0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Ah merhum Ecevit ah!

Zaman öyle bir turnusol görevi görür ki, senin ak sandığının kara, kara sandığının ise ak olduğunu ortaya çıkarır. İmtihan koridoru olan bu dünyada zamanın karşısında duracak, ne gizli ne de saklı hiçbir şey kalmaz!

Bazı insanlar, imtihan koridoru olan bu dünyada, bir duruşuyla , bir hamlesiyle çevresine çok büyük tesirler bırakabilir; bazıları da an gelir, ufacık bir davranışla o ana kadar çevresinde oluşturduğu tüm artıları, güzel tesirleri yer ile yeksan edebilir!

Çoğumuz, bu tür hadiseleri tecrübe etmişizdir.

Sene, 2007 idi sanırım ve bir gazetede şöyle bir haber okumuş, doğrusunu söylemek gerekirse de çok şaşırmıştım!

Haberin başlığı, ''Ecevit'in Medine'deki arazisi tehlikede''...

Eminim, şu anda bu başlığı okuyanların çoğu da benim gibi şaşırıp, ''Ne alaka" demeseler de illaki şaşırmışlardır.

Ecevit, Medine, arsa...!

Haberi internetten buldum ve hiç dokunmadan sizlere arz ediyorum:

"Osmanlı döneminde Suudi Arabistan'da kutsal toprakların koruyucusu olarak görev yapan Mekke Şeyhülislamı Hacı Emin Paşa, Ecevit'in anne tarafından büyük dedesiydi. Ecevit'in annesi vefat ettiği için miras kendisine kalmıştır. Mirasla ilgili öteden beri bilgi sahibi olan Ecevit, mirasa sahip olma adına herhangi bir girişimde bulunmamıştı. Ecevit'in basına yaptığı açıklamayla kamuoyunun haberdar olduğu miras yaklaşık 110 dönümlük bir arazi ve bu arazilerdeki taşınmazlardan oluşuyordu. Miras kalan topraklar Mescidi Nebevi bölgesinin 99 dönümlük kısmını oluşturuyordu. Medine Mahkemesi tarafından yapılan gayriresmî değer tespitinde, gayrimenkule 11 milyar değer biçilmişti. Davanın avukatlarından Alphan Altınsoy da arsaların toplam değerinin 2 milyar doları bulduğunu belirtmişti. Ecevit, ömrünün son zamanlarında miras yoluyla sahip olduğu serveti Türk hacıların faydalanması için bağışlamıştı. Ecevit'in bu davranışı ilk bakışta popülist gayelerle yapılmış bir davranış gibi görülebilirdi ancak Ecevit böyle bir mirasa sahip olduğunu ve bunu da Diyanete bağışladığını açıkladığında politikada aktif değildi...''!

Merhum Ecevit'in vasiyeti yerine geldi mi bilmem, ancak merhum nasıl bilinirdi ve nasıl öldü?

Yazımın girişinde arz ettiğim tahlile, sanırım çok güzel bir misal oldu.

Gelelim, bir başka konumuza...

Efendim, evim Sarıyer'de işyerim Fatih'te olduğu için, yol boyunca tabiri caizse, İstanbul'da özellikle de inşaat alanında ne gibi değişiklikler olduğunu ayan beyan görme imkanına sahip oluyorum.

Galatasaray ile adı anılan aynı zamanda da Galatasaray'ın kurucularından Ali Sami Yen' in adını taşıyan stadyum yıkıldı, yerine yapılan ise hepimizce malum...!

Karşılığında da Seyrantepe'de şimdiki adıyla, Nef Stadyumu yapıldı.

Stadyum yapılmakla da kalmadı, etrafında ne var ne yok yıkılıp, yerlerine devasa binalar yapıldı!

Özellikle de İstanbul'a taşındığımın ilk yıllarında bayram öncesi memlekete gitmek için gittiğim Ayazağa' da bulunan otobüs terminalinin de yıkılması, canımı çok acıttı!

Bir de tüm bunların üstüne üstlük...

Başta İstanbul olmak üzere özellikle yol, köprü ve bina işlerinde CHP, ''Beşli çete...'' ile yatıp beşli çete ile kalkmakta!

Şu fotoğraflara bakar mısınız?

Burası CHP İstanbul İl Başkanlığı yeni binası!

CHP'nin tabiriyle, beşli çete (!) kucak kucağa(!)

Ah, merhum Ecevit ah!

İnsanın dilinin ucuna çok şey geliyor gelmesine de mübarek günlerdeyiz demeyeceğim...

Ahmet Yenilmez Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX