ABD Dışişleri Bakanı John Kerry 14 Temmuz günü öğleden sonra saat 14’de Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande’ın daveti üzerine onunla birlikte Fransa’nın milli bayramı kutlamalarına katıldı. Bu törenden sonra saat 17.00’de yapılan resmi görüşmelerde Kerry, Hollanda’dan Fransız anayasasının teröre karşı verilen uluslararası mücadeleye uygun hale getirilmesini ve olağanüstü halin uzatılmasını istedi. Hollande bu isteğe olumsuz cevap verdi ve saat 20.00’de televizyonlarda canlı yayında yaptığı konuşmalarda olağanüstü halin ayın 26’sında sona ereceğini ve anayasa değişikliği yapılmayacağını açıkladı.
Terörle terbiye
O gece saat 23’te Fransa’nın Nice şehrinde bir kamyon milli gün için yapılacak havai fişek gösterilerini seyretmek için toplanmış olan kalabalığın arasına girdi. Saatte 90 kilometre yaparak dalan kamyon zikzaklar çizerek mümkün olduğu kadar çok insanı öldürmeyi amaçladı. Çoğu kadın ve çocuk 100 kadar Fransız yaşamını kaybetti. Ertesi sabah John Kerry Fransa’dan ayrıldı. François Hollande ise tekrar televizyonlara çıkarak olağanüstü halin uzatılacağını ve anayasaya bu konuda maddeler konulacağını söyledi. Fransa’da anayasa değişikliği kararının alınmasıyla aslında rejim değişikliği olmuş, darbe yapılmış ve misyon tamamlanmıştı.
John Kerry Fransa’da başarılı olmuştu. Her şey çok açık değil mi?
Kerry’nin bilançosu
Fransa konusuna tekrar dönmek üzere John Kerry’nin 15 Temmuz günü Putin ile ne görüştüğünü açıklayalım. Kerry, Putin’e “Cayş El İslam” ve “Ahrar El Şam” adlı grupların hedef alınacağını, ABD’nin artık Rusların bu grupları bombalamasına kaşı çıkmayacağını açıkladı. Ruslar bu grupların Türkiye ve Suudi Arabistan tarafından desteklendiğini söyleyerek onların bu konudaki fikrinin değişip değişmediğini sordu. Kerry’nin cevabı ”Türkiye’yi merak etmeyin, ben onu ayarlarım” oldu. Ertesi sabah Rus basını ve resmi ajanslar Moskova’da John Kerry ile tam bir mutabakata varıldığını yazdılar.
Ey dünya kamuoyu, nerede bu mutabakat? Aradan beş gün geçti Beyaz Saray Kerry’nin Moskova görüşmeleri hakkında bir açıklama yapmadı, çünkü Kerry’nin vaatlerini yerine getirecek bir Türk Hükümeti kurmak mümkün olmamıştı. Misyon yerine getirilememiş, darbe gerçekleşememişti. Ama Türkiye ve Fransa’da toplam 300 kadar masum hayatını kaybetmişti.
Faşizm işbaşında
Tekrar Fransa’ya dönelim. Fransa’daki anayasa değişikliği neden darbedir? Fransa’da Amerikalıların isteği üzerine çoğu Arap kökenli insanlara yönelik olarak yargısız tutuklamalar yapılmakta ve mecburi ikamet kararları alınmaktadır. Bugüne dek bu uygulamalar 1955 yılında çıkarılmış olağanüstü hal yasasına dayandırılmıştır. Ancak Yüksek Mahkeme birçok kez bu uygulamaların anayasaya aykırılığı hakkında karar almıştır. Hükümet de bunun üzerine sadece yasayı değiştirme yoluna gitmişse de Fransız Danıştay’ı 28 Nisan tarihinde aldığı bir kararda şunları belirtmiştir. “Olağanüstü hal kararlarının sonu belli olmaksızın sürekli tekrarlanması anayasaya aykırıdır. Böyle bir hal gelip geçici olmalıdır. Eğer öngörülen tehlikelere karşı sürekli idari güvenlik tedbirleriyle karşı konulursa ülkenin rejiminin karakteri değişir.”
Anayasa değişikliği
Şimdi Fransa rejiminin karakterini resmen değiştirmek için demokrasinin beşiği sayılan bu ülkenin anayasasına iki madde ekliyor: Olağanüstü hal ile ilgili 36-1 sayılı madde ile sakıncalı kimselerin vatandaşlıktan atılmasını sağlayacak 34 sayılı madde. 36-1 Sayılı madde 36’ıncı maddenin devamıdır. Mevcut 36’ıncı madde sadece vahim bir kriz, savaş veya silahlı ayaklanma durumunda alınacak önlemleri öngörmektedir. Eklenen maddeyle getirilen en ilginç yenilik uluslararası taahhütlerin uygulanması gerekliliğidir. Hukuk diliyle değil de günlük konuşma ile söyleyecek olursak uluslararası taahhüt ifadesinden de anlaşılacağı gibi Fransa, ülkesindeki insanlara karşı Amerika’nın istediği önlemleri artık anayasal olarak alabilecektir.
Vatandaşlıktan atmayla ilgili 34’üncü maddede gözetilen hedef de son derece açık ve seçiktir. Hiçbir ülke ve tabii Fransa da kendi vatandaşlarını sınır dışı edip başka bir ülkeye teslim edemez. Fransa bu anayasa değişikliği ile Fransa’da doğmuş büyümüş olan Fransızları önce vatandaşlıktan atıp sonra deporte etmek ve mesela ABD’nin Guantanamo’daki veya başka ülkelerdeki açık gizli işkence merkezlerine teslim etmek hakkına sahip olacaktır.
Diren Fransa
Fransız Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Hollande iki yıldan beri bu tür önerilere karşı direnmektedir. Fakat gün geçtikçe şiddetini arttıran terör eylemleri Fransızlara boyun eğdirmiştir. Böylece Fransa’da rejimin niteliğinin değişmesi bir darbedir. Tabii dünyadaki diğer uluslar Türkler kadar cesur ve gözü pek değil.
Son olaylar kapsamında Obama devrinin son yıllarında ABD’nin eski Soğuk Savaş dönemi alışkanlıklarına tekrar geri döndüğünü görüyoruz. Ülkelerin dış politikasını darbelerle değiştirmeye çalışmak ve başka ülkelerin iç politikasına da terör örgütleriyle müdahale etmek. Bence Fransız haklıyla dayanışma içinde olmalı ve onların demokrasi ve özgürlük mücadelesine de katkı vermeliyiz.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.