0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Üretimden kopan kitleler 

Türkiye’de nüfusun kentlere yığılması kentleşmenin sebep olduğu yüzlerce sorun üretmiştir. Bu sorunların en büyük olanı, üretimden kopan milyonlarca işgücüdür. Anadolu'da on milyonlarca dekar alan üretim sürecinin dışında kalmıştır. Bir kaç kilometre ilerisindeki tarlasında üretim yapıp ihtiyacını karşılayabilecek olan insanlar başkalarının ürettikleri ürünlere yönelmektedirler. Arazisini parça parça veya toplu satıp buradan elde ettiği “gelir” ile yaşayan satıp savma ekonomisine teslim olmuş geniş kitleler tarımdan ve hayvancılıktan kopmuş durumdadır. 

Hemen hemen her ülkede halk ekonomisi olgusu, kitlelerin ekonomik zihniyetini oluşturmaktadır. Ülkemizde milyonlarca aile, çocuklarının geleceğini kurtarmak için eğitime büyük paralar ayırmaktadır. Çocuklarını kendileri gibi tarlada-bahçede çalıştırmamak ve hayvan arkasında koşturmamak için harcanan emek, para ve zaman büyük bir kayıp olarak tekrar ailelere dönmektedir. Gıda ve hayvan ithalatının temelinde yatan olgu budur. 

Ailelerin çocuklarına ve kendilerine daha iyi bir hayat ve gelecek hazırlamak için ekonomiye soktukları paralar, varlıklar ne yazık ki akıllıca değerlendirilememiştir. Yaklaşık 70 yıllık kentleşme sorunu, aynı zamanda üretimden kopan kitlelerin çok değişik şekillerde dışa vuran semptomlar yumağı ile ülkemizi bir açmaza itmiştir. 

Eskiden ev hanımlarının mutfakta kısıtlı gelirler ile yarattıkları ekonomik mucizeler yüceltilirken bugün bu olgu da önemli ölçüde yara almıştır. Ülkemiz müthiş bir “özenti ekonomisi” türbülansına girmiştir. Geniş kitleler kazanamadıkları paraları harcamaktalar ve hak etmedikleri bir refahı talep etmektedirler. Ne yazık ki bu çarpıtılmış taleplere bilinen gerekçelerle gerçekçi yaklaşılamamaktadır. 

Giderek kendilerinden daha iyi kazananlara öfkelenen kitleler ile ekonomisi kötü olanları “asalaklar” olarak niteleyen hali vakti yerinde kitleler arasında bir öfke yarışı, kinlenme, yarışı başlamıştır. Şimdilik adli istatistiklerde görülen bu sosyal yarayı saracak önlemlere daha nitelikli bir mercek tutmak gerekmektedir. 

Nitekim büyük kentlerden Anadolu’nun şimdilik doğası güzel bölgelerine başlayan organik tarım, temiz hava, trafiksiz, dingin, huzurlu hayat göçleri, kentleşmenin ürettiği aşırı gerilimden kaçma içeriği taşımaktadır. Amerikan filmlerinde görülen traktörlü, pikaplı ve bol araç gereçli çiftçi profili Türkiye’de de oluşmaktadır. Fakat Türkiye’de üreticilere düşen toprak büyüklüğü bunu bir motivasyon olarak kullanma gücüne de sekte vurmaktadır. 

Rahat ve bol kazanç, yüksek refah beklentisini oluşturan dizilerden düşük refah ve daha sıradan bir Anadolu yaşamı resmeden dizilere geçiş ve sosyal değişmeleri refahın bedelini anlatan dizilerin içeriklerindeki zayıf vurgu ve anlatımlar, kitle iletişim araçları yolu ile bir “eğitim” verme yöntemini de önemli oranda boşa çıkarmaktadır. 

Geçmişte yaşadığımız kentleşme sorunları bir arabesk kültür oluşturmuştu. Bugünkü sorunlar ise giderek zıvanadan çıkan ve belli bir kültür ile boşaltılamayan bireysel ve sosyal vahşet, sapkınlıklar ve sapıklıklar üreten ve bu yolla dışa vuran şiddet kültürü üretmektedir. 

Bayramlarda İstanbul trafiğinden aktarılan görüntüler kentleşme olgusunun ürettiği sosyal istekler ve henüz ölmemiş değerleri yaşamak için yollara dökülen kitlelerin trafik kültürü, geldiğimiz noktayı tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Bizim dışımızda Çin’de, Hindistan’da, Bangladeş ve Nijerya da vs görülen bu durum da ciddi şekilde araştırılmayı beklemektedir. 

Sonuçta üretimden kopan kitleler olgusu bugün en büyük sorunumuzdur. Kırsal üretim çeşitlerinden kopan bu kitleleri kentlerde istihdam edecek üretim alanları yoktur. Kentlerdeki bu nüfusun yeniden üretime kazandırılamaması durumunda büyük veya küçük tüm kentler birer cazibe merkezi olmaktan çıkarak linç ve yağma kültürünü yükselten birer nitelikli şiddet alanları olarak öne çıkacaktır. Bu bağlamda kent yoksulluğu ve üretimden kopan kitleler sorunu aynı mecradan beslenmektedir. Türkiye bu çarpıklığa bir çözüm yolu bulmak zorundadır. 

Hükümetin bu anlamda başardığı sosyal politikalar vardır. Bu politikalar çeşitli araştırmalar ile desteklenerek birçok sosyal facianın onu alınabilir. Hükümet’in açıkladığı son önlemler paketi, üretimden kopan kitleleri tekrar kazanmaya yönelik önemli bir adımdır, bu yaklaşım desteklenmelidir. 

“Biri yer, biri bakar, kıyamet bundan kopar” aforizması bu bakımdan altın değerindedir.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX