0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Derin Basitlik

Bugünkü yazımda, oğlum Burak Alp'in önerisiyle göz attığım Tutikitap baskısı Sinan Canan imzalı, "Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler" isimli kitabından küçük bir hayat öngörüsünü sizlerle paylaşmak istiyorum.

...

"Basitlik, gelişmişliğin son noktasıdır.'' Leonardo Da Vinci ...

Hayatımızı gereksiz yere karmaşıklaştırmak, bu çağda en mahir olduğumuz işlerden biri. Gerek günlük hayatımız gerek inançlarımız gerekse en basit kararlarımız olsun, neredeyse hiçbirini sakin bir dimağ, iç huzuruyla bezenmiş bir ruh hali içinde yaşayamaz hale geldik. Bu nedenle mütemadiyen gergin durumdayız. Bir sürü değişkeni değerlendirmekten bilinçsiz olarak yorgun düşen zihnimiz, algı dünyasına sonradan giren farklılık ve değişiklere gittikçe daha tahammülsüz hale geliyor.

Tam kendi kendimize '' Tamam işte, çözümü buldum!'' derken, çözümümüze uygun olmayan bir hal, hareket, davranış, söz, olay karşımızı dikiliveriyor. O ana kadar çözüm için gerekli gereksiz bir ton mesai harcamış olan zihnimiz buna bozuluyor ve en kestirme çareyi o değişikliği, farklılığı yok saymakta buluyor.

Bu zihinsel doluluk ve meşguliyet hali dünyanın giriftliğiyle başa çıkabilmemizi, onunla uyum içinde yaşayabilmemizi gittikçe daha imkansız hale getiriyor. Bugün, her zamankinden daha savunmasız durumdayız: İnternet ve dijital çağ denen bu zaman dilimi, zihnimizi her an gereksiz ( çoğu zaman hakikaten gereksiz ) bir veri bombardımanına tutuyor. Etrafımızdaki verilerin çokluğu bizde ''bilgili olma'' yanılsamasını geçici bir süre de olsa başarıyla yaratıp, her birimizi biraz daha ukalalaştırırken zihnimizin yorgunluğunu gözümüzden başarıyla gizliyor. Bu karmaşa, sadece meslek olarak bilgiyle uğraşan insanları ezmiyor, bugünün şehirli insanı, artık kaçınılmaz bir şekilde bu yaylım ateşinin içinde yaşamak durumunda.

Zihnimiz bu kadar karmaşayla baş edemiyor; son yıllarda yapılan araştırmaların gösterdiği açık gerçek bu. ''Farklılıklara bozuk çalmak'' da baş edemeyince verdiğimiz tepkilerden biri. Ne kadar demokrat ne kadar insancıl ne kadar geniş görüşlü olduğumuzu düşünürsek düşünelim, bir başka insandan gelen, daha önce hesap etmediğimiz, varlığını bile bilmediğimiz bir görüş veya talep, ''devreleri yakmamıza'' neden olabiliyor. Bu kadar veriyi değerlendirmek için harcadığımız onca zihni mesainin ardından, yeni gelen verilere tahammülsüzlük başlıyor. En kolay davranış tepkileri de yok sayma, aptallıkla suçlama, alay etme arasında gidip geliyor.

Öte yandan, zihnimizin bize oynadığı oyunların belki de en büyüğü, bütün düşüncelerimizin tutarlı olduğu yanılgısını taammüden oluşturmasıdır. Bunu oyun olsun diye yapmaz. Bu tutarlılık ve iyimserlik hissi, yaşamamız için bize güç veren temel iç kandırmacalarımızdan en önde gelenidir. Mesela sigara içenlerin, sigaraya bağımlı rahatsızlıklara yakalanmayacaklarına güvenmeleri böyle bir alt yapıdan gelir: Öbürleri hasta olmaya daha yatkındır ama kendimiz değil, bizde illa ki özel bir şeyler vardır.

Fikir ve inanç dünyamız, bu yanılsamayı en ağır olarak yaşadığımız alandır. Bildiğimiz her şeyi iyi bildiğimizi, yaşadığımız her şeyi tam ve kurallarına uygun olarak yaşadığımızı düşünürüz. Fikirlerimizi söze dökmek gerektiğinde ( ''toplum önünde tutarlı olabilmek'' adına bazı eksikliklerimizi itiraf etsek de) '' düşünce'' planında pek bir sorunumuz yoktur. Zira orada kendimizden ''emin'' olmazsak yaşayamayız. Ama gerçekten tutarlı olup olmadığımızı nasıl bileceğiz?

Basit bir düşünce deneyi

Önce deneyi okuduktan sonra, gözlerinizi kapatıp olabildiğince rahatlayıp öyle yapmaya çalışın. Dünyadaki bütün insanları düşünün, 8 küsur milyar insanın hepsini. Farklı diller, dinler, ırklar, adetler, giyim kuşamlar, yaşam alanları, ahlak değerleri... Biraz bu gerçek dünyada gezindikten sonra, deneyimizin zor kısmına geçeceğiz: Şimdi dünyada yaşayan bütün insanların, ''tek bir istinası bile olmadan'', sizinle aynı inanca, değerler ve fikir sistemine sahip olduğunu düşlemeye çalışın. Herkes aynı şeye inansın, aynı şekilde düşünsün, aynı şekilde tepki versin, farklı dil ve ırklarına rağmen, yaşam tarzınız hep aynı olsun.

Düşünebildiğiniz derin bir noktaya kadar tahayyül etmeye çalışın. Alp Dağları'nda, Arabistan çöllerinde, kutup dairesi yakınlarında, Afrika steplerinde, okyanus adalarında, Moskova'da, New York'ta, Ankara'da, Şangay'da, Avustralya'nın vahşi ormanlarında ve dünyanın medeniyet görmemiş nice köşelerinde, fikren sizinle tıpkıbasım insanlarla dolu bir dünyayı, ağır ağır hayal etmeye çalışın.

Tahayyülünüz kemale erdiğinde kendinize sorun: Böyle bir dünya var olabilir mi? Bir şey üretebilir mi? Medeniyetler kurabilir mi? Daha da önemlisi, hayatta kalabilir mi?

Diyelim ki İslam inancına sahipsiniz. Bu deneyi, '' herkesin sizin gibi Müslüman olduğu '' bir dünya için tekrar edin. Herkes sizin gibi inanıp yaşasaydı dünya nasıl olurdu?

Sizi bilmem ama benim tasavvurumda, bir süre düşündükten sonra dünya dönmüyor, kısıtlılık, sınırlılık, durgunluk ve kısırlık halini hissedebiliyorsunuz .

Çeşitlilik yoksa, yaşam yoktur

Artık ben, ne kadar marjinal görünürse görünsün, farklı bir şeye tepki vereceğim zaman, adına '' derin basitlik'' dediğim bu düşünce biçimini kullanmaya gayret ediyorum. Zihnimin ve dünyamın sınırlılığını, diğer insanlara da giydirme çabasının ne kadar haddini bilmez bir davranış olduğunu bir kez daha fark ediyorum.

Günümüzün modern dünyasındaki kadar ''karmaşıklaştırılmış'' bir hayatı '' basit'' düzeyde yaşamak zordur. İnsanoğlunun binlerce yıldır çizdiği bu hayat tarzı, bizi az seçenekle yaşamaya zorluyor. Az seçenek dediysem, onlarca şampuan markası, yüzlerce telefon seçeneği, o gün giyebileceğimiz ( hepsi temelde aynı olan) onlarca elbiseniz gibi '' çakma'' seçenekler sayesinde, çeşitlilik yanılsamalarıyla bezenmiş bir seçeneksizlik bu. Fakat hayat, özünde çeşitliliktir. Çeşitlilik, her an yenilik, kendini asla tekrar etmeme, Allah'ın adetlerinden, sünnetlerinden biridir ( büyük bir dikkatle kendi ''parmak izinize'' bakmanın şimdi tam sırası ). Çeşitlilikten rahatsız olduğunuz, farklılığın sizi bunalttığı durumlarda o '' derin basitlik'' algısının size ne söylediğine bir kez daha kulak vermeye çalışın.

...

Hayırlı Pazarlar efendim...

Ahmet Yenilmez Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX