0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Amerikalı muhalif ve liberallere öğütler 

Amerikalı muhalif ve liberallere tavsiyelerimdir: Hiç ummadıkları biçimde o alay ettikleri, küçümsedikleri, hatta seçileceğini söyleyenlere bile sanki meczup imişler gibi baktıkları Trump işte artık iktidarı da devraldı. Acıları büyük, ne dedilerse tersi çıktı, onları ne FETÖ papazının himmet paraları kurtarabildi ve ne de “Sister” Angela’nın bütçeden yolladığı Avrolar. Ama ben onları depresyondan çıkarmasa bile oyalayacak, bunalımlarını hafifletecek yöntemler önerebilirim. 

Orantısız zekâ aritmetiği 

Her şeyden önce bizim muhalif liberal Türklerden aritmetiklerini geliştirmeyi öğrensinler. Hani derler ya “Ya dayak yememişsin, ya da sayı saymasını bilmiyorsun” diye, demek ki şimdi sıra geldi sayı saymaya. Önce günde 30 kere şunu söylesinler “Trump yüzde 40 civarında oyla seçildi, seçime katılma oranı da yüzde 54 ama hadi yüzde 50 diyelim”. Bu durumda ne oluyor? Trump, Amerikalıların sadece yüzde 20’sinin oyunu almış oluyor. 

Evet, sadece yüzde 20, yani sadece 5 kişiden biri, ama bitmedi, herkes oy kullanıyor mu, kullanamıyor. ABD’de en ufak trafik cezası nedeniyle oy kullanmaktan mahrum edilen milyonlarca insan var, ayrıca çocuklar ve hacir altına alınmış bunaklar ve hastalar var, var oğlu var! Bu durumda ne oluyor, Trump’ı seçenler ülkenin aslında yüzde 10’u oluyor. Yani her 10 kişiden sadece 1’i. 

Bunu yazılı medyada, TV’de, sosyal medyada, beyaz perdede, yolda, sokakta hep tekrarlayıp, tekrarlatsınlar.  Eğer insanlar bunu gülünç bulurlarsa desinler ki: “Gülüyorsunuz değil mi? Gülersiniz tabii hiç böyle orantısız zekâ görmediğiniz için gülersiniz.” Türkiye’de muhalefet bu hesaplarla ta 2002’den 2009’a kadar idare etti, bunu da bilsinler. 

Amanın faşizm geliyor ha! 

Sayısal meşruiyet böylece giderildikten sonra sıra anayasal meşruiyete gelir. Medya “Üç vakitte, beş vakitte faşizm geliyor” diye bağırtılsın, kamuoyu baskısı oluşturulsun ki Trump yeni yasalar çıkaramasın, hiçbir şey beceremesin, statükoda hiçbir değişiklik yapamasın. Yüksek mahkemeden yargıçlar ayarlasınlar, localar, hocalar devreye sokulsun, cübbeli ve cübbesiz liboşlar harekete geçirilsin ki, iptal edebilecekleri her yeni uygulamayı iptal etsinler. 

Türkiye’ye nazaran ABD liberallerin en büyük avantajı Hollywood’dur, Oscar almış yıldızlar harekete geçirilsin, ardından keşfedilmeyi bekleyen Los Angeles’taki on binlerce yıldız adayı sokaklara dökülsün, halkın ilgisini çekerler, onlara “Benim oyumla coninin, toninin oyu bir mi, ben entelim” dedirtsinler, faydası olmazsa da magazin ortamı yaratılır ve zaman daha kolay geçer. 

Papaz liberaller devreye sokulsun 

Bu arada devlet memurlarına kumpas düzenlensin, binlerce kişi görevlerinden atılıp yerine papazlar getirilsin, mahkemeler Trump’a karşı yolsuzluk davası açsın, Trump’ın tayin ettiği istihbaratçılar içeri tıkılıp yerine liboşlar yerleşsin ki DEAŞ’la, El Kaide ile görüşülüp ülke parçalansın. Hiçbiri olmazsa Rothschild, Rockefeller kesenin ağzını açıp çapulcuları meydanlara yığsın. Turuncu devrimi anavatanında gerçekleştirsinler. 

Eğer yukardaki öneriler topluma çok aykırı gelirse daha ılımlı ve uzlaşıcı görünmek de mümkündür. “Cumhuriyetçi Parti iyi ama ah şu Trump olmasa” denilebilir, “başında Trump olmayan Cumhuriyetçi Parti iktidarı”  gündeme getirilebilir. 

Trump Beyaz Saray’dan çıkmasın, tarafsız olsun, siyaset işlerine karışmasın” diye bir uçukluk ABD’de de tekrarlanabilir, depresyona iyi gelir, “Trump işlere karıştıkça Cumhuriyetçilerin oyu düşüyor” denirse daha da iyi olur, sanki Trump’ın da iyiliği isteniyormuş gibi rol yapılır, bu konuda muhafazakâr cenahtan devşirilecek kalemlere özel bir rol düşmektedir. 

Rex Hoca’ya da görev düşer 

Trump dış politikaya hiç karışmasın, işleri Rex Hoca götürsün” deyin ki Rex Hoca çuvalladıkça Trump’ın dış düşmanları çoğalıp, dostları azalsın, hatta bir-iki Rus uçağı düşürülsün ki Putin’le de kavga edilsin. Bu ortamda TV’lerde ağlayarak konuşan ve şapkadan tavşan çıkaran bir Protestan vaizi bulunsun, onun ayarttığı subaylarla bir darbe denensin. 

Darbe başarısız olursa hemen buna eskiden beri karşı olunduğu söylensin. “Zaten her türlü darbeye karşıyız” denilerek bu konu geçiştirilsin. Ama kalkışma sonrası alınan önlemler şiddetle eleştirilsin. Demokratik yönetim darbede meclisi bombalayan darbecilerle benzer sayılsın. Hatta gerekirse darbecilerden daha özgürlük düşmanı, daha baskıcı gösterilsin. Bu konuda iş yapacak Hristiyan gazeteciler, Hristiyan cihadı vereceklerini söyleyen ajanlar devşirilsin. 

Akrep taktiği 

Bunların hiçbirinin işe yaramadığı görüldüğünde akrep taktiğine başvurulsun. Malum akrep kendisini sırtında derenin karşı kıyısına geçiren kurbağayı soktuktan sonra “Ben de boğulup öleceğim ama ne yapayım huyum bu” demiş ya. İşte Trump’ı da kendi yakınından sokmak denensin. 

Kaygılıyız” diye işe başlansın, “Kaygılar iletildi” denilsin, ciddi ve ağdalı olunsun. Yüz hatları fazla oynatılmasın, duygular belli edilmesin, hamasi ve yüksek perdeden konuşulsun, Trump’ı devirme planları açığa çıkmasın. 

İyi de Türkiye’de bütün bunları yapanların arkasında bir Amerika vardı, Amerika’da bu işlerin arkasında kim olacak, mesele burada. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX