0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Mesele FETÖ değil anlamadınız mı? 

Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızmış FETÖ’cülerin sayısının oldukça yüksek olması bazılarınca örgütün abartılmasına yol açtı. Darbe girişiminin kapsamı, örgütün çok ileri düzeyde bir profesyonelliğe işaret eden gizli yapılanması ve şifreli iç iletişim yöntemleri ilkokul mezunu bir vaizin olanak ve yeteneklerinin kat kat üstündedir. Bu durumun tek açıklaması herkesin yakından bildiği bir gerçekle ilgilidir. Mesele FETÖ değildir, FETÖ’nün gücü ve desteği ABD’den kaynaklanmaktadır. 

ABD hazırladı 

FETÖ’nün son kalkışması ABD’nin en az 50 yıllık bir çabasının sonucudur. Bu dönem içinde örgütün sızma kapasitesi her zaman mevcut olmuştur. 1960’lardan beri nice hükümetler, sivil ve askeri rejimler gelip geçmiş fakat FETÖ’nün yükselen ivmesi 2014’e dek sürmüştür. Ülkemizde siyasiler ve bürokratlar hep değişmiş fakat ABD’yle ilişkiler ve bu süper gücün etkisi artarak devam etmiştir. FETÖ’yü devlete yerleştiren güç işte budur. 

Bir ülke sadece “cebren” değil “hile ile” de ele geçirilebilir. Açıkça söyleyelim: Türkiye’nin kâğıt üzerindeki müttefiki ama gerçek düşmanı olan ABD uzun vadeli bir strateji oluşturmuş ve Türkiye’yi tam bir boyunduruk altına almak için kaleyi içten fethetmeyi amaçlamıştır. Türkiye’de 1960 yılından beri sık sık tekrarlanan askeri müdahale ve darbelerin her birinin sonucunda ABD’nin Türkiye’deki etkisi ivme kazanmıştır. Her seferinde CIA Türk devleti içinde daha güçlü bir şekilde örgütlenmiştir. 

Adım adım 15 Temmuz 

Türkiye’nin darbeler tarihi ABD istihbaratı ile Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarının fırça darbeleriyle tamamladığı bir tablo gibidir. Resmin tamamı 15 Temmuz 2016’da ortaya çıkmıştır. Ama hazırlıkları NATO’ya girdiğimiz 1952’den beri devam etmektedir.1950’lerde ve 1960’larda devlete sızdırılanlar eski Komünizmle Mücadele Dernekleri benzeri yapılanmalardaki İslamcı-muhafazakâr görünümlü unsurlardır. Daha sonra bu sızdırmalar FETÖ mensuplarıyla devam etmiştir. Ancak Türkiye devleti içindeki ABD paralel devleti sadece onlardan ibaret olmamıştır. Asıl güruh FETÖ bağlantılı elemanlar ise de, doğrudan ABD ile ilişkili bulunanlar da, hatta görünüşte FETÖ’ye tam karşı kampta yer alanlar da olmuştur. 

Ortamı kendimiz yarattık 

Peki, ABD Türkiye’de nasıl böyle rahatça at oynatabildi? Bu sadece bir istihbarat sorunu değil, siyasal, ekonomik, hatta ideolojik bir sorundur. Türkiye 1946’dan beri yani 70 yıldır ABD ile küresel planda müttefiktir. 

Bu ülkede ABD destekçiliği her dönemde ödüllendirilmiş, ABD karşıtlığı ise hep kötü görülmüş, kimi dönemlerde idam ve suikastlarla cezalandırılmıştır. İstihbarat elemanlarının maaşlarının bile ABD tarafından ödendiği 1950’lerden itibaren Türk subayları düzenli olarak ABD’de eğitilmiştir. Aynı şekilde, çeşitli devlet kurumlarından binlerce memura, on binlerce akademisyene, öğrenci ve aydına değişik işbirliği programlarıyla çengel atılmıştır. Bu şekilde Türk ordusu NATO ordusu haline getirilirken, asker kesim gibi sivil kesimin kaymak tabakası da Amerikan çizgisinde yetiştirilmiştir. 

Ülkenin ekonomik sistemi özellikle 1980 darbesinden sonra küresel sistemle tam anlamıyla bütünleştirilmiş, ekonomik kararlar IMF, Dünya Bankası gibi kurumlarla birlikte alınmaya başlanmıştır.  Daha sonraki dönemlerde de küresel finans kurumları da bu karar alma süreçlerine dâhil olmuştur. Eğitim ve sağlıkta özel sektöre ağırlık verilip şah damarları kesilen toplum Batı sistemine adeta kurban edilmiştir. 

Liberal darbe kışkırtıcıları 

Sovyet blokunun çöküşünden sonra dünyada ABD’nin kesin hâkimiyetinin artık kurulduğuna dair inanç Türkiye’de çok geniş bir destekçi kitlesi bulmuştur. FETÖ tarafından 2000’li yıllarda parlatılan ve finanse edilen bir liberal asalak aydınlar grubu ABD egemenliğini Türk toplumuna kabul ettirmek için sistematik çabalar göstermiştir. 

Emperyalizmin her zamanki taktiği ülke halklarını bölmek ve onlara bir iç düşman icat ederek hayali hedeflere karşı savaştırmaktır. İngilizler 1910’larda, 1920’lerde Türkiye seçkinlerine İslamiyet’i hedef göstermiş ve “İslam ilerlemeye engeldir” görüşünü bir ezber olarak kabul ettirmişlerdi. Amerikalılar ise 2000’lerde “ulus devlet ve ordu demokrasiye engeldir” ezberini liberal elemanları aracılığıyla topluma benimsettiler. Aslında her iki görüş de Türkiye’de emperyalizm gerçeğini gizlemek için ortaya atılmıştı ve küresel sistemin değerlerini savunanlar tarafından topluma yayılmaktaydı.  

Son yıllarda Türk toplumu bir çapraz ateş altına alındı. Toplumun bir kesimi emperyalizmin eski ezberine uygun olarak her sorunda “İslamiyet’ten gelen bir gerilik” aramaya başladı. Diğer geniş kesimler ise ulus-devlet ve orduya yabancılaştırıldı, “tek devlet-tek millet” ilkesinden uzaklaştırıldı. Aslında bu çapraz ateşi açan kuvvetler hep küresel gücün emrindeydiler. 

İmanlı direniş 

Küresel kapitalizm bir ülkeye girerken önce değer, inanç ve aidiyetlere saldırır, daha sonra tarihsel çınarlara,  devlete, orduya, ülkenin kurumlarına baltasını indirir. İnanç ve imanını kaybetmiş olan yığınlar da bu tahribatı seyreder. 15 Temmuz sadece kumpas, tezgâh ve sızma faaliyetlerinin sonucu değildi.  Taraf çizgisindeki liberaller tarafından ideolojik alt yapının kurulması da bir darbe hazırlığıydı. Neyse ki imanlı halkımız devletine, ülkesine sahip çıktı.15 Temmuz derslerini unutmamalıyız, bir daha asla. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX