0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Utanıyorum korkuyorum…

Zaman zaman kendi kendime, "Acaba şu anda bizim tv kanallarımızı dışarıdan birileri izliyor mu?'' diye sorarım. Dahası bir parti kurultayı ya da programı olduğunda, "Acaba dışarıdan birileri bu konuşmayı duyuyor, bu manzarayı görüyor mu?'' derim.

Bu soruları sorduktan sonra da utanıyorum utanıyorum utanıyorum! Hele hele ekranlardaki sözüm ona alanlarında uzman tarifi yapılan koca koca payelileri gördükçe, duydukça yerin dibine geçiyorum!

Bu sorulardan sonra da kıt yabancı dil bilgimle yabancı matbuatlara ya da televizyondaki programlara baktıkça da korkuyorum, korkuyorum, korkuyorum!

Dünya yanıyor, hemen hemen her gün binlerce insan can veriyor!

Gün geçmiyor ki, şehit haberi gelmesin!

Kainat yepyeni şekil alıyor, ama bizdeki gündeme bakın!

Riyad' da Atatürklü tişört...

Hilafet...

Millet...

Ümmet...

Yani, aynı medeniyetin çocukları aidiyetlerini güçlendirecek olan kavram ve değerler üzerinden birbirleriyle kavga ediyor, birbirlerini boğazlıyorlar!

Atatürk hassasiyeti olanlar ya da olmayanlar merhum Atatürk'ün ne hikayesini ne mücadelesini ne hayalini ne de vasiyetini biliyorlar!

İkisi de merhum olmuş Atatürk, Vahdettin çarpıştırması, geldi dayandı hilafet kavgasına!

Allah aşkına, kaçınız Atatürk'ün yıllarca Padişah Vahdettin'in yaverliğini yaptığını biliyor, hatta Padişah Vahdettin'in yurt dışı gezilerinde bizzat kendisine eşlik ettiğini...?

Peki, kaçınız Sultan II Abdülhamid Han'ın biraderi Vahdettin için ne düşündüğünü...?

Kimleri kimlerle kavga ettirip de varlığınızı sürdürmeye çalıştığınızın farkında mısınız?

Şu yukarıda sorduğum sorular, cevabını Google' a yazsanız cevabını bulabileceğiniz sorular dır.

Şu cahilce, hatta zır cahilce dahası içerisinde zerre iyi niyet taşımayan hilafet tartışmasına ne denmeli?

Buyurun, ülkemizin İslam aleminin en yetkili kaynağından aktarayım, "23 Nisan 1920'de Ankara'da açılan TBMM'de 29 Nisan 1920 tarihli 2 Sayılı Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nun 1. maddesinde TBMM'nin amacı arasında makam-ı muallayı hilafet ve saltanatı ve vatanı ecnebi işgalinden kurtarmak kabul edilmişti. Nitekim, Millî Mücadele süresince meclis bu amacını söylem olarak tekrar etmiş giriştiği savaşlar neticesinde vatanı, makam-ı hilafet ve saltanatı kurtarmıştır. Ancak TBMM'nin kazandığı zaferin İstanbul hükûmeti ve saltanat tarafından paylaşılmaya kalkışılması, Millî Mücadele süresince yaşanan ve zafer ile oluşan yeni siyasi durumu görmezden gelerek eski meşruti monarşi sistemin aynen devam etmesini bekleyen İstanbul bürokrasisine ve Lozan barış görüşmelerine hem İstanbul'u hem de Ankara'yı davet eden İngiltere'ye karşı TBMM, 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı ilga ederek Türkiye idaresinde tek söz sahibinin Meclis olduğunu ispat etti aynı zamanda Hilafetin koruyucusunun da TBMM olduğunu duyurdu.''!

Bırakınız, öyle hukuk mektebi falan okumuş olmayı, ilkokul mezunu birinin bile anlayacağı bir metin ve gerçek ortadayken, bu tartışma neden ve ne içindir Allah aşkına?

Millet ve ümmet üzerinden verilen kavga ise bizim için, utançtır utanç!

Ümmet diye tarif edilen coğrafyada can vermiş olan Asil Türk milleti gerçeği ortadayken, utançtır utanç!

Çanakkale' de Sarıkamış' ta can veren ümmetten şehitler ortadayken, utançtır utanç!

Peki, bu kavganın müsebbibi...?

Geçinenler sınıfı...

Bir türlü doymayan, doymadıkça da obezleşen, obezleştikçe daha da vicdansızlaşan, ahlaksızlaşan, ihanet bataklığına saplanan, değerler üzerinden Geçinen Sınıfı!

İslam Ümmeti mensubu Asil Türk Milleti'nin evladı olarak, bu halimizden utanıyorum, korkuyorum...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX