0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Hitler, Hitler dedikleri-2

Dün Hitler’i iktidara getirenin Alman sanayicileri, iş adamları ve ABD olduğunu yazdım. Bugün de Nazilerin iktidara geliş sürecinde küresel finans lobisinin oynadığı rolü ele alacağım. 
1990’lı yıllarda Türkiye’nin IMF kıskacında nasıl bir yerlere sürüklenmek istendiğini hatırlayanlar biz bu filmi biliyoruz diyecekler. Almanya Birinci Dünya Savaşı’nda yenildikten sonra bütün mağlup devletler gibi bir savaş tazminatı ödemesi gerekti.  Ancak iç karışıklıklar nedeniyle bir türlü kendini toparlayamayan Berlin Hükümeti taksitleri yatırmakta geç kaldı. Savaştan sonra ayrıca Alman sanayiinin yoğunlaştığı Ren Bölgesi askerden arındırılmıştı. Fransızlar ödemelerdeki gecikmeyi öne sürerek bu bölgenin bir kısmını ve binlerce fabrikayı işgal ettiler.  İngilizler de onları destekledi. Fransız ve İngilizler Almanlar'a “Kusura bakmayın bunu yapmak zorundayız. Biz Amerikalılardan savaşta çok borç para almıştık. Onlar bizi sıkıştırıyor” dediler. Gerçekten de bütün bu gelişmelerin arkasında Amerika vardı. 

Komünist-milliyetçi güç birliği 

1923 Yılındaki bu işgale karşı Almanya’da komünistler ve milliyetçiler güç birliği yaptılar. Ortak cephe kurdular. İşgale direnen ulusalcı subaylar öldürüldüğünde iki taraf Berlin’de dev bir miting düzenledi. Sonunda kamuoyunun baskısına dayanamayan hükümet pasif direniş ilan etti. İşgal altındaki bölgede bütün Almanlar grev yaptı ve hayatı durdurdular. Bunun üzerine dünya finans lobisi Alman ekonomisine o kadar büyük bir saldırı yöneltti ki Alman Markı imal edildiği kâğıttan dahi değersiz hale geldi. İnsanlar ekmek almak için bavulla para taşımak zorunda kaldılar. Bugünkü batı medyası Hitler’in iktidara gelmesini bu ekonomik bunalıma bağlar. Çifte kavrulmuş yalan! Çünkü Hitler’in iktidara gelmesine daha 10 yıl vardı ve ayrıca kriz bizzat ABD ve ortakları tarafından provoke edilmişti.    
Sonunda Alman Hükümeti pasif direnişe son verince birden sanki bir mucize gibi Alman Markı da eski değerine geri dönmüştür. Bunun karşılığında Berlin’e yeni bir ödeme planı dayatılmıştır.  Almanya Dawes Planı’nı kabul edince Ren Bölgesi’nden 1925’te yabancı güçler çekilmiş fakat bölgenin askerden arındırılmış durumu devam etmiştir. 

1988’e kadar Alman esareti 

Dört yıllık Dawes Planı başarıyla sürdürülüp yabancı sermayeye çeşitli olanaklar da tanınınca Amerikalılar yeni bir plan önermişlerdir: Young Planı.  Bu planda toplam borçlardan yüzde 17 iskonto yapılmış ve vade tarihi 1988’e kadar uzatılmıştır. Buradaki bütün amaç 1929 ekonomik bunalımında sıkışan ABD şirketlerinin Almanya’da güvenceli bir yatırım ortamı bulabilmeleriydi. Nitekim nasıl 1990’larda Batı sermayesi Çin’e akarak krizden paçasını kurtarmışsa, 1930’ların Çin’i de Nazi Almanyası idi. Liberal Amerikalıların Nazilerle ortak yüksek kâr getiren işleri 1943’e kadar devam etmiştir. 

Diktatör gerekirse

1929 Young Planı’nın en ilginç yanlarından biri uluslararası bir komisyon tarafından hazırlanması ve ABD bankalarının denetiminde sürdürülmesidir. IMF’nin bildiğimiz çalışma sistemlerinin ilk deneyimleri o dönemde yapılmıştır. Tabii, Young Planı’nın Almanya’yı 60 yıl sürecek bir cendereye sokması Alman halkını ayaklandırmıştır. Aylar boyu ve Almanya’nın tüm kentlerinde Milliyetçi Parti’nin başını çektiği dev gösteriler yapılmış, Naziler de bunlara katılmıştır. Mücadelenin bir aşamasında milliyetçiler konunun demokratik yöntemlerle çözüme bağlanmasını isteyerek referandumu gündeme getirmişler ancak Naziler bunu yetersiz görüp karşı çıkmıştır. Sonunda Alman Parlamentosu Young Planı’nı reddeden kanunu kabul etmemiş, referandum da milliyetçiler için olumsuz sonuçlanmıştır. Milliyetçi liderlerin büyük itibar kaybına uğradıkları bu gelişmelerden Naziler yararlanmış, bu partinin tabanını yanlarına çekmişlerdir. 
Burada ilginç olan nokta Nazilerin sanki karşıymış gibi görünerek Young Planı’na yönelik mücadeleyi sabote etmeleridir. Birçok tarihçi Nazi Partisi’nin bu eylem karşılığında küresel finans lobisinden yüklü miktarda para aldığını ve bu sayede büyük bir partiye dönüşebildiğini vurguluyor. Her hâlükârda, ortada bilinen bir gerçek var Young Planı’nı hazırlayan komisyonda Alman uzman olarak bulunan Hjalmar Schacht’ın sonradan Hitler’in Merkez Bankası Başkanı, Ekonomi Bakanı ve sözde ekonomik mucizesinin babası olarak sahneye çıkmasıdır. Tıpkı 1990’larda Türkiye’nin boğazını sıkan IMF temsilcisi Fischer’in sonradan İsrail Maliye Bakanı olarak arzı endam etmesi gibi. Bu liberal serbest piyasa ekonomisinin işleri böyledir, dünyada herhangi bir ülkeye bir diktatör, bir Hitler, bir Evren, bir Sisi gerekse onu da liberaller yaratır. 

Demokrasi gitti, kavga bitti 

Young Planı’na sonra ne oldu diyeceksiniz. Para, pul önemli değil tabii. Tam olarak Ocak 1933’te, yani Hitler iktidara gelir gelmez Amerikalılar Young Planı’na da, diğer bütün alacak takiplerine de son vermişlerdir. ABD amacına ulaşmış, kendisine yatırım olanaklarını en iyi biçimde sunan ve zamanı gelince Rusya’ya saldırtacağı adamını işbaşına getirmiştir artık. Unutulmamalı ki, Hitler, Saddam, Humeyni ve diğerleri ancak maşadır, suyun başındaki kurtlar ABD ve himayesindeki bankerlerdir.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX