0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Milli seferberliği uyutma politikası 

Canımız, insanlarımız, güvenliğimiz, varlığımız tehdit altındayken hiç kimsenin tarafsız olma hakkı yoktur. Ya Türkiye’den, hayattan, insanlıktan yanasınız, ya da düşmandan, ölümden ve terörden. Bu mücadelede artık bir orta yol kalmamıştır. Sağduyulu halkımızın büyük çoğunluğunun soğukkanlılığını koruduğu şu ortamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Milli Seferberlik” çağrısını hatırlasak iyi olacak. Bu çağrıyı da bir zamanlar ”Başkanlık Sistemi Önerisinin” uyutulduğu gibi uyutmayalım.  Teröre destek verenleri, yataklık yapanları, yol gösterenleri; bizi terörle, şiddetle, iç ve dış savaşla, silahla, bombayla korkutmaya çalışanları aramızda barındırmayalım. 

Terör dış saldırıya dönüştü 

PKK terörünün bugünkü amacı üzerinde tartışmak bile anlamsızdır. Askerlerimiz Suriye’de PYD’ye karşı cephede ve PKK’nın Suriye koluna karşı açık bir savaş vermektedir.  Ayrıca Türkiye’de terör eylemleri yapanlar oradan gelmektedirler. Terörü hâlâ bir iç sorun olarak göstermek yanlıştır. Mesele düşmanla savaş çerçevesinde ele alınmalıdır. 

Türkiye’de iç savaş değil can kaybı riski vardır. Teröristler Türkiye’de iç savaş başlatamazlar. PKK bunu yapabilseydi HDP’li belediyelerin ekipman desteğiyle aylarca sürdürdüğü hendek çatışmalarında başarılı olurdu. En ufak bir umutları olsaydı 2014 Kobani olaylarında destek bulurlardı. Kürt halkı PKK’nın gerçek yüzünü bu olaylardan sonra daha iyi tanımıştır. PKK’nın sivil kolu olan HDP’nin teröristleri mağdur göstermek için düzenlediği mitinglere kendi belediyelerinin işçileri bile katılmamış, meydanlarda yalnız kalmışlardır. O halde bu örgütün görüşlerini savunanları halk içinde tecrit etmeli, onları teröre karşı tavır almaya zorlamalıyız. 

Halk yanlış anlamaz 

15 Temmuz direnişi sırasında kimsenin burnunun kanamadığı bir mücadeleyi günlerce sürdüren tüm etnik kökenlerden halkımız dostunu, düşmanını iyi bilir. Türkiye halkının kontrolsüz tepkisiyle bir iç savaşa neden olma riski de sıfıra yakındır. Halk, PKK ile Kürtleri birbirine karıştıracak olsaydı, örgütün bölgesel sorunları istismar ettiği 90’lı yıllarda karıştırırdı. O yıllarda bile kardeşlik hukukunu koruyan milletimiz bu tür tuzaklara düşmez. Dahası son birkaç yıldır PKK’nın kendisi Kürtlerden kopmaktadır, yöneticilerinin çoğu Kürtçe bile bilmeyip sadece Türkçe konuşan ne idüğü belirsiz insanlardır. 

Son günlerde vatandaşlarımızın teröre gösterdiği haklı tepkinin bazı yerlerde HDP’ye yönelik kontrolsüz şiddet hareketlerine dönüştüğü bir gerçektir. Ancak önlenmeye çalışılan bu aşırılıkları Kürtlere yönelik olarak göstermek de yanlıştır, çünkü HDP Kürtleri temsil etmez, vatansız, milletsiz aşırı grupların partisidir. HDP  bir Türkiye partisi değil , “bıji Obama” diyenlerin partisidir ve PKK terörüne açıkça destek vermektedir. Teröre desteğinden kuşkulanılan bu binalar polisçe mutlaka aranmalıdır. Terör yuvalarına bina kiralayanlar, onları çeşitli mecralarda koruyanlar, PKK’lılara belli makam ve statüler sağlayanlar da şiddetle protesto edilmelidir. 

Dokunulmazlık yok 

Bu mücadelede hiç kimsenin dokunulmazlığı, pasosu, serbest geçiş kartı, özrü, tercihli muamele hakkı bulunmamaktadır. Barış, huzur, refah, kalkınma isteyen herkes terörle mücadele edecektir. “Burada birkaç bomba patlasa da devlet yatırım yapsa” fırsatçılığı ve vurgunculuğu devri geçmiştir. Terörden para kazanma, kan tüccarlığı, etnik ve dini konuları istismar etme devri kapanmıştır. Artık herkes, 80 milyonun her bireyi güvenlik güçlerine yardım etme sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Terör eylemleriyle uzaktan, yakından ilgili olanların tümü güvenlik güçlerine bildirilmelidir. 

Gencecik yaştaki polisleri stadyumların dışına kolay hedef olarak yığanlar, çarşı iznine tedbirsizce asker yollayanlar da bunun açıklamasını yapmalıdırlar. Evlatlarımızın canı çok değerlidir. 

Ayrıcalık da yok 

Sadece güvenlikle ilgili olanlar değil, tüm devlet görevlileri ve maaşını devletten alan herkes devleti yıkmaya çalışan terör örgütlerine karşı savaşmalıdır. Özellikle akademisyenler PKK terörü ile mücadelede yer almalıdırlar. Üniversitelerde PKK faaliyetlerine izin veren rektör ve dekanlar terör örgütüne yardım ve yataklıktan yargılanabileceklerinin farkında olmalıdırlar. 

“Ben entelektüelim, devlet ve terör arasındaki ilişkileri tarafsız olarak ele almalıyım” bahanesi teröre destek vermenin bir biçimidir. Terörle savaş ülkeye bağlılığın bir gereğidir ve hiç kimse kendini devletten ve milletten üstün göremez. 

“Ben medyayım, her istediğimi yazarım” denilerek de sadece terörden yana medya olunur. Türkiye’nin teröre karşı meşru savunma çerçevesinde aldığı önlemleri çarpıtarak Batı medyasına servis yapmaktan başka işi olmayanların da daha uzun süre gazeteci olarak kabul edilmeleri zordur. Terör eylemleri kadar eylemler sonrasında bunların tanıtımını, savunmasını ve propagandasını yapanlar da en az teröristler kadar suçludur. 

Ya biz, ya onlar 

Son sözüm küstah Avrupa’ya: ABD Devlet Başkanı George W. Bush’un 21 Eylül 2001 tarihinde terörizme karşı yaptığı konuşmayı eleştirmeyen, eleştiremeyenler Türkiye’nin terör karşı mücadelesini demokrasiye aykırı buluyorlarsa onlara söyleyeceğimiz şudur: ABD, teröre karşı “ya biz ya onlar” diyebilecek ve biz susup, oturacağız, öyle mi? 

Türk halkının akan kanını Amerikalılarınki kadar önemli bulmayanlar olabilir. Onlar ne derse desin en son terörist etkisiz kalana kadar mücadele sürecek.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX