0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Büyük oyun ve küreselci terör örgütü 

Rusya lideri Putin, Rus Elçisinin katledildiği gece yaklaşık iki asır önce İran’da öldürülmüş başka bir Rus Elçisi’nin yazmış olduğu bir tiyatro eserini seyretmeye gidecekti. Medyada büyük bir tesadüf olarak nitelenen bu olgu tabii ki basit bir benzerlikten çok daha fazlasına işaret ediyor. Bunu görmek için konunun medyaya yansımayan yönlerine bakmak gereklidir. 

Sapık cemaatin kökü 

30 Ocak 1829’da Tahran’da öldürülen Rusya Büyükelçisi Griboyedov’un katilleri tıpkı bugünkü FETÖ’cüler gibi sapık bir terör cemaatinin lideri olan Mirza Mesih Müçtehit’in adamlarıydı. Hurufilerden Haşhaşilere tarih boyunca birçok yıkıcı grubun yuvası olan Esterabad şehrinde ortaya çıkmış olan bu akımı şeytani ilkeleri, insanları köleleştirici özellikleriyle bugünkü FETÖ’nün atası olarak sayabiliriz. Bu köklerden kaynaklanan Bâbi ve Bahaî örgütleri daha sonra 20’inci Yüzyılın başında Türkiye’de de fidanlar ekmiş, onların attıkları tohumlar fitneyi bugünlere dek getirmiştir. 

İran’daki 1829 yılındaki olaylar İran Şahı’nın sarayından kaçan iki Ermeni kadın ve bir harem ağasının Rus Büyükelçiliği’ne sığınmasıyla başlamıştır. Bu kişiler, Hıristiyan olduklarını, kısa bir zaman önce imzalanan Türkmençay Anlaşması’na göre Ermenistan’a gitme hakları bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Buna karşı bir fetva yayınlayan Mesih Müçtehit ise kadınların haremde İslam’ı seçtiklerini, Müslüman kadınları kaçıranların öldürülmesinin vacip olduğunu bildirmiştir. Olayda Büyükelçi ve çok sayıda Elçilik personeli örgüt mensuplarının kılıçlarıyla parça parça edilmiştir. 

İngiliz ajanı cemaatler 

Dönemin Rus Çarı 1’inci Nikola bu olay nedeniyle İran’la olan ilişkilerini bozmaya yanaşmamıştır. Dönemin o zaman kıt olan iletişim olanaklarına rağmen Rus Çarı bunun bir provokasyon olduğunu hemen anlamıştır. İran Ansiklopedisi’ne göre o dönemki Rus devlet yetkilileri asıl sorumluluğun İngiltere’de bulunduğu, Mesih Müçtehit’in İngilizlerin ajanı olduğu görüşündeydiler. 

Peki, İngilizlerin Müslümanlar'la ne gibi bir bağlantıları vardı. Bunu anlamak için “Büyük Oyun” nedir, ona bakalım. İlk kez İngiliz şair Kipling tarafından kullanılan bu ifade İngiltere’nin 19’uncu yüzyılda Asya’ya yönelik jeopolitik stratejisini anlatır. İngiltere, o dönemde Hindistan’ı sömürgeleştirmiş ve gözünü Ortadoğu’ya dikmişti. Bir deniz imparatorluğuna sahip olan Anglosaksonlar Avrasya anakarasını ortadan bir bıçak gibi yarmak istiyor ve orada kendilerine rakip olabilecek hiçbir güce göz yummuyorlardı. 

Anglosakson oyunu 

İngilizler bu projelerini yürürlüğe koyarken, Rus Çarlığı da Kafkasya ve Orta Asya’da Güney’e doğru ilerliyor, giderek güçlenerek İngiliz sömürgeciliğini tehdit ediyordu. İngilizler buna karşı iki taktik uyguladılar, birincisi Hindistan’dan giderek Kuzey’e doğru kaydılar, fakat burada Afganistan’a takıldılar. Ortadoğu’da ve İran’da ise sapık, mesihçi, mehdici sözde İslami örgütleri kullanarak Rus etkisiyle mücadele etmek istediler. 

İşte adına “Büyük Oyun” denilen siyasi, askeri, ekonomik, kültürel mücadele kısaca budur. O dönemde Avrupa gazetelerinde “Büyük Oyun” konusunda binlerce karikatür ve resim yayınlanmıştır. Bunlarda İngiltere aslan, Rusya ayı, Türkiye “yataktaki hasta adam”, İran ise kedi olarak gösterilir. İran’ın kediliği Şah unvanının Fransızca okunuşunun kedi anlamına gelmesindendir (“Şa”). 

Yeni büyük oyun 

Dünyadaki büyük strateji uzmanları zamanın “Büyük Oyun” kavramı gibi 1979’dan itibaren dünyada Yeni Büyük Oyunun sahneye konulduğunu söylüyorlar.  Afganistan (1979) iç savaşı, İran-Irak savaşı (1980-1990), 1. Körfez savaşı (1991), Osetya (1992), Dinyester (1993), Yugoslavya (1995), Abhazya ve Kosova (1996), Gürcistan (2006), Ukrayna(2014) bunun satranç hamleleridir. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki son gelişmeler de bunun ifadesidir. Bugün Suriye’de yaşananlar eski İngiltere’nin yerini almış olan ABD’nin Avrasya’ya yaptığı saldırılardır ve İngiliz icadı “Büyük Oyun”un devamıdır. 

Bugün de ABD’nin FETÖ’den başlayarak DEAŞ’a kadar uzanan bir yelpazede kullandığı İslami görünümlü terör örgütlerinin sayısı 10’dan fazladır. Ayrıca bir yığın CİA ajanı sapık dernek ve sözde yardım kuruluşları vardır. Bunlar İngiltere’nin zamanında icat ettiği din istismarı yöntemlerini kullanan eski İngilizci örgütlerin devamıdır. Hepsi de mehdici, Mesihçi, Ahmediyeci, Bahai vb. örgütlerin kalıntılarıdır. Aynı boydan ve aynı soydandırlar, gerçek artık gün gibi açık ve seçiktir. 

Orta Asya 

Bugünkü “Büyük Oyun” da sıcak savaş Ortadoğu’da da olsa da en kritik bölge Orta Asya’dır. Zaten bunun içindir ki asıl terör örgütü olan küreselci liberal ekip tarafından bu bölgeye FETÖ yerleştirilmiştir.  Afganistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan bugün asıl gizli mücadele sahasıdır. 

Biz Türkiye olarak bu oyunda sadece kendi milli çıkarlarımızı savunmalı ve hep mazlumların yanında durmalıyız. Ayrıca bölge sorunlarının yine bölge ülkeleri tarafından çözülmesini desteklemeliyiz. Aramızda birçok konuda anlaşmazlıklar bulunsa da bu ülkeler bizim komşumuzdur. Binlerce kilometre öteden gelip bölgemize barış, huzur kalkınma ve demokrasi ihraç edeceklerini söyleyenler 3 asırdır sadece yalan söylüyorlar. Bize getirdikleri sadece kan ve gözyaşıdır. 

Rövanş 

Küreselci liberalizmin maşası FETÖ terör örgütü Büyükelçi cinayetiyle bu sorunu uluslararası bir boyuta taşımış ve büyük oyunu deşifre etmiştir. Cevaplarını da uluslararası planda alacaklar, gerek maşalar, gerekse maşayı tutan eller… 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX