0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Yaşandı, tekrarladı, tekrarlayacak

"29 Kasım 1114 Pazar günü sabahın erken saatlerinde Maraş'ta çok büyük bir deprem meydana geldi. Herkesin derin uykuda olduğu sırada aniden müthiş bir gürültü koptu ve yeryüzü şiddetle sarsıldı. Kayalar ve tepeler parçalandı. Korkunç öfkenin şiddetinden dağlar ve tepelerin kükremeleri işitildi, dehşete düşmüş hayvanlar gibi çığlıkları yankılandı. Bu sesler çok kalabalık bir ordunun çıkardığı gürültüye benziyordu. Tanrı'nın kudretinden korkan bütün mahlukat, çalkalanan bir deniz gibi sarsıldı ve titredi. Bütün ovalar ve dağlar tunç gibi çınlayıp kasırgaya tutulmuş ağaçlar gibi sallanarak savruldular. Tüm mahlukat uzun süredir hasta olan bir insan gibi çığlık atıp inleyerek büyük bir korkuyla acı sonunu bekledi. Ülke kederli bir kaçak gibi büyük bir dehşet içindeydi. Her yerden mahkum edilmiş bir insan gibi feryat ve figanlar işitiliyordu. Depremin ardından gecenin içinde bir saat boyunca devam eden bu seslerden korkan herkes hayattan ümidini kesti ve "İşte son günümüz, Kıyamet Günümüz geldi." dedi. O günkü manzara böyleydi. Bütün sesler çok kısa süre sonra yerini depremin oluşturduğu enkazın altından gelen insan seslerine bıraktı. Ancak kimsenin kimseye yardım elini uzatacak durumu yoktu. Bu deprem ile Maraş şehri tamamen toprak altına gömüldü. Bu şehirde yaşayan hiç kimse depremden sağ kurtulamadı ve Maraş'ta yaşayan yaklaşık 40.000 kişi yaşamını kaybetti."

Urfalı Mateos'un Vekayinamesi

Yukarıdaki satırları okurken, Mateos sanki 2023 Maraş depremini tasvir ediyor zannettim. Bu kadar mı benzerlik olur, hatta depremden etkilendiğini söylediği yerler dahi şu şekilde; Elbistan, Sîs (Kozan), Misis (Yüreğir), Keysun (Çakırhüyük), Sümeysat (Samsat), Hisn-ı Mansûr (Adıyaman), Raban (Araban), Urfa, Antakya, Harran, Haleb, Azaz, Esârib, Zerdana ve Bâlis.

Hep söyleriz ya, tarih tekerrürden ibarettir, diye... 15 Şubat 2023 günü yapılan açıklamalarda vefat sayıları bile, o günküne ne kadar yakın değil mi? Bu derece tekerrür eden tarihin, ileriye yönelik acılarını da tekerrür etmemek için, geçmişte büyük kayıpların yaşandığı depremleri analiz etmek zorundayız. O bölgelerde, belli periyodlarla bu sarsıntılar tekrarlamış ve tekrarlayacak, fakat yaşanılan acının tekerrür etmemesi, artık bizlerin elinde.

Anadolu tarihi kayıtları, dünyanın en ayrıntılı kayıtlarıdır belkide. 2000 senedir yaşanan büyük sarsıntıların neredeyse, tüm detayları kayıtlarda mevcut. "Hangi fayın kırılmasına ne kadar kaldı? Bilmem şu jeolog, şuranın depreminin yakın olduğunu söyledi." Gibi mevzulardan ziyade bu kayıtları incelemek bile, nerede neyi yapmamız gerektiğini apaçık ortaya seriyor. "Şu fay"da 250 yılda bir büyük deprem tekrarlıyormuş, "öteki fay"da 500 senede bir, büyük bir deprem tekrarlıyormuş gibi algılarımızı, 1 gün arayla yaşadığımız 7 üzeri aynı şehre ait iki deprem yerle bir etti! Kim derdi, 7 üzeri depremin yaşandığı şehirde ertesi gün yine 7 üzeri deprem yaşanacak diye... O yüzden sanki her an yaşanabilecekmiş gibi hazırlık yapmamız farzdır. Yaşayacağımız bölgelerin tarihinde yaşadığı depremleri de göz önünde bulundurmamız gerektiğini bir kez daha deneyimlemiş olduk. Devletler, hükümetler, bürokratlar hep gelip geçici, fakat bilinç ve kültür kalıcıdır. Bizler vatandaş olarak, daha bilinçli davranıp, inşa edeceğimiz, satın alacağımız, kiralayacağımız konutlarımızın yakın döneme ait sağlamlık raporlarına da, en azından rutubetine, güneş almasına, tavan yüksekliğine veya otoparkına dikkat ettiğimiz kadar dikkat etmek zorundayız. İşte, o zaman bu kültür de bilinç de ister istemez oturacaktır.

Ahmet Yenilmez Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX