Yayın Tarihi:
06 Nisan 2021 Salı 06:39:00
Nöbette uyumayalım!
Sultan Abdülaziz'in katledilmesi (4 Haziran 1876), Sultan II. Abdülhamid Han'ın tahttan cebren ve hileyle indirilmesi için yapılan (27 Nisan 1909) darbeleri tarih kitaplarından okuduk.
Ülkemizin Başbakanı Adnan Menderes'in, Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun, idam sehpalarında şehit edildiği 27 Mayıs 1960 Darbesi'ni, kimimiz babamızdan, kimimiz dedemizden bizzat dinledik!
12 Mart 1971, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan'ın idam edilmesiyle hafızamızda! 12 Eylül 1980'i, bizzat yaşadık!
28 Şubat'ta, bizzat boğuştuk!
27 Nisan 2007 E-muhtıra'sını bizzat okuduk!
15 Temmuz 2016'da, 271 şehidimizle omuz omuza savaştık!
En son geçenlerde, kimimiz nöbette, çoğumuz nöbet sonrası dinlenmede, tabiri caizse 27 Nisan 2007 versiyonlu bir dijital virüs tarafından rahatsız edildik!
Sözümona bildirinin altında, ilk etapta 103 ismin imzası olduğunu öğrendiğimde, "Bu kadar da olamaz'' dedim!
103 Amiral... ?!
15 Temmuz'a 103 gün kala...?!
Sonradan öğrendik ki, sıra numaralamasında bir ufak yanlışlık yapılmış, 104 olan sayı 103 olarak yazılmış!
Aslına bakarsanız, kim, hangi semboller üzerinden nasıl ayar vermeye kalkışıyor, ne benim ne de necip Türk Milleti'nin umurunda bile değil!
Neden mi?
Neden olacak, biz, 15 Temmuz Başarısız İşgal Girişimi'ni yaşadıktan sonra, eğer bir daha 4 Haziran 1876, 27 Nisan 1909, 27 Mayıs, 12 Mart, 28 Şubat, 27 Nisan tezgahlarına geleceksek, yuh olsun bize!
Onun içindir ki, 251 vatan evladını şehit verdikten sonra, millet olarak son nefese kadar sürecek olan bir nöbetteyiz!
Bütün yaşananlara rağmen, her türlü algı operasyonu ile hala, ''Acaba..?" virüsü ile cebelleşen birilerine birkaç sözüm olacak!
Birinci sözüm, akledin ve son pişmanlığın para etmeyeceğini asla aklınızdan çıkarmayın!
Bak kardeşim, emmim, dayım, ablam, anam, 4 Haziran 1876'da Sultan Abdülaziz'in şehit edilmesiyle, dedelerimizin dedeleri sanayileşme sürecini kaçırdılar!
Bak emmim, 27 Nisan 1909'da Sultan II. Abdülhamid Han'ın tahtan indirilişi ile yangın yerinden sadece Anadolu'yu kurtarabildik!
Bak dayım, 27 Mayıs 1960'ta Başbakan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idam edilmesiyle, bir nevi kalkınma hamlesinden, duraklama seviyesine düştük!
Bak ablam, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de en fazla emek verdiğimiz 1.000.000 eğitimli insan potansiyelimizi, ya kamudan men ettik ya da Avrupa'ya kaptırdık!
Yetmedi, Yunanistan'ın tekrardan NATO'ya girmesi noktasında veto hakkımızdan vaz geçtik, 80'li, 90'lı yıllarda Yunanistan'daki ASALA, PKK kamplarında eğitilen teröristler, binlerce insanımızı katletti, ediyor!
Bak anam, 28 Şubat'ta inandığı gibi yaşamak isteyen kız çocuklarımızın okuma haklarını ellerinden aldık, kimi okulu bıraktı, kimi hicret etti!
En nihayet ülkemizin en zeki çocuklarını, FETÖ denilen alçağa kendi ellerimizle verdik, kendi uçaklarımız, silahlarımızla Gazi Meclis'imizi bombaladılar, bize kurşun sıktılar!
Şunu artık gör kardeşim, kim yaparsa yapsın, her darbe, senin ülkenin işgal girişimidir! Unutma ki, çalınan, senin evladının, torununun geleceğidir!
Akdeniz'de kurulan kazana atılan, biziz!
Şimdi, Karadeniz'i de kaynatmaya çalışıyorlar!
Hadi, bir lahza düşünelim!
Zaten elimiz yüreğimizdeyken, gecenin bir vakti bu bildiri nereden çıktı? Bildirinin altında imzası olanlar, bakkal, esnaf, sanatçı değil, asker!
İster muvazzaf, ister emekli olsun, asker, gecenin bir vakti, vatan toprağında milleti uykusundan kabusla uyandırmak için mi yoksa huzur içerisinde uyumasını sağlamak için mi vardır?
Biz, biz olalım, nöbette uyumayalım!