0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Mübarek insan köleden de aşağı 

Göç ve sığınmacılar konusunun tartışıldığı şu günlerde eski Roma’da bilinen bir konum olan “Homo Sacer” kavramını yani “Mübarek İnsanı” hatırlamamak elde değil. Roma hukukunda köleleri bile asgari koruma altına alan hükümler olmasına rağmen kendilerine “mübarek insan” denilenler değil insan, değil canlı, eşya olarak bile kabul edilmiyorlardı. 
Mübarek insan dışlanmış bir yabancıydı, ama yabancı olarak da kayıt edilmemiş bir yabancıydı. Onları öldürmek serbestti, dileyen herkes mübarek insanlara istediğini yapabilirdi, onlara tecavüz etmek, kol, bacak gibi uzuvlarını kesmek, vahşi hayvanlara yedirmek serbestti. Durumları böyle olunca tabii ki onlar için hak ve hukuktan söz etmek olanaksızdı. 

Avrupa’da yeni mübarekler 

Bugün Avrupa kapılarına yığılmış bulunan çoğu Suriyeli, yüzbinlerce göçmenin durumu da aynen böyledir. Örneğin Almanlar 9 bin sığınmacı çocuğun kaybolduğunu söylüyorlar. Sadece 9 bin mi? Bu çocuklara ne yapılmıştır? Bilmek mümkün değildir. Aslında her sene 20 bin kişinin boğularak öldüğü söylenen Akdeniz’de kaç canın kurban edildiğini de gerçekte kimse bilemez. Örneğin, batan tekneler konusundaki bilgiler sadece olayda kurtulanların verdiği rakamlara dayandırılıyor, ya herkes boğulmuşsa? 
Batı uygarlığının temelini oluşturan antik Roma’da putperestler insanları yakarak tanrılarına kurban ederlerdi. Belki de mübarek insanların şanslı oldukları tek nokta buydu, çünkü onlar insan sayılmadıkları için kurban olarak da makbul sayılmıyor, yakılmıyorlardı. Bugünkü Suriye ile benzerlik çok acıdır, Suriye’de kalırsanız bombardıman altında yanarak ABD ve koalisyona kurban edileceksiniz, Suriye’den kaçabilirseniz mübarek insanlara dönüşeceksiniz. Batı, eski Roma’yı bugünkü uygarlığının temeli sayarken haksız değilmiş demek ki. 

İnsan haklarını ararken 

Günümüzde insanlığın bir numaralı gündemi haline gelmiş olan göçmenlik sorununun kaynağında elbette ki Batı egemenliğindeki dünya sistemi vardır. Tabii, liberalizmin etkisi altında kalmış olan bazı siyasetçi ve yazarlarımız haliyle yaşanan bu trajedinin içinde insan haklarının yerini arıyorlar. Yoktur, bulamazlar, çünkü insan hakları özünde yurttaş haklarıdır. Bir devlet tarafından tanınmış olan konuma sahip olamayanlar yürürlükteki hukuktan asla yararlanamazlar. 
Bir sığınmacının insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelerin veya ulusal yasalardaki hükümlerin kapsam alanına girmesi için önce sığınmacı statüsünü elde etmesi gerekir. Bu da devlet organları önünde uzun bir süreç gerektirir. Sığınmacı olmak için başvuru yapmış ancak dosyası henüz karara bağlanmamış olanlara sığınmacı adayı denilir. Bunların hakları çok kısıtlıdır. Bir de henüz başvuru bile yapamamış olan, denizde, sınırlarda, ülke içinde kaçak durumdakiler vardır ki işte bunlar günümüzün mübarek insanlarıdır. Bazı ülkeler sığınmacılık başvurusunda bulunanlara hiçbir hak vermemek için kota dolması yahut daha önce başka ülkelerden geçmiş olma gibi gerekçelerle başvuruları reddetmektedirler. Bu durumda, dünyadaki mübareklerin sayısı hızla artmaktadır. 

Agamben ne diyor? 

İtalyan düşünür Giorgio Agamben’in Roma’daki mübarek insanları ve günümüzdeki sığınmacıları örnek vererek kanıtladığı gerçek çok açıktır. Yurttaş haklarından, yani son analizde devletten kaynaklanmayan hiçbir insan hakkı yoktur. Kutsal ve devredilemez insan hakları şeklindeki liberal gevezelikler ancak Birleşmiş Milletler gibi kurumlarda hiçbir sonuç vermeyen toplantılar düzenlemeye yarar. Sonuçta bir insanın haklardan yararlanması için politik, yani bir devlet tarafından tanınan bir konumu bulunmalıdır. Bütün insanların bir biyolojik yaşamı, bir de politik konumu vardır. Bu konum vatandaşlıkla edinilir, bir yabancı hiçbir ülkenin vatandaşı değilse, vatansız konumu da yoksa sığınmacı da değilse insan topluluğunda yeri yoktur. 
Örneğin Türkiye’de insanlar Suriyelileri din kardeşi olarak misafir ediyorlar, ancak bu tür insani kavramların bulunmadığı, Roma hukuku temelinde modern hukukun soğuk kavramlarının ağır bastığı Batı’da statü kazanmamış göçmenlerin yaşamı gerçekten tehdit altındadır. Toplumun dışında kalmışlardır ve onları koruyacak hiçbir makam yoktur.  Böyle bir insan hukuki olarak elbisesiz, yani çıplaktır, eski Amerika yerlileri İnkalar ve Aztekler gibi vahşi kabul edilir ve topluca imha edilir. Gaz odalarına gönderilen Yahudilerin önce vatandaşlıktan atılıp sonra toptan yok edildikleri gibi.

Bunu ABD yapıyor 

Aslında ABD ve ortakları bugün Ortadoğu’da işte aynen bunu yapıyorlar. Libya, Sudan, Somali ve Yemen’deki yaptıkları gibi devletleri yok ediyorlar, ya da Suriye ve Irak’ta olduğu gibi etkisiz hale getiriyorlar. Bu şekilde vatan ve vatandaş kavramını imha ettikten sonra insanları kitle halinde öldürüyor ya da öldürtüyorlar.  
ABD uçakları ve taşeron teröristler gelmeden önce, oralara önce liberal yazarlar, profesörler, gazeteciler geldi. İslamcı kılıklı Lawrence benzerleri bu ülkelere yollandı. Bunların görevi ABD, ülkeyi bombalarla veya darbelerle yok etmeden önce vatanı, milleti, bayrağı, devleti zihinlerde yok etmekti. Kabuk devlet, zalim devlet, katil devlet fikirleri; inşa edilmiş millet, yapay millet, uyduruk millet saçmalıkları bu elemanlar tarafından yayıldı. 
Devletsiz millet olmaz. Tek bayrak olmadan devlet olmaz. Devlet, millet ve vatan olmadan insan hakları, yaşama hakkı, var olma hakkı mümkün olmaz. Olur diyenler Akdeniz sularına Suriyelileri gömdüler. Ders almalıyız. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX