Açıklamasında, "85 milyonluk Türkiye´de doğal yetenek bulmada sıkıntı olmadığını, ancak bu yetenekleri geliştirecek futbol akademilerinin olması gerekliliğini, dile getirdi. Tabi futbol camiamız, bu açıklamalar dolayısıyla alevlendi. Dostlar, neden kızıyoruz, çok açık değil mi her şey? Evet, biz de artık dünyaya bir çok futbolcumuzu ihraç ediyoruz. Gelelim, bu konuda en çok dillendirilenlere:

Yetenekli ve dünyanın önemli liglerinde oynayan futbolcularımız olduğu halde, neden üç milyonluk Hırvatlar kadar oyuncu ihraç edemiyoruz? Turnuvalara katılma konusunda, niçin devamlılığımız yok?

Bunlar, futbolla ilgili her vatandaşımızın kafasındaki sorular. Mevzu, yıldız futbolcumuzun olup olmaması veya gelip geçici teknik direktörler değil. Bunların olmadığını anlamamaktaki ısrarımız! Ya, her yıl değişen kurallara ne demeli, bir yıl düşme kaldırılır, diğer yıl yabancı oyuncu kuralı değişir, bir başka yıl Play Off sistemi getirilir, ertesi yıl Play Off sisteminden çıkılır...! Tüm bunların neticesinde, nasıl bir devamlılık sağlanabilir? Biz hep, dünyanın sayılı teknik direktörlerini getirip (kulüp bazında ve Milli takım bazında), sonra adamları birkaç aylık performanslarıyla yerin dibine sokmuyor muyuz? Vicente del Bosque'ler, Aragones'ler, Mancini'ler, Rıjkard'lar... Bu adamların, ya dünyanın en büyük liglerinde şampiyonlukları ya da Dünya Kupası veya Avrupa kupaları var. Peki, bu adamların ortak noktası ne? Türkiye'den kovulmaları... Aynı şeyi, yıldız futbolcular için de söyleyebiliriz. Kimler geldi, kimler geçti şu ligden. Peki, futbolumuza pansuman oldu mu? Tabii ki, hayır! Milyonlarca Euro'ları cebe atıp hayatlarına devam ettiler. Geriye ne kaldı, milyonlarca Euro borç yükü! Bu sistemin böyle gitmeyeceği alenen ortada! Mesela, liginde küme düşmeme mücadelesi veren Uefa Avrupa Ligi kupa canavarı Sevilla takımına elenen şampiyonluğa oynayan bir Fenerbahçe... Bu örneği Fenerbahçe üzerinde vermemin sebebi, elenmesine hakikaten üzülmem. Sevilla takımını elese, belki bir üst turda elenecekti Fenerbahçe, lakin bu şekilde bir elenme insanın canını acıtıyor. Fenerbahçe'yi eleyen Sevilla, kendi liginde hala galibiyet alamamış durumda! Peki, bu kadar kötü bir Sevilla karşısında, neden eleniyoruz? Benim aklım almıyor bunu, üstelik Fenerbahçe'nin hocası da dünyanın sayılı teknik direktörlerinden; Fenerbahçe kadrosu da yıldız isimlerden geçilmiyor! Demek ki, anlamamakta ısrar ettiğimiz şey: sistemsiz ol-mu-yor! Sistem sistem dediğimiz nedir, peki? Top yekun futbol camiamızda fikirsel alt yapıyı değiştirmek. Kendi reklamını yapmak isteyen iş bilmez iş adamlarına teslim edilirse kulüpler, onlar da taraftara kendini sevdirmek için saçma sapan transferler yapar, milyonlarca Euro harcar, işler sarpa sarınca da arkalarına bakmadan çekip giderler! Böyle başkanlar yüzünden olmuyor mu tüm bunlar? Kaç yıllık kulüplerimizin haline bakın, Allah aşkına! Kendi memleketimin takımı Ordu Spor ne halde? Süper Lig şampiyonu olmuş Bursa Spor ne halde? Örnekler saymakla bitmez. Bilmişlik etmek istemem, ama fikrin nedir Ahmet Yenilmez diye, soracak olursanız, benim alanım değil elbet, ben iyi bir futbol seyircisiyim, Sadece kendime göre eleştirimi yaparım, derim. Önemli olan, sistemsel değişiklikler yapacak cesaretli ve işten anlayan insanların ön plana çıkmasıdır. Kulüp bazında da Milli takım bazında da bu böyle. Yazımı sonlandırmadan önce söylemek istediğim bir şey daha var, Sayın Kuntz bir şeylerden şikayet ederken, ülkemizin alt yapı bakımından medarı iftiharı olan Altınordu Spor Kulübü'nün Başkanı Sayın Seyit Mehmet Özkan, Kunt'un yukarıda yazan açıklamasına binaen, çok yerinde bir mektup yazdı. O mektubu okumanızı tavsiye ederim. Mektupta dikkatimi çeken kısım şöyle: "1,5 yıldır ülkemizdesiniz, A Milli Takım teknik direktörlüğüne seçildiğiniz hafta sizi, hem de Almanca yazarak, akademimize davet ettik. Ardından yardımcınız Kenan Koçak Hoca ile haber saldık.

Ardından Hamit Altıntop kardeşimiz ile haber saldık. Gelsin Herr Kuntz, bizim çocuklarımıza dokunsun, bize engin futbol görüşlerini aktarsın dedik. Gelmediniz! İnsan hiç olmazsa Çağlar ve Cengiz´ in hatırına gelir."

Sayın Kuntz bir şeylerden şikayet edebilirsiniz elbet, lakin ülkenin en ciddi alt yapı çalışmalarını yapan takımın başkanının davetine, böyle kayıtsız kalmanız da mı sistemle ilgili?! Hayırlı Pazarlar efendim...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX