0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Kavga, hasret, ümit!

Sizi bilmem ama bendeniz bayramları doğduğum büyüdüğüm, kısaca hikayemin başlangıcı olan köyüm memleketimde geçiremezsem o bayram, bayram tadında geçemez! 

Hele bayram namazlarını ilk bayram namazı kıldığınız köyünüzde, doğduğunuz büyüdüğünüz mahallenizde kılarsanız o bayram namazı sizin için hayat hikayenizin bir filmi gibidir adeta! 

Namaz vaktini beklerken önünüze arkanıza sağınıza solunuza bakınız bakalım, son kıldığınız bayram namazında neredeydiniz şimdi neredesiniz? 

Peki, o gün önünüzde arkanızda sağınızda solunuzda olanlar şimdi neredeler? 

Nereye gittiler ve giderken yanlarında ne götürdüler? 

Hayat hikayeni anlatan filmde esas olan sensen, senin sağındaki o günkü Erol Taşlar, Kadir Savunlar nerede? 

Köylerde, cami, okul hemen hemen yan yanadır ya, namaz bitimi okuduğun okulun önünde bir dur, dur ve okulun bahçesinde koşturan “Sen”i seyret! 

Sana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olsan da hakkını ödeyemeyeceğin öğretmenini düşün... 

Film ne güzel akıyor değil mi? 

Sonra da baba ocağına dönerken ister istemez mezarlıktan geçersin ya, için burulur... 

Birazdan dünkü “Sen”in elini öptüğün, hatta fazla bayram harçlığı almak için defalarca elini öptüğün dedenin ninenin ellerini öpmeyeceksin, birazdan onların durduğu yere durup belki de sen el öptüreceksin ya da baban... 

Benim filmim bu bayram aynen bu şekilde akıyordu ki, bayramın üçüncü günü iki yıl önce kaybettiğim 33 yıl öğretmenlik yapmış, şimdi 30 yıl kendi köyünde öğretmenlik yapmış babasıyla yan yana yatan merhum Kemal Yenilmez’in bir kamyon kasası kitaplarını, dergilerini ve mektuplarını tasnif ederken filmin en dramatik anını yaşadım! 

İçerisinde traş takımı, mendil, pasaport  ve mektupların olduğu bir çanta gördüm, ben merhum amcamı hep bu çantasıyla hatırlarım! 

Mezarlıkta yanında yatan eşi yengem merhum Hamiyet Yenilmez’in yazdığı mektuplardan birini okudum! 

Amcam 600 lira yollamış yengeme Adıyaman’ın Kahta ilçesinden, kira, bakkal borcu derken para bitmiş de, 10 ay birikmiş su parasını ödeyememiş! 

Dahası yakacak odun, kömür, fındık kabuğu alamadığı için mutfağına bir yatak açıp, şimdilerde öğretmenlik yapan o günlerin çocuk Muzaffer’ine sarılarak ısındıkları loş geceler... 

Gözlerimden damlalar dökülürken dudaklarımdan da şunlar döküldü ister istemez, “Peki, bu kitapları nasıl aldın? Belli ki her ay 3 dergiye abone olmuşsun”… 

Tek bir öğretmen maaşı... 

Bir pasaport geçti elime, lakin hiç yurtdışı çıkışı yapılmamış! 

Pasaportun arasında da bir Nazım Hikmet resmî, belli pasaportun neden çıkarıldığı! 

Nefesim daraldı dayanamadım kendimi dışarı attım! 

Ya şimdi? 

Kaç öğretmenin kaç kitabı var, kaç öğretmen kaç dergiye abone bunu bilmiyorum! 

Lakin bildiğim şu ki, modeli düşük ya da yüksek hemen hemen her öğretmenin arabası var! 

Bunca olanların içerisinde olmayan nedir? 

Nazımın resminin arkasını çevirdim, “Ben bir insan, ben bir Türk şairi Nazım Hikmet ben tepeden tırnağa insan tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret...” yazıyordu! 

Kavga, hasret ve ümit olmayanlarımız bunlar mı acaba?

Ahmet Yenilmez Diğer Yazıları

Benden demesi

16 Nisan 2024

Distopya

14 Nisan 2024

Gerçekten o kadar etkili miyiz dünyaya?

11 Nisan 2024

Seçim mi seferberlik mi?

09 Nisan 2024

Beceremedi

07 Nisan 2024

Yerel yönetimler

04 Nisan 2024

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX