0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Ne Dabık, ne Musul, asıl mesele ABD 

Daha Musul operasyonu başlamadan Türk medyasında ABD güzellemeleri başladı. Malum gazeteler ve internet siteleri Amerika’nın gücünü, etkisini abartarak heyecan yarattılar. Oysa gerçek hiç de onların gösterdiği gibi değildir, Ortadoğu’da mesele ne DEAŞ, ne Esad, ne İran, ne de hatta İsrail’dir, bölgede asıl tehdit ABD’nin kendisi, artık açıkça bir fazlalık haline gelen varlığıdır. 

Ne yaptıkları belli 

ABD’nin son 50 yılda Ortadoğu’da ve İslam dünyasında yaptıklarına bir bakalım. Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı, Afganistan’ı, diğer ülkeleri hatırlayalım. Hemen şunu görürüz, ABD’nin askeri müdahalelerinin her biri sorunları çözmek bir yana daha da ağırlaştırmıştır. ABD gücünün insanların barışına, huzuruna, refahına hiçbir ama kesinlikle hiçbir yararı olmamıştır. Tam aksine, demokrasi getirmek iddiasıyla bölgeye gelen ABD askerleri her yere sadece kan, ateş, ölüm ve yıkım getirmiştir. 

Olayı bu şekilde koyduktan sonra Musul operasyonu için şu saptamayı yapmak kaçınılmazdır. ABD işin içinde olduğu için bu operasyonun ne Irak’a, ne de Ortadoğu’ya bir yarar getirmesi beklenemez. Türkiye’nin Başika’da varlığı, operasyondaki rolü ancak ABD’nin keyfi hareketlerinin vereceği zararın azaltılmasını sağlayabilir. ABD’nin bölgedeki kışkırtmaları son 13 yılda mezhep çatışmalarını arttıran başlıca faktördür. ABD eğer bu operasyonu da sadece kendi düşüncesine göre yaparsa Şii ve Sünni toplumlar arasında çok daha büyük sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle Türkiye’nin Irak’taki varlığı dünya ve bölge barışı için son derece önemlidir. Olaya ABD’ye destek gibi değil, işte bu açıdan bakmak gerekir. 

2003’ü anımsayalım 

Aslında Türkiye haksız ve adaletsiz bir işgal hareketi olan ABD’nin 2003 müdahalesinde de Irak’a girmeli ve bu müdahalenin bölgeye vereceği zararları azaltmalıydı. Ama hem Osmanlılık üzerinden hamaset yapan ve yıllardır Türkiye’yi kendi sınırlarına hapsetmeye çalışan “İslamcı” kılıklı Batı yanlıları buna engel olmuşlardır. Zamanında Irak’ta olsaydık, o ülkedeki mezhepçilik bu boyutlara varamazdı ve ABD orada Kandil’i kuramazdı. 1 Mart 2003 Teskeresi sırasında henüz Başbakanlık görevini devralamamış olan Cumhurbaşkanımız doğru çizgiyi daha o zamandan savunuyordu. Ama gizli ve açık Batı yanlıları kendisine fırsat vermediler. 

Ordu, bürokrasi ve sivil topluma yayılmış olan Batı yandaşlığı 15 Temmuz’da halkımızdan büyük bir darbe yemiştir. Halkımızın direnişi ve sonraki temizlik harekâtı olmasaydı bugün ne Fırat Kalkanı operasyonunu yapabilirdik ne de Musul konusunda bu kadar dik durabilirdik.    

ABD ne istiyor? 

Peki, Ortadoğu’daki bu gelişmeler nereye doğru gidiyor? Bunu anlamak için küresel güç ABD’nin genel politikalarını ve ne yapmak istediğini bilmeli ve önce biraz geçmişe bakmalıyız. Amerikalıların İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk işleri Ortadoğu halklarına karşı “son karakol” olarak gördükleri İsrail’in arkasına mevzilenmek oldu. Bölgedeki yozlaşmış hanedanları satın aldılar. Daha sonra yapabildikleri her ülkede darbe yaparak rejimleri kendilerine göre dizayn ettiler. Amerikalıların bölgedeki varlıklarının tek nedeni vardı: Petrol. Ancak mesele sadece petrolü gasp etmek değildi, Avrupa, Asya ve Afrika coğrafyasının enerji ve sanayi bütünlüğünü engellemek daha da önemliydi. 

ABD, savaş sonrası geri kalmış ülkelerin geri kalmış aydınlarını etkiledi. Savaşları faşizm, komünizm gibi ideolojik güçlerin, Hitler gibi delilerin, çılgınların sadece ütopik nedenlerle çıkardığı yalanını yaydı. Hollywood’un tarihçi sinemacıları da bunu halklara inandırdılar. Oysa her iki savaş da enerji, yani somut çıkarlar nedeniyle çıkarılmıştı ve hazırlanan üçüncü savaşın nedeni de buydu. Bunu engellemenin yolu da bu gerçeği anlamaktan geçiyor.  

Avrasya denetimi 

Birinci Dünya Savaşı öncesi Almanya, Bağdat-Berlin demiryolu yaparak Basra petrolleriyle Avrupa sanayiini birleştirmek istiyordu. Kara ticaretini ön plana çıkaracak olan bu gelişme bir deniz hâkimiyetine dayanan emperyalist güçler olan Anglosaksonların 1914-1918 savaşını çıkartmasıyla sonuçlandı. Daha sonra 1920’lerde Almanya ve Rusya arasındaki yakınlaşma ile Bakü petrollerinin Avrupa’ya ulaşma ihtimali ortaya çıktı. Anglosakson bankerler Hitler’i ortaya çıkarıp Rusya’ya saldırtarak bunu önlediler. İkinci Dünya Savaşı böylece tezgâhlandı. 

Bugün ABD’nin esas hedefi ise Rusya enerjisinin Avrupa sanayiine, Ortadoğu kaynaklarının da Çin ve Hindistan’a ulaşmasını engellemektir. İleri sürülen bütün diğer gerekçeler, Afganistan’daki terör üsleri de, Saddam’ın silahları da, Kaddafi’nin çılgınlığı ya da Esad’ın zulmü de hepsi birer bahanedir. Bazı suçlamalarında gerçek payı olması ABD’nin asıl niyet ve projelerini değiştirmez. Açık konuşalım, bu tür yerel figürlerin ya da DEAŞ, El Kaide gibi terör örgütlerinin dünya barışına verdikleri zarar ABD’nin sinsi politikaları, keyfi, istikrarsız ve saldırgan uygulamaları yanında çocuk oyuncağı kalır.  

İyi ki Türkiye var 

Ancak bu emperyalist politikaları dışardan seyretmektense bölgemize elimizden geldiği kadar sahip çıkmak son derece gerekli ve önemlidir. Ortadoğu’da barış ve huzur bölge halklarının çabalarıyla gelecektir, okyanus ötesinden değil.    

 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX