Yayın Tarihi:
05 Haziran 2022 Pazar 06:41:00
5 Haziran 1983
Benim yazı günüm, televizyon programım 5 Haziran gününe denk gelmişse yazacağım, konuşacağım konu elbet bellidir!
5 Haziran 1983...
Bu tarihin önemini bilen kaç kişi kaldı bilmiyorum, daha doğrusu 5 Haziran 1983'te yaşananlar, kaç kişinin hafızasında duruyor ve kaç kişinin dünyasında bir anlam ifade ediyor, saymaya korkarım!
Hele de gündelik hayatımızdan, kelimeler ar edip, alıp başlarını gittikten sonra, saymaya daha bir korkarım!
Vefa...
Bırakınız, gönüldaşa arkadaşa vefayı, etrafımızda kendi yaşanmışlıklarına vefa duyan kaç kişi kaldı?
Durun saymaya kalkmayın, saymaya kalkarsanız, bir psikoloğun yazacağı elinize tutturulmuş rengarenk haplarla baş başa kalırsınız!
Eğer, vefalı birkaç tanıdığınız varsa, halinize şükredin, çünkü bu zamanda her kula nasip olmaz.
5 Haziran 1983, İzmir Buca Cezaevi'nde, Ülkücü Halil Esendağ Selçuk Duracık'ın idam tarihi!
İdamı, Buca Muradiye Camii İmamı Abdullah Hocadan bizzat dinledim!
İşte, ne olduysa o gün oldu, "Bu anlatılmalı" dedim ve bugün 5 Haziran 2022...
"Kırılan Güller" 39 yıl olmuş!
67 vilayette, MÇP ya da Bizim Ocak teşkilatları, oyunu organize edip bilet satardı.
Fuayede, en çok da cezaevlerinden bakır işleme, yakma tekniği ile tablolar ve Bizim Ocak Dergisi yer alırdı.
Oyunun müziklerini, Sayın Hasan Sağındık ağabeyimle İzmir 'de bir sanayi çarşısında boş bir depoda kaydetmiştik.
Çünkü stüdyo kaydı için para yoktu!
Evet, paramız yoktu, arabamız yoktu, ama şimdilerde anlıyorum ki, paranın satın alamayacağı her arabanın taşıyamayacağı yürekler vardı!
Oyunumuzun adı, "Kırılan Güller", oyunumuzu organize edenler ise yaralı yüreklerdi!
Sizin anlayacağınız, asıl sermayemiz yürekler...
Yüreklerdeki beşiğin adı vefa; vefa beşiğinde büyütülen de ülkülerdi.
Oyunumuzun yazarı, 5 Haziran 1983'te merhum Halil Esendağ ve Selçuk Duracık'ın bitişik hücresinde sırasını bekleyen Sayın Mehmet Karanfil Ağabey...
Ne yazayım, neyi anlatayım ki?
Buyurun, 39 yıl önceki dün geceyi, bizzat yaşamış Sayın Mehmet Karanfil Ağabey'den okuyun.
Zirvesine çıktım Spil'in;
Oturdum yeşilden kiliminde.
Karşımda Selçuk DURACIK, Halil ESENDAĞ
Ufuklar eteklerinde...
Tahayyül, ayaksız, kanatsız gezi
Gönül secdelerde çırpınır;
Ölüm, ak nurdan bir alev,
Gözlerden saklanır...
Kendi eceline sela,
Anaların bağrına kan...
Ve göklerden ötelere,
Hızlı gittiler ışıktan...
Kin ne? Riya ne? Tekbirlerle soldular;
Can içtiler canlarından;
Hüzün denizinde ümit,
Tuğba dallarından...
Gurbet, hasret iç içe
Sevda, mahpuslarda derlenir...
Ölüm, her anda ve her canda,
"Ya şehit!" işte o alınlarda...
Ruhları şad olsun...