Yayın Tarihi:
10 Ağustos 2023 Perşembe 07:00:00
“ÖZGÜRLÜĞÜN SESİ” İZLEYİN
"Sanat toplumlara ayna tutar" cümlesini sıkça yinelerim, lakin yeri geldiğinde yönlendirme gücünü de yok sayamayız. Televizyonun bulunduğu tarihten bugüne kadar her haneye, hatta ellerdeki telefonlarla her bireye ulaştıklarından beri, birileri ısrarla toplumu daha çok nasıl yozlaştırabiliriz amacıyla, uğraşıp didiniyor. Sanat kisvesi altında, ne iğrençlikler toplumun önüne serilip, toplumun gözünde normalleştirilmeye çalışılıyor. Çok ütopik gelse de işin içine girdiğimizde, hedefin artık sen ben değil de çocuklarımız, hatta yeni doğmuş bebeklerimiz olduğu daha net bir şekilde anlaşılıyor.
Yukarıda gördüğünüz iki fotoğraf, 31 Temmuz 2023'te yapılan dünyaca ünlü Salzburg Sanat Festivali Prömiyeri'nden. Fotoğraflarda da gördüğünüz üzere, hizmetçi, sahnede kurulmuş bir masaya, elinde yeşilliklerle süslenmiş bir tabak eşliğinde gerçek boyutlarda oyuncak bebek getiriyor. Kapağı açan masa sakinlerinin iştahını kabartıyor. Sahnenin konseptinde, ölü süsü verilmiş oyuncak bebekler de bulunuyor. Artık günümüz uluslararası sanat anlayışına yön veren güçler, diğer her alanda olduğu gibi şeytani planlarının tanıtımını sanat kisvesi altında yapıyor. Bir takım elit ve okumuş cahiller de, vay ne sanat yapıyorlar, şeklinde kendilerini tatmin ediyor.
Sanat meselesine girmişken, dünyayı kasıp kavuran iki adet film, şu sıralarda vizyonda. Öyle bir PR dönüyor ki, dünya çapında rekorlar kırılıyor. Birincisi, erkekliği ayaklar altına alarak aile kurumunu yerle bir etme niyetinde olan Barbie filmi, diğeri ise -bize anlatıldığı kadarıyla- atom bombası denen illeti yaratan ekibin başını konu alan, "Oppenheimer" filmi. Hangi ülkede hangisi öne geçmiş, bunun yarışları yapılıyor. Kalite açısından önüne sunulan imkanlar ve maddi desteği de hesap ederek söylüyorum, "Oppenheimer" filmi yönetmeninin de etkisiyle, adımlarca önde. Bu da, biz seyirciye bu arkadaşın iç çatışmalarını göstererek, kendisine karşı bir nebze de olsa merhamet duygusu oluşturmayı sağlıyor.
Öte yandan, adı sanı pek duyulmayan dünyanın her tarafında özellikle baskı gören ve mümkünse sinemalara çıkması engellenen bir film daha var. Kimse onların yanında durmasa da ben, özellikle kendilerini tebrik ediyorum. Filmin konusu, bir ara dünyada duyulan, fakat sonraları üzeri örtülen çocuk ve bebek ticareti üzerine, "Pizzagate skandalı" da diyebiliriz. Aslında, Amerika'da tanıdığımız bir çok ismin içerisinde bulunduğu bir çocuk ticareti ağı. Çocukların kaçırılıp, zenginlere organ tedariği, zevk için işkence ile öldürme, tecavüz ve çocuk pornosu gibi bir çok konuda hizmet verdiği uluslararası bir oluşum! İşin içine karışan isimler, Amerikan Başkanı Joe Biden, oğlu Hunter Biden, Bill Clinton, karısı Hillary Clinton, Barrack Obama gibi birçok politikacının yanı sıra, neredeyse Hollywood'un tamamı diyebiliriz. Hatta, bu durumu dillendiren bazı ünlüler filmler ve diğer yapımlardan aforoz edilerek piyasadan silindiler. Amerika'da Cumhuriyetçiler bu işin peşinden epey koştular, hatta çocuk ticareti ağının başındaki adamı yargı yolu ile içeri tıktılar. Fakat, ne hikmetse kendisinin içerde intihar ettiği haberi geldi. İşin derinine inersek, kolların nerelere ulaştığına aklınız şaşar. Hatta, bu hususta adı geçen önemli isimlerden birisi olan Marina Abramovic denen sapkın, sözde sanatçı hala ülkemizde bile, sapkın performanslarını açıkça sergileyebilmekte. İşin detayı için, "Pizzagate Skandalı" şeklinde bir arama yaparsanız, çok şaşıracağınız gerçeklerle karşılaşabilirsiniz.
Neyse, konumuzdan sapmayalım, söz konusu filmimizin adı, "Sound Of Freedom" Türkçesi, "Özgürlüğün Sesi". Filmin başrol oyuncusu Jim Caviezel bir çok platformda, filmlerinin neleri gün yüzüne çıkardığını ve bu filmi yapmaya karar verdikten sonra ne gibi engellemeler ve mobing ile karşılaştıklarını açık yüreklilikle anlatıyor. Araştırmalarım neticesinde, film 4 Temmuz 2023 yılında vizyona çıkmış olmasına rağmen, ülkemiz salonlarında kendine yer bulamamış! Bulmuşsa da hangi salonda olduğunu ben bulamadım. Umarım, bir an önce Türkiye vizyonunda da filmi görebiliriz.
Birileri yozlaştırmak için tüm imkanları seferber etse de, dünyanın farklı coğrafyalarında, doğrunun ve gerçeğin peşinde koşup, bunu duyurmaya çalışan insanları görebilmek umut verici. Bizlere de bu insanların yanında durup küçük de olsa fayda sağlayabilmek düşer. Böylesine bir konuyu ele alıp, tüm engelleme çabalarına rağmen hayata geçiren, başta işin senarist ve yönetmeni Alejandro Monteverde'ye, tüm baskılara rağmen bu filmde oynayarak, duyulması için uğraş veren başrol oyuncusu Jim Caviezel'e ve emeği geçen herkese şahsım adına teşekkür ediyorum. Umarım, dünya çapında önemli bir meseleyi anlatma derdi ile yola çıkan bu ekip, amaçlarına ulaşır.
Yazımızı, filmin yapımcısı olan ve küresel çeteye karşı dimdik duruşu ile bilinen Mell Gibson'un sözleriyle bitirelim:
"Günümüz dünyasının en rahatsız edici sorunlarından biri insan kaçakçılığıdır. Özellikle de çocuk kaçakçılığıdır. Geleceğimiz çocuklarımızdır. Şimdi, bu suçu ortadan kaldırmanın ilk adımı farkındalıktır. Gidin 'Özgürlüğün Sesi' ni izleyin."
Kalın sağlıcakla.