Ahmet Yenilmez


Yayın Tarihi:

02 Ağustos 2020 Pazar 08:01:00

AK Parti ne yapacak?

Bir Ülkücü, bir Milli Görüşçü, Milli Mücadeleci, bir tarikat, bir cemaat mensubuna 11 Eylül 1980’de “Gün gelecek Ayasofya-i Kebir Camii bir Cuma günü ibadete açılacak, hatta Cumhurbaşkanı da cemaatin önünde imamın ardında namaza duracak” denseydi her biri, “Ne güzel bir gün olur “ derdi!

Hamdolsun ki, 86 yıl sonra Ayasofya-i Kebir Camii Cuma günü ibadete açıldı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da en ön saftaydı!

Evet, gün geldi Ayasofya-i Kebir Camii bir Cuma günü ibadete açıldı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, cumhurbaşkanının hemen sağ yanındaydı!

Bir çok tarikat, cemaat büyüğü Ayasofya-i Kebir Camii bir köşesinde saf tutmuştu!

Hatta, solcu olup yerli, milli olabilmenin ayrı bir meziyet olduğunun farkında olan Muharrem İnce de oradaydı

Dahası hemen hemen her Müslüman ülkeden o Cuma günü orada olmak için gelenler vardı, Ayasofya-i Kebir Camii’nde!

Çünkü , ister o Cuma günü Ayasofya-i Kebir Camii cemaati arasında olsun ister olmasın, hemen hemen herkes 24 Temmuz 2020 tarihinde kılınan Cuma namazının ne anlam ifade ettiğinin farkındaydı!

Onun içindir ki, Yunanistan’da bayraklar yarıya indirildi ve kilise çanları çaldı!

Şu hususa dikkat çekmek isterim, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne, İstanbul Kanal Projesi ‘ne kimler karşı çıkıp ortalığı yakıp yıkıp, 15 Temmuz 2016 ‘ya “Tiyatro” dediyse, 86 yıl aradan sonra 24 Temmuz 2020 ‘de Ayasofya-i Kebir Camii’nin ibadete açılmasında yine onlar Yunanistan ile aynı safta oldular! Tıpkı, 15 Temmuz 2016’da başaramayıp Yunanistan ‘a kaçtıkları gibi!

İmdi!

Bizden önceki onca neslin uğruna işkence görüp, hapis yatıp, ötelenip , örselendikleri hadisenin mutlu sonunu Allah bize nasip etmişse ve bunun mutluluğunu, vakur bir şekilde hamdını yaşamak varken, bizimle yan yana saf tutan bir takım insanlara ne oluyor Allah aşkına?

Dışarıda içeride onca salyalarını akıta akıta söven küfür edenler varken, bir takım insanlar hem de mahremimize, haremimize nasıl ağıza alınamayacak sözler sarf edebiliyorlar?

Ağızlarında küfür ellerinde sopa, “ Ak Parti bizimdir, bize aittir defolun gidin” demekteler!

Bakınız bendeniz Ülkücüyüm, bendeniz kişiliğimi, ideolojik mensubiyetimi borçlu olduğum MHP açıkken, üstelik kurucusu olduğum BBP varken, üstelik de ağabeyim, liderim, dostum merhum Muhsin Yazıcıoğlu hayattayken, Ak Parti iktidarına ve özellikle de Recep Tayyip Erdoğan isminin iktidarına destek vermiş, doğrularını her türlü hakaretlere rağmen savunmuş biriyim!

Şunu da arz edeyim ki, hiçbir zaman seçilebilmek için ne aday adaylığı başvurum ne de bir kapıdan mesleğimle alakalı da olsa iş talebim olmadı!

Dahası Cem Özer’in üstelik Abdülhamid Han’ı anlatan dizi filmde yer aldığı Gezi Parkı Olaylarında rol model olanların bir çok dizilerde rol aldığı bugünlerde, hiçbir dizide ekranda rol almamış olmam da bunu gösterir! Bilinmesini isterim ki, gündelik geçinen oyunculuktan başka da bir geliri olmayan birisiyim!

Ben ve Benim gibiler Ak Parti’ye bir ideolojinin, cemaatin, meşrebin değil, “Çokluk içerisinde birlik” ilkesinde birleşip hizmette yarışanların partisi olduğu için destek verdik, veriyoruz!

Peki ya, Türk siyasetinde ilk kez böyle bir ittifak sağlanmışken, sıradan bir sözleşme olan ve hiçbir bağlayıcılığı da olmayan İstanbul Sözleşmesi’nden zorlama anlamlar çıkarıp da dualar olması gereken ağızlarda küfür , üstelik kendi mahremimizi, haremimizi hedef alan küfürlerle ellerde sopalar, kim ne yapmaya çalışıyor?

Buradan söylüyorum bendeniz ve bendeniz gibilerin literatüründe biat değil akletme olup , bulunduğumuz yerde aklımız ve yüreğimizle bulunuruz!

O yapının resmî dili bizden rahatsız olduğunu ikrar etmediği sürece de dünya ve ahiret kardeşliğimize zeval getirmeyiz, getirtmeyiz!

Biz, değerler üzerinden geçinen değil, değerleri için her şeyinden vazgeçmiş, vazgeçen, vazgeçecek serdengeçtileriz!

Asıl soru şu ki, Ak Parti bu ağzı küfürlü, eli sopalı, kendi ideolojisi, tarikatı, cemaati dışındakileri mürtet ilan edenlere taviz verecek mi?