0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Büyükelçi Karlov 15 Temmuz kurbanıdır 

Türkiye 15 Temmuz’da gerçekten büyük bir badire atlattı. Rus Büyükelçisi’nin uğradığı menfur suikast bu darbeye karşı Rusya’nın aldığı iyi komşuluk ve demokrasi yönündeki tavra verilmiş olan utanmazca, küstahça ve alçakça bir cevaptır. 

Ne demek istediğimi anlatayım. Batı’nın 1946’dan beri içimize soktuğu unsurlar, 40 yıldır CIA adına yavaş yavaş devlete yerleşen FETÖ elemanlarıyla birlikte ülkemizi işgal etmek istediler. Olayın ardından gösterilen tepkiler bile gerçekleri yüzümüze haykırıyor. Batılı ülkelerin hiçbiri darbeyle olan mücadelemizde bizi desteklememiş, tam aksine tasfiye önlemlerimizi engellemeye çalışmıştır. Darbe ve işgal girişimine karşı milli hükümetimize yardımcı olan ve destek veren ilk güç Rusya olmuştur. Darbenin arkasındaki küreselci çete elbette bunun bedelini ödetmek isteyecekti ve bunun için suikastçıyı azmettirdi.  Bu bakımdan Rus Büyükelçi Karlov 15 Temmuz’da verdiğimiz son kayıptır. 

Savaş istiyorlar 

Tıpkı Birinci ve İkinci Dünya Savaşları öncesinde olduğu gibi küreselci liberal çete yine savaş çıkarmak istiyor. Bunu anlamak için 40 yıl geriye gidelim, 1970’li yıllarda büyük bir ekonomik kriz yaşandı, Batı ülkelerinde enflasyon ve durgunluk bir arada görüldü. İşsizlik zirve yaptı, devlet bütçeleri tıkandı ve her yerde sosyal gerginlikler ortaya çıktı. 

Kapitalist ekonomi bu bunalımı iki şekilde aştı. Yeni bilgi ve otomasyon teknolojilerinin ortaya çıkması devletler tarafından desteklendi. Bunun yanında adına “neo liberalizm” denilen ama aslında 19’uncu yüzyılın vahşi kapitalizminden farkı olmayan uygulamalar devreye sokuldu. Devletler zayıflatıldı, finans sektörü her türlü araç kullanılarak desteklendi, genişletildi. Devletler, kamusal ve özel kuruluşlar, şirketler, kişiler astronomik rakamlarla borçlandırıldı. Dünyada dolaşımda olan para mevcut bütün zenginliklerin üç misline yükseldi. Şimdi bunun sıkıntısı yaşanıyor. 

Balon şişirdiler 

Reagan-Thatcher’la birlikte 1980’lerde başlayan küreselci liberal dönem finans oyunlarıyla tam 27 yıl aralıksız olarak yükselme devrindeydi. Aynı liberal çete 21’inci yüzyılda eşi görülmemiş vahşet ve kıyımlara başvurdu ve insanlığa büyük zararlar verdi. Türkiye’de liberal ekonomiyi yerleştirmek için yapılan 12 Eylül darbesinden sonra ülkemiz FETÖ’ye ihale edildi. FETÖ’cüler ve onların liberal kriptoları ülkemize, ordumuza, demokrasimize düzenledikleri bir dizi kumpas ve darbeleri ta 15 Temmuz işgal girişimine kadar ilerlettiler.  

Bu arada ABD’de başlayan 2008 finans krizi o güne dek şişirilen liberal balonun patlamasıydı. Küresel lobinin emrine girmiş olan Merkez Bankaları bu krize piyasaya daha da fazla para sürerek cevap verdiler. O günden bu yana sürekli para pompalandı, parasal çözümlerin sonu geldi fakat hâlâ krize uygun ekonomik bir çözüm bulunamadı. Bugün küresel sistem geleceğe yönelik hiçbir umut vermiyor ve liberal vizyonun sonunun geldiği görülüyor. Ama krize normal çözüm arayışları dışında bir de savaş seçeneği vardır ki liberal çetenin son çaresi de budur. 

Obama doktrini 

Krizin en şiddetli günlerinde finans lobisi ABD Başkanlığına bir pazarlama ürünü gibi parlatılmış bulunan Obama’yı getirdi. Obama da ilk dönemdeki Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’la beraber kolları sıvayarak Arap Baharı bahanesiyle dünyanın dört bir tarafını kan ve ateşe bulamaya başladı. ABD’nin 2009 sonrası politikası savaşa kadar uzanabilecek bir gerginliği tırmandırmaktan ibarettir. Bir yandan Rusya’yı köşeye sıkıştırmaya çalışan, bir yandan Çin’le bilek güreşi yapan ABD, Ortadoğu’da kaosa zirve yaptırmak için de DEAŞ, El Kaide, PKK, PYD ve FETÖ gibi terör örgütlerini kullanmaktadır. 

DEAŞ’ın Obama tarafından kurulduğunu bugün ABD’nin seçilmiş başkanı ve onun ekibinde bulunan ve eskiden bölgede görev yapmış generaller söylüyor.  Aynı şekilde El Kaide’nin (ve El Nusra gibi kollarının) 1979 yılında Afganistan’da ABD tarafından kurulduğunu bilmeyen yoktur. PYD’ye silah, mühimmat ve para verdiklerini bizzat Amerikalılar övünerek belirtiyorlar. FETÖ ile ABD arasındaki ilişkileri ise anlatmaya bile gerek bulunmuyor. 

Bir dönemin sonu 

Kapitalizmin merkez ülkelerinin tümünü 1980’lerden beri yöneten küreselci finans lobisi, sistem krizden bir türlü çıkamayınca tek tek tüm Batı toplumlarında hızla iktidar kaybına uğradı. Trump’ın seçilişi ve Brexit’le adeta bir devrin kapanışını yaşayan Batı ülkelerindeki finans baronları yarattıkları hayali şatoların çökeceği, sağa sola fütursuzca dağıttıkları paraların geri isteneceği, tamamen yıkılacakları ve hatta yakın geçmişte işledikleri suçların hesabının sorulacağı kaygısıyla tüm dünyada gerginliği arttırmaya başladılar. 

Son yıllarda yaşadığımız tüm kanlı ve dramatik olayların arkasında küresel finans çetesinin krizden çıkma çabası bulunmaktadır. Kurdukları tezgâhın en önemli parçalarından biri olan 15 Temmuz’u başarabilselerdi çatışmayı bir dünya savaşına kadar götürebilirlerdi. Çünkü FETÖ-NATO ikilisinin kesin hâkimiyetine sokulmuş bir Türkiye Batı’nın koçbaşı olarak kullanılabilirdi. 15 Temmuz direnişimiz savaş tehlikesini bir süre ertelemiş de olsa Karlov suikastı, Almanya’daki ve İsviçre’deki saldırılar, Suriye’de DEAŞ’a takviye yollanması, Çin’le olan denizaltı gerginliği küresel çetenin en azından Trump’ın görevi devralacağı 20 Ocak’a kadar tehlikeli olacağını gösteriyor, uyanık kalmalıyız. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX