Kültür sanat alanında köklü reform şart!

Bugünlerde, tuhaflıkların birbiriyle yarıştığı arenanın silahşörlerinden malum tayfa, her lafın başında kendilerini ilerici gösterse de aslına bakarsanız, gericiliğin daniskasını yapmakta!

Aynı senaryoyu yıllardır evirip çevirip, kostümünü, aksesuarını, oyuncularını değiştirip, sahneye koymakta...

Lakin, değişen kostüm, aksesuar ve oyuncular aynı atölyeden çıkmakta!

Dil aynı, üslup aynı...

Sorsanız, demokratlıkta da kimseye söz söyletmezler!

Neden mi bahsediyorum?

Son günlerin malum tartışma konularından...

Sezen Aksu'nun şarkısından ve sözümona bir gazeteci bayanın bırakın, bir bayanın ağzına yakışmasını insan olanın ağzına asla yakışmayacak olan çirkin, hatta hakarete varan sözlerinden bahsediyorum!

Aslına bakarsanız, sanat alanında, bu zamana kadar olan biten bu cümlelerden çok daha ağır, çok daha vahimleri olmasına rağmen, bizler bunu dillendirince çok kişi bize, ''Amma da abartıyorsun'' diyorlardı!

Sinema, tiyatro, resim, heykel gibi sanatın her dalında durum aynıydı...

Bakınız, Yeşilçam'ın özellikle de her yaş grubunun kahkahalarla seyrettiği filmlerine...

Nerede ahlaksız, ırz düşmanı, sahtekar, düzenbaz tip, karakter varsa, ya bakkal ya hacı ya hoca ya da imamdı!

Bunlar yeni de değil, hatta atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti!

İşin acısı da, bunlar bizim mahallede, belediyelerde, ekranlarda hep baş tacı edilmediler mi?

Hatırlayın, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, canını, malını ırzını, çocuklarını kurtarmak için bizlere sığınan Suriyeli kardeşlerimize kapılarımızı açarken #Suriyelilerdefol paylaşımları yapanlar, Cumhurbaşkanlığı konutunun hemen dibinde, yüz binlerce liraya konser verdiler!

Bu, bizim mahallenin çaresini bulamadığımız hastalığı, ensar muhacir hastalığı...!

Üstelik, baş tacı yapılan muhacirlerin başlarından dolar dökülürken, bir köşede unutulan ensarların iniltilerini duyan olmadı!

Tam da bu zamanlarda, artık alenen dillendirilen bir başka şey var ki, nasıl bir tıynete sahip olduklarının da en güzel ispatıdır, o da milli, yerli olan her şeye karşı hakaret, küfür, itibarsızlaştırma, devamında da birilerini koruma kollama adına göreve çağırma!

Daha dün malum televizyon kanallarından birinde, baş tacı yapılan sözümona entelektüel, şair biri ''Hiç olmazsa ordu var derdik eskiden'' diyor(!)

Ordunun asli görevini ifa etmesinden rahatsızlık duyup, ata mirası topraklarda mazlumun imdadına koşmasına, ''Bizim ne işimiz var Ortadoğu bataklığında, Libya'da...'' derken, şerefli Türk Ordusu'na sadece darbeci görevi biçen sözümona demokratlar bunlar!

Küfreden, ifadesi alınmak için çağrılsa, bir anda işkence çığırtkanıı, insan hakları savunucusu kesilir!

Fiske yemezler, ancak savcının karşısına götürülürken, elinin kelepçesiz olduğunu unutup, araçtan inip, karşılarında kameraları gördüklerinde ise elinin kelepçeli olmadığını hatırlayıp, sanki elleri ters kelepçeliymiş gibi provokasyona başlarlar!

Geçmişte merhum Menderes, Demirel, Erbakan, Türkeş, Özal, Çiller hepsine aynı şeyi yaptılar, şimdi de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Devlet Bey'e karşı da aynını yapmaktalar korkarım ki, yapmaya da devam edecekler!

Çare...?

Kültür sanat alanında köklü reform...

Vesselam...