0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

#EvdeKalıpTaşPlakDinleyin

Günlerdir oturdum pencerenin önüne sadece bir noktaya bakıyorum!

Sanki beni çeken manyetik bir noktaya...

Neler görüyorum neler…

Yaz kış özellikle de geceleri, bacasından duman eksik olmayan, yığma taştan yapılmış tipik bir Karadeniz evi...

Dumanı eksik olmazdı, çünkü evin koca ninesi Nezaket Hanım herkes yatmaya çekilirken, ‘’Gelinler ocağa odun atın’’ derdi!

Kış gecelerinde gaz lambası ışığında, tahta sofranın üzerinde ders çalışırken soğuktan tir tir titrerdim yine de, ‘’Gelinler ocağa odun atın’’ demezdi, ne zaman herkes odasına çekilir o zaman, ‘’Gelinler ocağa odun atın’’ derdi!

Bir sabah sabun kokulu yatağında yanına sokulup, nedenini sorduğumda bana, ‘’Oğlum düşman bacaya bakar’’ demişti!

Maziye şöyle bir daldım da...

Daha sabah ezanıyla kalkan anam, namazını kıldıktan sonra ineklerimizin yalını (yemi) vermek için tutmuş koskoca kara kazanın sapından ahıra gidiyor...

Arkasından da Emine yengem tavuklara yem atıyor ‘’Cü bili’’...

Anam üst katın tavanına vuruyor hafif hafif, üst katın yan odalarında babaannem Nezaket Hanım ve dedem eğitmen Ahmet Yenilmez, anam üst katın tavanına vuruyor hafiften, sesleniyor:

-Ahmet, Yener kalkın oğlum su bitmiş!

Mevsim kış ise kalk bakalım sıcacık yataktan...

Bakır güğümler omzumuzda, yamaç yukarı “Uzun Bacağın dibi" nden (Yöresel yer adı) pınardan su taşıyoruz...

Bir de geliyoruz ki, sabah sofrası kurulmuş ve sofrada, sofranın olmazsa olmazı pancar çorbası, kuzinede yeni pişmiş mısır ekmeği, üzerinde Altun ineğimin dumanı tüten yeni pişmiş taze sütü...

Altun benim ineğimin adıydı, altın sarısıydı rengi, amcaoğlum Yener’in ineğinin alnında da yıldız olduğu için adı “Yıldız” dı...

Altun yüzünü hayal meyal hatırladığım anneannem Emriye Hatunun hediyesiydi...

Şimdi, az ötede dayım Cafer’in evinin üst tarafındaki aile mezarlığında bir yanında kocası Mustafa (dedem) diğer yanında oğullarıyla (subay Fikri dayım ve demirci ustası Cafer dayım) beraber yatmaktalar!

Nerde kalmıştım?

Sabah kahvaltısı değil, sabah sofrası...

Sabah kahvaltısını, bendeniz ortaokul okumak için şehre Ordu’ya inip, şimdilerde yerinde otopark olan Ordu Merkez Orta Okulu yıllarımda tanıdım!

Böyle tatil günlerinde, ‘’İsim-Hayvan- şehir...’’ oynardık, böylelikle daha ilkokul çağında dünyanın birçok şehrini, birçok hayvanını, hayatımızda sinema seyretmemiş olduğumuz halde, birçok artistin adını bilirdik!

Hiç unutmadığım sahnelerden biri de amcam Erol’un, evin bahçesinde pikap dinlemesiydi

83 yıl önce bugün kaybettiğimiz Türk şiirinin abide ismi Abdülhak Hamid Tarhan’ın “Makber” şiirini besteleyen Hafız Burhan’dan “ Makber”i dinlerdik...

Ne günlerdi...

Artık, o evimiz yok!

Babaannem Nezaket, Dedem Ahmet, bir yanlarında büyük oğulları ilk göz ağrıları Mustafa, Milli Eğitim Müfettişi Kemal, ilk gelini Hamiyet, ikinci gelini Fikriye yengem, anam Fikriye ve daha yaşına ermemiş ya kızamıktan ya da boğmacadan ölmüş torunları bacım Hatice ve diğerleriyle yanı başımızda aile kabristanlığında yatıyorlar!

Şimdi, bir başka Ahmet Yenilmez bir başka evin penceresinin önünde Makber şarkısını dinliyor!

Çok başka bir duygu, tavsiye ederim, evinizde gramofon ya da pikap yoksa da girin internete #EvdeKalıpTaşPlakDinleyin .

Ahmet Yenilmez Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX