0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Şanghay Beşlisi gerçek seçenek 

Cumhurbaşkanımızın “Şanghay Beşlisi bizi rahatlatır” sözleri ülkemizde ve dünyada yankı yarattı. Bazıları bu ifadeyi bizi yıllardır oyalayan AB’ye karşı başka kozlarımız da bulunduğunu vurgulayan diplomatik bir tavır olarak değerlendirdiler. Acaba Sayın Erdoğan’ın işaret ettiği Asya gerçeği sadece bu açıdan mı ele alınmalıdır? Yoksa AB’nin bize karşı tavrı nasıl olursa olsun bizim için gerçek seçenek Şanghay Beşlisi midir? 

ABD’de Trump’ın başkan seçilme olasılığına 29 Nisan tarihinden itibaren defalarca değinmiştim. Seçim sonrası ise gün geçmiyor ki özellikle ekonomi alanındaki büyük dönüşümle ilgili bir gelişme olmasın. Daha önce de belirttiğim gibi, dünyada Reagan-Thatcher ikilisinin 1980’lerde başlattığı küreselleşme dönemi bitmiştir. Önümüzdeki aylardan, hatta haftalardan itibaren dünya ekonomilerinde içe kapanma başlayacağını söylemek hiç de kehanet değildir. 

Dünya ticareti küçülüyor 

Dünya ticareti gerileme dönemine girmiş, küresel sermaye akışı yavaşlamıştır. Paranın özellikle gelişmekte olan ekonomilerden çekildiği gözleniyor. ABD’nin yeni başkanı Trump, başta Çin olmak üzere dış ülkelerden giren tüm ürünler üzerine ağır gümrük vergileri koymaya hazırlanıyor. Bu durumda, iki ülke arasındaki ticaretin hızla azalacağı ortadadır.  

ABD-Çin ticareti dünya ekonomisinde önemli bir rol oynadığından aynı eğilimin başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere, Kanada, İngiltere, Japonya, Güney Kore gibi diğer ekonomik merkezlere sıçraması da kaçınılmazdır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde mal, sermaye ve hizmetlerin dolaşımında büyük düşüş olacağı görülüyor. Buna paralel olarak turizm gibi sektörlerde de tabii ki gerileme yaşanacaktır. İnisiyatifi elinde tutma gücü olan ABD gibi dev ekonomiler kendi ülkeleri için bu gelişmeleri bir süre erteleyebilirlerse de dünyayı bir ekonomik durgunluk beklemektedir. 

Milli ekonomi gündemde 

Trump, Pasifik Serbest Ticaret Anlaşması’nı ve Atlantik Serbest Ticaret Anlaşması’nı imzalamayacağını şimdiden açıklamıştır. Bu, küreselleşmeye bağlanan umutların sönmesi demektir. ABD ve İngiltere’nin yeni yönetimleri küreselleşme mantığını bir yana bırakmışlar ve kendilerine referans olarak ülkelerinin milli ekonomisini almaya başlamışlardır. Milli ekonomi eğilimi, diğer Batı ülkeleri tarafından da ABD ekonomisiyle aralarındaki bağ dolayısıyla ister istemez takip edilecektir. ABD pazarına mal satarak ayakta durabilen bir Alman ekonomisinin, ya da ABD lüks sektörüne dayanan Fransa’nın Trump tarafından terk edildiklerinde başka çareleri kalmayacaktır. Özellikle de AB’nin birçok ülkelerinde önemli sosyal ve siyasal sorunlar yaşanırken. 

Önümüzdeki Aralık ayının başında İtalya’da anayasa referandumu, Mayıs’ta Fransa Başkanlık seçimleri, Eylül’de Alman genel seçimleri vardır. Bu üç ülke seçim dönemleri nedeniyle ekonomik gelişmelere karşı enerjik tepkiler veremeyecekleri için çok zor günler yaşayacaklardır. Ayrıca, Afrika ve Ortadoğu üzerinden Avrupa’ya yönelen göç dalgalarının ilkbaharda zirve yapacağı tahmin edilmektedir. Önümüzdeki 2017 yılı AB için çok zor geçecektir. 

Trump, ABD ekonomisini canlandırmak için iç pazara önem vermektedir. Vergileri azaltacak, devlet müdahalesiyle yeni iş alanları yaratacaktır. FED’in faizleri arttırma politikasına da ekonomiyi soğutacağı için karşı çıkmaktadır. Bu durumda ABD pazarında talebin hızla yükselmesi, buna cevap verecek bir üretim artışının ise gecikeceği var sayılmaktadır. Ayrıca, yüksek gümrük vergilerinin de fiyatlara yansıması nedeniyle ABD’de bir enflasyon beklentisi vardır. 

Şok dalgaları 

ABD’nin yeni ekonomik politikasının dünyada doğuracağı şok dalgaları Uzak Asya ve Batı Avrupa’dan başlayarak bütün dünyayı etkileyebilir. Bu bölgelerdeki bir durgunluk ABD enflasyonundan da ayrıca etkilenebilir. AB açısından daha da belirsizlik yaratan bir durum Trump’ın NATO ve Avrupa savunmasını ikinci plana atıp Rusya ile uzlaşmayı tercih eden yeni çizgisidir. ABD, Merkel ve Hollande gibi AB liderlerini Rusya’ya karşı kışkırtıp şimdi de Putin’le baş başa bırakmıştır. AB’nin ırkçı bir biçimde ve ahmakça sürdürdüğü Türkiye karşıtı politika onun içinde bulunduğu belirsizliği, ekonomik ve politik risklerini iyice yükseltmiştir. AB yöneticileri Trump’ın yeni politikaları karşısında üzerlerine ışık tutulmuş tavşanlar gibi hareketsiz, felç vaziyetinde kalmışlardır. 

Neyse ki, dünyanın diğer yörelerindeki yöneticiler Avrupalılar kadar hantal ve çaresiz değildir. Peru’nun başkenti Lima’da toplanan Pasifik çevresi ülkeler zirvesinde konuşan Çin lideri Şi Cinping, küresel ticaret konusunda güvence vermiştir. Çin, ABD küresel ticareti yavaşlatsa bile yolunda devam edecek ülkeler arasındaki işbirliğini arttıracaktır. Rusya lideri Putin de aynı şekilde düşünmekte ve özellikle Türkiye ile ilişkileri geliştirmek istemektedir. 

Bayatlamış reçeteleri bırakalım 

Türkiye’nin Şanghay Beşlisi’ne girmesi sadece siyasal bakımdan değil ekonomik açıdan da Türkiye için hayati önemdedir. AB makinesinin durma eğilimi gösterdiği dönemde Türkiye ekonomisi ancak Asya ile ilişkileri geliştirerek kurtulabilir. Eski reçetenin sonu hüsrandır. Küreselleşme dönemi bitmişken hâlâ 10 yıl öncesinin bayatlamış formüller üzerinde ısrar eden TÜSİAD ve o kafadakiler hata yapmaktadırlar. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Şanghay Beşlisi’ne katılmamız yolundaki önerileri politik pazarlık değildir. Türkiye için AB mantığını bir yana bırakıp milli politikaya ve ekonomiye dönmekten başka çare yok, Cumhurbaşkanı Erdoğan buna işaret ediyor.

 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX