0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Depresyon

"Depresyon, geç-modern insanın kendi olmak hususundaki başarısızlığının patolojik bir dışa vurumudur." Byung-Chul Han böyle özetlemiş günümüz dünyasını. Okuyunca kısa bir beyin fırtınası yapıp, etrafımı düşündüm, yaşıtlarımı, özellikle de gençleri... Kulak misafiri olduğum ya da direkt bana söylenenlere bakınca, gerçekten depresyonda olmayan veya "antidepresan'' kullanmayan az sayıda insana denk geldim. İnsanoğlu kolay manipüle edilebilen ve gösterilen ne ise ona inanıp, özümsemeye çok müsait bir yaratık. Özellikle kitle iletişim araçları yaygınlaşmaya başladıktan bu yana, insanoğlunu manipüle etmek çok daha kolay hale geldi. Günümüzün moda tabiriyle, herkes herkesleşti. İnsanoğlu eskiden başkalarından farklı olmaya çalışırken, günümüzde herkes herkese benzeme uğraşında. Belli başlı haller, kaideler var ve insanoğlu sorgusuz sualsiz bu kaideler ve hallere adapte olmak zorunluluğunu hisseder hale geldi. Bu halden ötürü en kolayı insanlara kızmak ya, bu yüzden hali anlamlandırmaya çalışırken, hepimiz halka yükleniyoruz. Halbuki, bu konuda en masum olan halktır ve bu haleti ruhiyedeki halka kızmak da işin kolayına kaçmaktır. Peki, gerçekten bunun sebebi ve bu insanları herkesleştiren, depresyon sarmalından kurtulamamalarına sebep olan şeyler ne? Maalesef aklıma gelen tek şey, "hımmm bu bunu giymiş demek ki, ben de giymeliyim ya da hmmm onlar şuraya gitmiş benim de gitmem lazım'' gibi ipe sapa gelmez haller, düşünceler insanları kendileri olmaktan çıkardı, birer özenti haline getirdi. Sırf gitmek için gidilen yerler, sırf yapmak için yapılan şeyler gibi örnekler uzayıp gider. Peki, bu ''özenti'' hal insanı ne kadar mutlu ediyor? Gördüğümüz kadarıyla mutlu ettiği söylenemez. Her şey eskisinden daha kolay, eskisinden daha bol iken(son yıllardaki ekonomik durumu göz ardı edersek, ki hiçbir durum sonsuza kadar sürmez), insan niçin mutlu olamıyor? Çünkü, insan artık hayatını dokunmatik ekranından yaşıyor. Maça gidiyor, telefona sarılıp video, fotoğraf çekiyor; pikniğe gidiyor, harikulade bir manzarada ya da ormanda kafasını kaldırıp doğa ile baş başa kalacağına, gittiği yerlere telefonun ekranından bakıyor. İki dakika kendi ile baş başa kalamayan, kafasındaki seslerden kaçmaya çalışan, kendi ile muhasebe yapmaktan kaçınan insanlar topluluğu oluştu. Kendi ile muhasebe yapmaya çalışan insan da, kendisine yüklenip, sürekli kendisinde bir eksiklik bulduğu için de depresyon yine kaçınılmaz oluyor. Psikologlardan en çok duyduğumuz şeyler; herkesin bir yarış içinde olduğu, "onun var benim neden yok, o oraya gitmiş ben niye gitmeyeyim'' babından sözler. Adeta birer yarış atı... Sanılıyor ki, sadece kendi kafalarının içindeki ses susmuyor. Sanılıyor ki, herkes çok mutlu bir kendisi mutsuz. İnsan kendi kendisini delirtebilir, dünyanın en rahat, en gamsız insanı haline de getirebilir. Çoğu insan kendini bulmak ve tamamlamak isteğiyle, artık bir danışana gidiyor ya da kendi imkanları ve kişisel gelişim kitapları ile kendilerini zihnen geliştirme çabası içinde. Anlaşılan o ki, bu kitaplar ve kişisel gelişimcilerin sözleri hiçbir işe yaramıyor. Çünkü, son yıllarda ülkemizdeki Antidepresan kullanımına göz atıldığında, hiç iç açıcı bir manzara gözükmüyor. Hepimizin eksiklikleri, olmak istediği bir hal vardır. Hayat bazen yapmak istediklerimizi bizlere sunar bazen sunmaz, lakin sunmadığı zamanki yıkım daha acılı olur. Günümüz dünyasında insanların düştüğü yanılgılardan bir tanesi de herkes, her zaman mutlu olmalı... Günümüz kişisel gelişimcilerinin en fazla dillendirdikleri de şu, "En değerli sensin"! Bu kadar büyük bir yanılgı olamaz. İnsan kendisini tabii ki, değerli hissetmeli her insan bambaşka bir dünyadır. Tüm bunlara eyvallah, lakin insanın kendisini dünyanın merkezi sanması...! Bu hal, kanımca insanı farklı bir çıkmaza sürüklüyor. ''Ben merkezci'' bir tutumla hayata bakmak, insanoğlunun başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir, diye düşünüyorum. Bu yaşıma kadar deneyimlediğim bir şey de şudur; başka birini mutlu ettiğimde inanın daha mutlu bir insan oluyorum. Kişisel gelişimcilerin mottolarından biri de ''Hayat paylaştıkça güzeldir'' lakin, "ben, ben, ben'' diyen biri ne kadar paylaşımcı olabilir? Modern toplum kavramı yaygınlaştığından beri, insana bir başka değer atfedilmeye başlandı.Yüzyıllarca insanın ne kadar değersiz görüldüğü ortada. Hatta ve hatta alınıp satılabildiği dönemlerden sonra, insan kendi değerini, büyük bedeller karşılığında kazanmıştır. Peki, günümüz dünyasında hakikaten özgür müyüz, yoksa kendimizi özgür zannederek, büyük bir yanılgının mı içindeyiz? Bu kadar kolay yönlendirilebilirken, kendimize yeterince özgür diyebilir miyiz? Bu kadar dezenformasyona ve yönlendirmelere rağmen, "kendimiz olabiliyor muyuz?" Bazı şeyler cevabını bulunca, insanlık sanırım gerçek mutluluğu ve özgürlüğü elde edecektir, diye umut ediyorum. Peki, o gün gelene kadar (gelirse eğer) ne kadar insan kalabileceğiz, sanırım, önemli olan soru bu!

Hayırlı Pazarlar.

Ahmet Yenilmez Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX