0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

PYD destekçisi ABD ve 1 Mart Almancıları

ABD’nin PYD politikasını, Ortadoğu’yu ve yeniden tartışılmaya başlanan 1 Mart teskeresini anlamak için bence tek bir konu üzerinde yoğunlaşmalıyız: Petrol. 

Petrol ve dolar 

Tabii petrol derken, ABD’nin bölgemizin petrolünü doğrudan gasp etmek için burada olduğunu sanmamak gerekir. Konu daha karmaşıktır. Ortada ABD açısından iki amaç vardır: Washington, bölge petrolünü kontrol ederek Çin, Hint ve AB ekonomilerini manipüle etmek, Rusya’yı açığa düşürmek ve böylece dünya egemenliğini garantilemek istiyor. Öte yandan, ABD’nin petrol üreten ülkeler üzerinde hegemonya sağlamasının asıl amacı, petrol ticaretinde dolar kullanılışını dayatabilmektir. Ülkeler enerji tedarikinde sürekli dolar kullanırken, ABD parasının hacmi genişlemekte, rahatlıkla dolar basılabilmektedir. Bu şekilde hem Amerikalılar aslında hakları olmayan bir refaha sahip oluyorlar, hem de ABD devleti dünyada “ali kıran baş kesen” olarak davranabiliyor. 

Dünya hâkimiyetinin anahtarı Ortadoğu 

ABD’nin dünya hâkimiyetinin anahtarı petrol ve Ortadoğu’dur. Bakınız çark nasıl işliyor: Petrol ticaretinde dolar kullanılmasından sağlanan sermaye, silah ve teknoloji üretimine yönlendirilmektedir. Daha sonra,  özellikle silah sanayi ürünleri yine Ortadoğu’daki aynı ülkelere satılmaktadır. ABD silah endüstrisini ayakta tutan Ortadoğu’dur. 

İşin finans yanı daha da ilginçtir. Bölge ülkelerinin “Petro dolar” denilen parası da yine ABD bankalarına dönmektedir. Bu para tabii öyle kasada yatmamakta, enerji bağımlısı Türkiye gibi ülkelere yüksek faizle kredi olarak verilmektedir. Başkasının parası üzerinden para kazanmak diye buna denilir. Gördüğünüz gibi, ABD Ortadoğu’nun etinden, sütünden, yününden, derisinden, kemiğinden yararlanmakta, iliklerini bile sıyırmaktadır. Sistem böyle kurulmuştur, Ortadoğu halkları ise önlerine atılan bir oyuncak olan İsrail’le yıllardır uğraşıp durmuşlar, dönen dolaplara gözlerini kapamışlardır. Türkiye’deki kendilerine liberal veya İslamcı diyen bazıları da bu acımasız çarkı gizlemek için kâh demokrasi nutuklarıyla, kâh hamasi Filistin sloganlarıyla hedef şaşırtmışlardır.     

Büyük 73 krizi 

Bu çark böyle işlerken 1973 yılında Arap ülkelerinin başlattığı petrol boykotu dünya tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Ortadoğu’yu anlamak isteyenler 1916 yılındaki Sykes-Picot gizli anlaşmasından önce “aman petrol-canım petrol” şarkılarının söylendiği 70’li yıllara bakmalıdırlar. O tarihlerde büyük bir şok yaşayan Batı, dünya petrol rezervlerinin üçte birini oluşturan Suudi-Körfez bloğunun karşısına, İran-Irak bloğunu çıkarmak istemiştir. Bu şekilde petrol üreticileri arasına nifak sokulacak, güdümleme kolaylaşacak ve Batı bir daha petrol krizi yaşamayacaktı. 
Bu projeye karşı çıkan İran Şahı’nın devrilmesi, Suudi Arabistan’da seçimler ve meşrutiyet rejimi isteyen Ben Laden’in önce kullanılıp sonra yok edilmesi, savaşlar, 2003 Irak müdahalesi ve bugünkü politik durum hep aynı stratejinin parçalarıdır. Bunların hepsi tek tek ele alınıp incelenecektir, okurlarımın üzerinde düşünmesi için buraya not düşüyorum. 

“Irak’ı İran’a hediye ettiniz” 

ABD, 2003 yılında Irak’a müdahale ettiği zaman Suudi Kralı Amerikalılar'ı arayıp onları “koca ülkeyi İran’a hediye etmekle” suçlamıştır. Tabii ki merhum Kral konuya hâkimdi, haklıydı ve haklılığı bugün daha iyi görülmektedir. ABD Irak’taki Sünnileri iktidardan uzaklaştırmak için bürokraside büyük bir kıyım yaptı, Sünni mezhebinden bir ilkokul öğretmenine bile tahammül etmedi, Maliki gibi fanatik Şii çetecileri kışkırttı ve katliamlar yaptırttı. İşte DAEŞ bu zulüm nedeniyle 10 milyona yakın bir halkın sempati ve desteğini kazandı ama ABD’nin Irak’ı İran’a bağlama projesi de iyice ilerledi. 

Alman dış politikası ve Türkiye 

Türkiye’de 1 Mart teskeresine karşı çıkanlar ABD’nin müdahalesini engelleyebildiler mi? Hayır. Onların tek işlevi Türkiye’nin elini kolunu bağlamak oldu. Türkiye Irak’ta olsaydı Sünni halk bu kadar baskıya uğramayacak, o ülke İran’a bu kadar kolay teslim edilmeyecek ve DAEŞ gibi vahşi bir örgüt hiç ortaya çıkmayacaktı. Askerimizin değil kurşunu, şapkası bile durumu değiştirmeye yeterdi. 1 Mart teskeresinin ret kararı Türkiye’de Alman dış politikasını yurtseverlik ve İslam dayanışması şeklinde yutturmayı başaran İttihatçılığın dirilişiydi ve 2014’e kadar olan dünya ilişkilerimize etkileri oldu. 

Üç madde 

ABD’nin Irak’ı İran’a teslim etme politikasına en çok direnen Kuzey Irak Kürtleri ve Barzani olmuştur. ABD’nin Barzani’nin petrol kaynaklarına sahip çıkma politikasına karşı Bağdat hükümetinin yanında yer aldığını hatırlayalım. Bugün Türkiye’ye karşı anlamsız bir terör kampanyası açmış olan PKK’nın asıl hedefinin Barzani olduğunu unutmayalım.  Bu bir. 

DAEŞ’in Irak’ın İran’a bağlanmasına karşı bir tepki olarak ortaya çıktığını dikkate alalım. DAEŞ konusu çözülmeden ABD’nin bölgedeki planlarını gerçekleştiremeyeceğini anlayalım. Bu iki. 
ABD’nin DAEŞ’le mücadele eden her türlü terör örgütüyle işbirliği yapacağını, dolayısıyla PYD’ye mutlaka yardım edeceğini görelim. Bu da üç. 

ABD ne derse desin 

Ama bu bizim çıkarlarımızla bağdaşmıyor. ABD ile birleştiğimiz noktalar olabilir, ayrıldığımız noktalar olabilir.  ABD’nin stratejilerine aykırı diye herhalde devletimizin bekasından vaz geçecek de değiliz. Suudi Arabistan, ABD’nin tüm itirazlarına rağmen Yemen’e müdahale etti ve İran ajanlarına iyi bir ders verdi. ABD yöneticileri Suudileri defalarca “DAEŞ’e karşı mücadeleye zarar vermekle” suçladılar. Ne oldu? Suudiler tınmadılar. Hiç kimse Türkiye’nin dış siyasetinin ABD ayarlı olduğunu sanmasın, Soğuk Savaş biteli çok oluyor. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX