Bazı çiftlerin kavgası horoz dövüşüne benzer
Ahmet amca ve Ayşe teyze otuz yıldır evlidirler. Emekli olmuşlar, İzmir'in koylarından birinde küçük bir kasabada yaşamaktadırlar.
Ahmet amca ve Ayşe teyze otuz yıldır evlidirler. Emekli olmuşlar, İzmir'in koylarından birinde küçük bir kasabada yaşamaktadırlar. Hâlâ onlarla birlikte yaşayan 20 ve 24 yaşındaki çocukları bize anne babalarının nasıl bir çift olduklarını anlatıyorlar: "Onlarla birlikteyken, hep aynı şey: Önemsiz şeyler için bitmek bilmeyen, hiç aralıksız tartışmalar. Annem babamı dalgın, uyuşuk olmakla, çok çabuk öfkelenmekle suçluyor. Babam ise annemin çok ajite olduğunu, hep kaygılı olduğunu, asla memnun olmadığını söylüyor. Onlarla bir gün geçirmek bir horoz dövüşüne tanık olmak gibidir, ama asla kimse kazanmaz. Daima başabaş...
Elbette: ikisi de haklı, ikisi de haksızdır. Bunca yıl evlilikten sonra didişmeyi bırakmalıydılar; etraflarındakiler için çok zor!"
Bu durumdaki sağlıksız ilişkilerde tartışma iletişimin alışagelmiş bir yoludur. Partnerler ancak çatışma yoluyla diyalogda bulunabiliyor. Partnerlerden birisi, haklı olmak için bile olsa ötekini açıkça manipüle etmektedir.
Bu ev içi zorbalığın bir biçimidir. Bir hiç yüzünden takışıp dururlar; tartışmak dışında birbirleriyle konuşmayı bilmezler. Bununla birlikte, ilişkiyi sürdürmeleri ve ayrılmayı düşünmemeleri bakımından oldukça kararlılardır.
İki eş gerçekte kimi zaman birbirine çok bağlıdır. Artık anlaşamamaktadırlar ama ayrılığı da beceremezler.
Bunun üzerine, aylar ya da yıllar içerisinde, şaşırtıcı bu iletişim şeması yerleşir. Âşık olmasalar da kendi tarzlarında birbirlerini sevmeye devam etmektedirler. Günlük olaylara karşı küçük anlayışsızlıklar bile onları esir almıştır. Bu bitmek bilmez ağız dalaşlarında duyguları tartışma konusu edilmese de bu duygularını ifade etme alışkanlığını yitirmişlerdir.
Birbirlerinden nefret ederek yan yana yaşıyor gözükürler ama durum bu değildir. Kırgınlıklar yerleşmiştir, sözel olarak asla ele almadıkları ya da uzun süredir ele almadıkları konular hakkında karşılıklı olarak birbirlerine öfkelenirler, özellikle geçmişin tozunu almayı arzulamazlar. Hepsini çözümsüz olarak raflara kaldırmışlardır. Yüzeydeki bu daimi anlaşmazlığa katlanmaktansa gerçek problemlerle yüzleşmek daha acılı ve karmaşık olacaktır. Bu tür diyalog yine de ötekini reddetmenin bir biçimine işaret etmektedir.
Eşler birbirini sinirlendirir. Karşılıklı olarak öfkelenirler, eşin her kusuruna ve kötü huyuna odaklanılır, bunlara tahammül edilemez. En ufak alışkanlık ya da tekrarlanan hareket son derece rahatsız eder. Bu, kendini korumanın, ötekini uzak tutmanın bir tarzıdır, ama aynı zamanda bütün söylenmeyenleri de boşaltıp atar. Küçük pürüzler büyük tartışmaların yerini alır. Uzun süreden beri "ciddi bir şey" konuşmamaktadırlar: Nasıl konuşsunlar ki, sürekli tartışıyorlar! Döngü böyle tamamlanır: "her şeye rağmen" birbirini seven ama bu işleyişi sorgulama cesaretini ya da gücünü bulamayan bu çiftin arasında gerçek bir iletişimi hiç mümkün değildir.
Örneğin erkek eşinin günde onlarca kez çenesini kaşımasını bıkkınlık gelmiş bir dehşetle seyreder; eşi ise gün boyu tekrar eder: "Bana yardım edebilirsin. Çöpü hep ben boşaltıyorum." Bitmez tükenmez yakınmalara alışmış olan eş sağır numarası yapar ve gazetesini okumaya devam eder. Hep aynı şikâyetler, hep aynı tepkiler: Hiçbir şey değişmez ve özünde kendi durumlarına alışırlar. Bunlar genellikle asla ayrılamayan sağlıksız yapının kökleştiği çiftlerdir. Kimileri sonunda birbirlerinden nefret eder, kimileri bağışlayıcı bir merhamet içine girer, ama yine de bitmek bilmez didişme şeması reddedilemez. Dışarıdan bakıldığında, bu durum çok etkileyici gelebilir akrabalar, dostlar ya da yakınlar, bu ikisi neden hâlâ birlikte diye düşünüp dururlar. Çocuklar genellikle bu daimi sözde-savaşa tanık olmaktan gına getirmişlerdir ve mecburi tanık olmamak için mümkün olduğu an yeterince uzağa gitmeyi tercih ederler.
Bu tür çift, biri savcı öteki sanık olması anlamında manipülasyona oldukça yatkındır. Birinin diğeri üzerinde tahakküm kurmasına sıkça rastlanır ama ikisi de direnmeye çalışır, ya aktif olarak ya da pasif olarak. Burada, manipülasyon diğerini daima aynı role mecbur kılmaktır; sonra da şunu söylemenin tatmini yaşanır: "Görüyorsun işte, ben haklıyım." Ve çocuklar da tanık tutulur: "Annen (baban) hiç değişmeyecek!"
Sağlıksız bir aile yapısına imgesel bir bakış olarak ev içi manipülasyon çok sık karşılaşılan bir durumdur. Çiftler ayrılamaz da sağlıklı bir ilişki de yürütemez.
Nasıl direnilir, işin içinden nasıl çıkılabilir?
Farkındalık ile kendi ilişkinizi gözden geçirerek sağlıklı aile yapısına dönebilmek çiftlerin elindedir.
Kendimizi severek işe başlayalım, kendimizi asla gözden yitirmeyelim...
KİMYA ÇİFTÇİ DUMLU