0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Tarih kâhinleri sevmez

19’uncu yüzyılın en tanınmış ve en çok saygı gören filozofu Hegel, 14 Ekim 1806 günü Almanya’nın Jena kentinde felsefe profesörü olduğu üniversitenin penceresinden dışarı bakıyordu. Alman (Prusya) kuvvetlerini aşağılayacak derecede eze eze mağlup eden büyük Fransız ordusunun komutanı Napolyon, generallerinin arasında at üzerinde geçip gitti. En ünlü eserini henüz bitirmiş olan Hegel,  bu savaştan da, Napolyon’u görmekten de çok etkilenmişti. Ona göre artık tarihin sonu gelmişti ve dünya evrensel ve tek parça bir devlete doğru ilerlemekteydi. Hegel şu süslü cümleyi kurmuştu: “İmparatoru, dünyanın ruhunu gördüm, at üstünde bir noktada dünyaya yayılan ve ona egemen olan ruhun yoğunlaştığını görmek ne kadar muhteşem bir duygu”. 

Hegel haksız çıktı 

Hegel böyle diyordu ama dünyanın sonu falan gelmedi, tam aksine o zafer Avrupa’da Fransız egemenliği açısından sonun başlangıcıydı. Yenilgi Almanlarda Fransa’ya karşı hem büyük bir hayranlık, hem de derin bir hınç uyandırmıştı. Ulusalcıların güçlü ülkelere yönelik aşk-nefret ilişkisiydi bu. Almanlar sonunda birlik ve bütünlük içinde bir ülke kurmayı başardılar, güçlendiler ve orduları Jena mağlubiyetinden tam 65 yıl sonra Paris yakınlarındaki Versailles sarayına ulaştığında Almanya lideri Bismarck “Jena olmasaydı, Versailles’da olamazdık” diyordu. Hegel yanılmıştı, 1806’da tarihin sonu gelmemişti. 

Stalin yanıldı 

19’uncu Yüzyılda Avrupa’nın zaferini kutlayıp insanlığın artık son aşamasına ulaştığını sanan düşünürler 20’inci Yüzyıldaki iki büyük dünya savaşını hayal dahi etmiyorlardı. Bu insan kıyımlarının birincisinden sonra önce Rusya’yı ve daha sonra da dünyanın neredeyse yarısını ele geçiren komünizmin lideri Stalin, 1938 yılında eski düşünürlerin yolunda aynı iddiayı tekrarladı. Tarihin sonu gelmişti, çünkü insanlık bilimde ve teknikte o denli ileri gitmişti ki artık insanlar kendi kaderlerine tamamen egemen olacaklarından tarih gibi bir ilkelliği düşünmeye bile gerek yoktu. Stalin böyle diyordu ama 1956’dan sonra komünistlerin bile kendisini suçlayacağından, 50 yıl sonra ise heykellerinin yerlerde sürükleneceğinden habersizdi. 

Kojeve saçmaladı 

1960’lı Yıllara gelindiğinde ünlü Fransız aydın Kojeve aynı hikâyeyi bu kez ne Fransa, ne Almanya, ne de Rusya ama ABD üzerinden piyasaya sürdü. Soyut resmin kurucusu Kandinsky’nin yeğeni, aynı anda hem sağcı düşünür Leo Strauss’un, hem de solcu düşünür Karl Jaspers’in arkadaşı olan bu tantanalı entel, ABD’de sınıfların kalktığını, herkesin mülk sahibi olabildiğini, Amerikan hayat tarzının tarih sonrası insanın hayatı olduğu saçmalığını dahi ileri sürebiliyordu. Tarih bittiği için insanların tarih boyunca alıştığımız savaşlar, devrimler gibi eylemleri de bitmişti. Artık insanlar sanatla, aşkla ve oyunla ilgilenecekti. Türkiye tarihinin kopyacı aydınları olan Çetin Altan ve oğullarının yıllar sonra papağan gibi tekrarlayacakları saçmalıklardı bunlar. Uzman olarak katıldığı bir NATO toplantısında kalp krizi geçirip 1968 yılında ölen döneminin bu ünlü entelektüeli Kojeve bu iddialarının ne kadar gayrı ciddi olduğunu göremedi 

Fukuyama çark etti 

Kojeve’den örnek alan ABD’li neo-con düşünür Francis Fukuyama, aynı iddiayı Sovyet sisteminin çöküşünden sonra bir kez daha gündeme getirdi. 1992 Yılında yayınladığı “Tarihin sonu ve son insan” adlı kitabında liberalizmin zaferini ilan etti ve insanların artık Batı uygarlığı dışında bir seçenek ve piyasaya ekonomisi dışında bir tercih aramalarının yanlış olduğu fikrini ortaya attı. Fukuyama, 1997 yılında hazırlanan “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi”nin destekçilerindendi. Ve dünyada tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek ülke istiyordu. Sayın Cumhurbaşkanımıza “tekçi” şeklinde eleştiri getiren liberal küreselcilerin Fukuyama’yı göklere çıkarmaları anlamlıdır.   

 Fukuyama kitabını hazırladığı yıllarda 2008 ekonomik krizini, ekonomik merkezin Batı modeline hiç uymayan bir şekilde Doğu’ya kaymasını, ABD’nin içine düştüğü zavallı durumu kestiremedi. Tıpkı eski küreselci düşünürler gibi geçici zaferlerle başı dönmüştü. Ne var ki diğerlerinden farklı olarak Fukuyama hayattayken bir şeylerin ters gittiğini anladı. Önceleri sıkı bir George W. Bush taraftarıyken sonra Obama’ya yanaştı. Obama yönetiminin müthiş itibar kaybını, ABD’nin yıkılma sürecine girdiğini,  dünyada çok sayıda yeni güç odağının doğduğunu fark etti.  Bugün düşünen insanlar arasında tarihin değil de kapitalizmin sonuna yaklaşıldığı kanısında olanların sayısı çok daha fazladır. Demek ki, sonu gelen tarih değil, tarihin sonunun geldiği iddiasıdır. 

Kehanet şarlatanlıktır 

Tarihin yakında biteceği ve ona uygun davranılması görüşü aslında sadece modern çağda da değil eskiden beri söylenip durur. İlkel, gizli bilgici Hristiyan ve Yahudi tarikatlarında bu hurafe oldukça yaygındı ve anlaşılan insanlar üzerinde etkili olabilmektedir. Kıyametin zamanını bilmek gibi aslında insanların ileri süremeyecekleri iddiaları ortaya atanlar kendilerine ruhaniyet atfedilmesini isteyen şarlatanlardır.  Ama başı, ortası ve sonu olan ve süreçleri insanlar tarafından anlaşılabilecek olan ekonomik ve sosyal sistemlerin yaklaşan sonları kestirilebilir. Her tarafından su alan ve batmakta olan gemi, insanlık ve tarih değil küresel sistemin ta kendisidir. Bu sistemin yerini alacak daha adil bir yapıyı yine tarihsel süreç içinde insanlar ortaya çıkaracaktır.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX