0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? 

Dünyamız büyük bir değişim içinde. Ama yerleşik küresel sistemin medya endüstrisi aynı yalanları, her gün büyük bir hızla o kadar sık tekrarlıyor ki dünyamız insanlarının önemli bir kısmı aslında bu değişimi göremiyor. Bu çerçevede dünyanın dört köşesinden, dört düşündürücü olayı okuyucularıma aktarmak istedim. Eskiden hiç duymadığımız türden alışık olmadığımız gelişmeler bunlar. Hepsini birleştirince yeni bir manzara çıkıyor ortaya. 

Aşırı sağ ve sol ittifakı 

Avusturya’da önümüzdeki Pazar günü başkanlık seçimlerinin ikinci turu var. İlk turda en yakın rakibinden neredeyse iki kat fazla oy alan yeni faşist parti FPÖ’nün adayı Norbert Hofer büyük bir olasılıkla Avusturya Devlet Başkanı olacak. Yakında genel seçimlerin de yapılması ve yeni bir hükümet kurulması muhtemel. Seçimlerden sonra bir koalisyon kurulması bekleniyor. Kimler arasında dersiniz? Faşist partiyle solcu SPÖ arasında. Bu da oldukça olağan karşılanıyor, çünkü biri faşist, diğeri sosyalist bu iki parti zaten Burgenland bölgesini kardeşçe birlikte yönetiyorlar, Müslüman göçmenlere birlikte kan kusturuyor, sosyal hakları beraberce kısıtlıyor, beyaz, Katolik ve zengin Avusturyalı azınlığın partileri olarak statükoyu savunuyorlar. Bu dünya düzeninde liberal sol,  küresel kapitalizmin en iyi savunucusu ve faşizmlerin en yakın yoldaşıdır. İşte böyle bir dünyadayız. 

Trump, Hillary’den iyi 

Kasım ayında ABD Başkanlık seçimleri yapılıyor. Adaylardan öne çıkan ikisi Donald Trump ve Hillary Clinton. Clinton kazanırsa son 5 ABD başkanından ikisi baba-oğul, ikisi de karı-koca olacak. Hanedan gibi cumhuriyet.  Ama buna hiç kimse değinmez tabii, küreselci medyaya bakılırsa Kuzey Kore’de dedenin yerini torunun alması diktatörlüğün ta kendisidir. ABD seçimlerinin başka bir yönü daha var, bir iş adamı olan ve ülkesinin ekonomik sorunlarını iyi bilen Trump “dünya jandarmalığına” karşı çıkıyor ve Amerika’nın dış müdahalelerini şiddetle eleştiriyor.  Bu tavır Obama’nın devamı sayılabilecek Hillary Clinton’un çizgisinden daha mı kötüdür?  Bizim için ve tüm insanlığın çıkarları bakımından tabii ki öyle değil, ama küreselcilerin adayı olan Clinton’un Türkiye’de o kadar çok küreselci destekçisi var ki…  Burada sadece otomatik pilota bağlanmış gibi Batı medyasını takip edenlerden söz ediyorum. Türk aydını New York Times gibi düşünmesi için dizayn edilmiştir. Yaşadığımız dünya işte budur. 

Hıristiyanlar ve hainleri 

Didier Martiny adlı bir araştırmacı Fransa’da “Doğu Hristiyanlarının sonu mu?” başlıklı bir dakikalık bir belgesel yapmış. Eser, tabii Ermenistan’ın resmi tarih anlayışını yansıtıyor ve Türkiye karşıtı yönleri var ama bazı ilginç bilgiler veriyor. 20‘inci yüzyılın başında Ortadoğu’da nüfusun dörtte biri Hıristiyan iken bugün 350 milyon nüfuslu bölgede sadece 11 milyon kalmış. Bu toplumlar yıllar boyunca laik ve Batı yanlısı rejimleri desteklemiş, Batı’nın acımasız oyunlarına sonunu düşünmeden alet olmuşlar. Mısır’da Sisi’yi, Irak’ta Saddam’ı ve Suriye’de Esad’ı destekleyenler gibi. Ancak asıl ilginç olan bu değil de belgeselcinin konuştuğu Fransızların Ortadoğu’da, Arap ülkelerinde Hıristiyanlar'ın bulunmasını şaşkınlıkla karşılamaları. Biraz düşünülürse aslında Fransızlar'ın Hıristiyan olmalarına şaşırmak gerek, çünkü dinin yayıldığı yer Ortadoğu topraklarıdır. Belgeselde Batılı Hıristiyanlar'ın Doğu’dakilere karşı kibirli, üstten bakan, hatta kimi zaman zalim tavırlarına değiniliyor.  Ama Haçlı Seferleri sırasında Anadolu Ermenileri içinde Batılılar'a yaranmak için Katolik olup da kendi dindaşlarını katledenler üzerinde fazla durulmuyor. İnsanların bu bilgilere sahip olması önemli, çünkü aynı tıynette olup asla mahcup olmayan insanlar bugün de yaşıyor. İşte dünyanın bir gerçeği de böyle.    

DAEŞ’le savaş bulmacası 

Dördüncü ve son örnek Irak cephesinden. Irak’ın resmi ordusu,  DAEŞ’in elinde bulunan 2 buçuk milyon nüfuslu Musul’u almak için Mahmur bölgesinde kamp kurmuş durumda. Bölgede Barzani’nin askerleri ve Musul civarındaki Sünni aşiretlerden oluşturulmuş milis güçleri de var.  DAEŞ’in başkentine kuş uçuşu 75 kilometre olan bu yerde savaşçılar iki aydan beri bekliyorlar ve yerlerinden kımıldamıyorlar. Büyük bir tantanayla ilan edilen Musul seferinin bütün bilançosu ise ele geçirilen tek bir köyden ibaret. Batılı gazetecilerin konuştuğu Kürtler, Irak ordusuna hiç güvenlerinin olmadığını söylüyorlar. Sünni Araplar daha da ileri gidiyorlar ve Irak ordusunun aslında Şii ordusu olduğunu, Musul’a katliam yapmaya ve Kerbela’nın intikamını almaya geldiğini belirtiyorlar.

Çatışmalar kızışırsa Kürtlerle Sünni Arapların birleşmesinden ve silahlarını Irak ordusuna çevirmelerinden endişe eden Batılılar var. Tek umutları olan Şiilerin de aslında hiç savaşmak istememeleri, eğitimsiz olmaları, moralsizlikleri ve askerlik geleneklerinden yoksun bulunmaları ayrı bir sorun. Peki, bu durumda DAEŞ’le nasıl mücadele edilecek yahut gerçekten edilecek mi? Bu sorunun cevabı bulunmuyor. Başta Obama, her gün çok sayıda Batılı liderin “DAEŞ’le savaş” diye esip gürlemelerine bakmayın, sahada durum bu. 
İçinde yaşadığımız dünya işte bu tür alt üst oluşlara sahne oluyor, derinden bir dip dalgası geliyor, ayakta kalmak, sağlam durmak ve her türlü ihtimale karşı hazır olmak şart.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX