0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Dört Feto ve bir Ankaralı fıkrası 

Yeni yılın ilk Pazar günü okuyucularımı ciddi konularla uğraştırmak istemedim. Gerçi neyin şaka, neyin ciddi olduğu her zaman açıkça belli olmayabilir. Günün birinde Feto konuşur, “tüm söylediklerim ve yaptıklarım bir şakaydı, ben ne Mesih’im, ne de Mehdi, hatta hoca bile değilim, sadece yalandan ağlamasını iyi bilen bir vaizim” dese takipçileri ne hâle gelirdi kim bilir? Belki de bunu bildiklerinden, bazıları iskambil kâğıdından yapılmış şatolarının yıkılmaması için susuyorlar, ya da konuşur gibi yapıp gerçekte hiçbir şey söylemiyorlar. O halde bize de onlara bakıp gülmek düşüyor. İşte hiçbir yerde bulamayacağınız dört Feto fıkrası. 

Kumpas 

Feto bir kış günü Pennsylvania’da arabasıyla dolaşıyormuş. Birden direksiyon hâkimiyetini yitirip başka bir arabaya çarpmış. Bir de ne görsün, öteki arabadan rahip kıyafetli biri inmiş ve demiş ki: 
-Mala gelsin, cana gelmesin kardeşim, bakın bu Tanrı’nın bize lütfudur. İkimize de bir şey olmadı. 
Feto, rahibi hiç dinlemeden kendi arabasına koşmuş, Amerikalı siyasiler için hazırlanmış hediye paketlerinden bir şişe rakı ve tek bir kadeh çıkarmış. Rahibe demiş ki, 
-Muhterem peder, bu olayın şerefine içelim, buyurun önce siz için. 
Rahip ağzına kadar dolu kadehi bir dikişte bitirmiş ve Feto’ya demiş ki, 
-Buyurun kadeh kaldırma sırası sizde kardeşim. 
Feto hemen kumpasını açıklamış: 
-Kaza tespiti ve alkol muayenesi yapacak trafik polisi hele bir gelsin, sonra muhterem peder. 
 

Uyanık 

Sülün Osman veya Selçuk Parsadan gibi gelmiş geçmiş en uyanık vatandaşlardan biri, binlerce insanı çarptıktan sonra Feto’dan da para sızdırmaya karar vermiş. Epey uğraşıp bir dernek adına randevu aldıktan sonra Feto’nun yanına gitmiş ve hemen konuya girmiş: 
-Hocaefendi hazretleri, ruhaniler için 100 sene bile çok kısa bir süredir değil mi? 
-Tabii evladım, bir saniye gibidir. 
-Yüz bin dolar da aynen bir lira gibidir değil mi efendim? 
-Tabii evladım ruhaniler için öyledir. 
-O zaman bizim derneğe maddi destekte bulunur musunuz? 
-Tabii evladım, bir saniye, demin dedim ya o bir saniyeyi bekleyeceksin. 
 

Hesap 

Adamın birinin Fatih’te güzel bir restoranı varmış. Bir gün bu restorana falanca cemaatin ünlü bir hocası gelmiş, yemiş içmiş. Hesap ödemek isteyince, restoranın sahibi demiş ki, 
-Kıymetli Hocam benim cemaatlere saygım var, sizden hesap almam. 
O hoca da ertesi günü restorana adamın kibarlığına karşı hediye olarak bir takvim ve ajanda göndermiş. 
Başka bir gün, restorancı başka cemaatin bir hocasından da hesap almamış. Hoca ertesi günü adama hediye olarak restorana değerli bir tespih göndermiş. 
Derken bir gün restorana tanınmış bir Fethullahçı Hoca gelmiş, adam çok saf ve iyi niyetli olduğu için ondan da hesap almamış. Fetocu ertesi gün ne göndermiş? 
Dört Fethullahçı hoca. 

Ne çıkar? 

Fetocu abilerden biri yolda bir şakirde rastlamış. 
-Ne o kardeş, son günlerde sohbetlere hiç gelmiyorsun. 
-Hocam, orada çok riyakâr insanlar var da onun için. 
-Olsun evladım, bir tane daha fazla olsa ne çıkar? 

Politik Ankaralı 

Ankaralılar politikayı çok sever, partiler ve günlük siyaset üzerine dedikodu Ankaralının hayatını doldurur. Onun için Ankaralı fıkralarının bile politik olmasına şaşmamak gerek, öyle ya bu kentin insanı da, cini de politik. İşte 2015’ta yaşadığımız olaylara değinen bir cin fıkrası. 

Çubuk cini 

Ankaralı'nın biri Çubuk taraflarında dolaşırken, eski bir evin önünde bir lamba bulmuş. Lambayı cebinden çıkardığı mendille silip kirini, pasını temizlerken birden bir cin belirivermiş. 

-Dile benden ne dilersen. Dört kapı için, dört dilekte bulunma hakkın var. 
Ankaralı düşünmüş, son günlerde çok elektrik parası ödüyormuş. 
-Hiç elektrik parası ödemeyeyim, demiş. 
Ve Ankaralı birden Diyarbakırlıya dönüşmüş. Cin ikinci dileğini sormuş. Ankaralı durumdan memnun, 
- Su parası da ödemeyeyim, demiş. 
Ve Ankaralı birden Kıbrıs Türkü olmuş. 
 Durumdan heveslenen Ankaralı cine demiş ki, 
- Ne elektrik, ne su, ne kira, hiç fatura görmek istemiyorum. 
Püf, Ankaralı birden Suriyeliye dönüşmüş. 
 Ankaralı durumun farkına varınca acı acı düşünmeye başlamış, cine sormuş: 
-Bir hakkım daha var, değil mi? 
-Evet,  son bir hakkın daha var. 
-O zaman sakın Suriyeli gibi olmayayım, bir vatanım, milletim olsun, devletim beni korusun. 
Püf, Ankaralı yeniden Ankaralı olmuş. 
Okuyucularıma mutlu, huzurlu bir 2016 dilerim. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX