Abdurrahim Karakoç'un vefatının 12. yıl dönümü

Yayın Tarihi: 07 Haziran 2024 Cuma 15:00:00

Güncelleme Tarihi: 07 Haziran 2024 Cuma 15:00:00

'Âşık tarzı' şiirleriyle Türk edebiyatında önemli bir yer tutan Abdurrahim Karakoç, vefatının 12. seneyi devriyesinde anılıyor. Halk şairi lakabıyla bilinen Abdurrrahim Karakoç, Mihriban şiiriyle gönüllere taht kurdu. Sizler için merhum şairimiz Abdurrahim Karakoç'un hayatını mercek altına aldık...

GUNES.COM.TR/ Fatih YONCALIK

ABONE OL

"Aşk kâğıda yazılmıyor" demişti türküleşen şair, Mihriban'ıyla...

Kimi zaman ömürden dem vurmuştu bize;

"Ömür dediğiniz nedir?

Üç gün hilal, üç gün bedir

Haftaya boş kalır sedir

Say bir karış, say bir adım

Geçti gitti, anlamadım." diyerek...

Kimi zamansa gergin uykulardan kör gecelerden bir umut ışığı vadetmişti bize "Bir sabah gelecek kardan aydınlık." sözleriyle büyük usta...

Aşkın ve davanın şairi Abdurrahim Karakoç'tan söz ediyoruz;

Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü köyünde dünyaya gelen usta şair, dört kuşak şair olan bir ailenin içinde doğdu. Babası da kendisi gibi hece vezniyle halk şairleri tarzında şiirler yazan Çiftçi Ümmet Efendiydi.

7 Nisan 1932'de başlayan hayat yolculuğu, o 80 yaşındayken nihayete erene dek bu milletin sıkıntılarına, öfkelerine, hasretlerine, sevdalarına, inançlarına velhasıl his dünyalarına tercüman olmuştu.

Bugün ise 'Âşık tarzı' şiirleriyle Türk edebiyatında önemli bir yer tutan Abdurrahim Karakoç Türk şiirine kazandırdığı "Mihriban", "İsyanlı Sükut", "Hak Yol İslam Yazacağız", "Gel Gayrı", "Hasan'a Mektuplar", "Vur Emri" ve "Omuzumda Sevda Yükü" eserleriyle tanınıyor.

İlkokuldan sonra okuyamamıştı Abdurrahim Karakoç. İmkânsızlıklar onun eğitimine mani olsa da o kitapla bağını hiç koparmadı.

"Şiire nasıl başladınız?" sorusuna "Besmeleyle" cevabını vererek samimiyetin ve teslimiyetin izahını tek kelimeye sığdırabilmişti. Bu haliyle aşkın ve davanın şairi, adeta Anadolu irfanının vücut bulmuş haliydi.

80 yıllık ömrüne onlarca şiir sığdıran büyük usta, Anadolu insanının karşılaştığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları şiirlerinde sürekli ele alıyor, şiiri "bir gayeye varmak için araç" olarak gördüğünü her fırsatta dile getiriyordu

Gelin Karakoç'un hayat hikâyesini bir de kendisinden dinleyelim;

"Ebedî kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 7 Nisan 1932 tarihinde dünyaya gelmişim. Çocukluğum şöyle-böyle geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına rağmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o yılları anlatsam, 'Özlenecek neresi var? ' diyebilirler, amma ben hep çocukluk yıllarımı sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle doldurmaya çalıştım. Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler."

İlk şiirlerini iki kitap olacak hacimdeyken beğenmeyip yaktığını söylemişti verdiği bir demeçte. Yazdığı şiirlerden dolayı hakkında çok sayıda dava açılsa da bütün suçlamalardan aklanmayı başarmıştı.

Muhtelif dergi ve gazetelerde okuyucuyla buluşan şiirleri ilerleyen zamanlarda çeşitli sanatçılar tarafından seslendirilerek geniş kitlelere ulaştı. Bunlardan en bilineni olan Mihriban şiirine ayrı bir parantez açmak yerinde olacak. Eseri 1960'ta yazdığını söyleyen Karakoç, bir açıklamasında şunları söylemişti:

"Bazıları 'Gerçek mi?' diyor. Gerçek, diyorum ama adı Mihriban değil. O gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban. Masa başında yazılmış, hayal bir aşk, bu tadı ve lezzeti vermez. Yaşayacaksın ki yazacaksın. O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. 'Lambadaki alev üşüyor' çıktı. Bazen aklıma düşüyor. Ben unutursun diyorum ama, insan hiçbir zaman unutamıyor. O bir mektup üzerine yazılmıştır. Benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. 'Unutmak kolay mı?' mektubun başlığı..."

Vefatının 12. seneyi devriyesinde rahmetle yâd ettiğimiz Türk halk edebiyatının güçlü sesi Abdurrahim Karakoç, ardında bıraktığı eserlerle gönül dünyamız üzerinde de önemli izler bıraktı.

Mekânı cennet olsun...