0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

FETÖ’nün Kozmik Oda'da bitişi

Dünkü gazetelerde FETÖ’nün “hilafet merkezi” için Ankara’da yaptırılan ihtişamlı sarayın görüntüleri yayınlandı. Washington’daki Beyaz Saray kopya edilerek hazırlanmış bu bina İslam dünyasının bir bölümüne hükmedecek bir “ılımlı İslam” liderinin merkezi olarak tasarlanmıştı. Bu proje 2014 yılında başarısızlıkla sonuçlandı ve bir devir kapanmış oldu. Ancak yakın tarihe bir göz atarsak buralara nasıl gelindiğini anlarız ve FETÖ’nün de sadece FETÖ olmadığını görürüz.

El Kaide, Humeyni ve Gülen

FETÖ örgütünün çekirdeği eski derin devletin CİA bağlantılı bir kanadı tarafından 1966 yılında yaratılmıştı ve bir kenarda tutuluyordu. Bu örgütün yıldızının parlaması için 13 yıl gerekti. ABD’nin artık soğuk savaşı sonlandırmaya karar verdiği 70’li yılların sonlarında iki önemli gelişme yaşandı. Bunlardan birincisi Sovyetler Birliği’nin Afganistan tuzağına çekilmesi ve Afgan-Pakistan sınırında CİA kontrolü altında El Kaide örgütünün kurulmasıydı. İkincisi ise, Brzezinski’nin dediği gibi Humeyni’nin Fransa’dan İran’a getirilerek Batı kontrolünde sahte bir “İslam devrimi” tezgâhlanmasıydı. Bu şekilde hem Sünni, hem de Şii dünyası etki altına alınıyor ve dünya petrol rezervlerinin yüzde 60’ı doğrudan kontrol edilebilir hale geliyordu. Ayrıca, Afganistan üzerinden Orta Asya ve Rus enerji kaynakları da sabote edilebiliyordu. Ancak Kissinger ve Abramowitz ABD strateji uzmanları İslam dünyasının tam olarak denetlenebilmesi için Türkiye’de halifelik benzeri bir yapılanma oluşturulması ve bu yapılanma çevresinde “ılımlı İslam” konseptinin dünya Müslümanlarına kabul ettirilmesi düşüncesindeydiler. Bu nedenle Afganistan savaşının başladığı ve İran’ın sözde İslam Cumhuriyeti haline geldiği 1979 yılında Sızıntı dergisinin de ilk sayısı yayınlandı ve FETÖ kamuoyu önüne çıktı.

12 Eylül dönemi ve Gülen

FETÖ’nün ilk devri 10 yıl sürdü, bu dönem içinde Batı’nın Afganistan ve İran tezgâhları Türkiye’deki 12 Eylül darbesi sonrası önlemlerle tamamlandı. Türkiye’de adına “ılımlı İslam” denilen Amerikancı anlayışın yerleşmesi için büyük çabalar harcandı. Soldan ve sağdan ABD’nin projelerine direnen milyonlarca insan işkencelerden geçirildi, “Muhafazakâr Kemal Dervişler” daha o dönemde faaliyetteydi, yersiz ve anlamsız olarak Kemalist olmakla suçlanan Evren gibi Gülenist paşalar o “ılımlı İslam” ile derin bir “Rabıta” içindeydiler. Uğur Mumcu’nun aynı adlı kitabında belirttiği gibi çok sayıda Amerikancı imam eğitimin kilit noktalarına yerleştirildi.

Faili malum olaylar

FETÖ’nün yükselme devri 1989’da başladı ve 1999’a kadar sürdü. Irak-İran savaş bitmişti ve Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde Türkiye’ye tam olarak diz çöktürülmesi gerekiyordu. Bu dönemde bir yandan emniyet ve yargının tüm kilit noktalarını FETÖ unsurları ele geçirirken, bir yandan da bir dizi cinayet ve katliamla siyaset mühendisliği yapıldı. Cinayetlerin neden faili meçhul kaldığı aslında çok açıktı. Sanık, polis, sanık avukatı, savcı ve hâkim aynı mihraktan olunca “sırlar dünyası” bir türlü aydınlatılamazdı tabii. Bir yandan da olayları perdelemek isteyen bir entel grubu tüm kötülükleri hayali bir derin devlete bağlayarak FETÖ’nün önünün açılmasına yardımcı oluyordu. FETÖ örgütü 1990’lı yıllarda Amerikancı sözde hilafet amacı doğrultusunda adım adım ilerlerken sol liberal kanattan büyük destek aldı. Aslında Amerikancılık konusunda FETÖ ile aynı çizgide olan liberaller, “ikinci Cumhuriyet”, “askeri vesayetle savaş” gibi sloganlarla projenin bir gergef gibi işlenmesine yardımcı oldular. Aslında her şey ortadaydı ama görmesini bilmek gerekiyordu. Örneğin o dönemde FETÖ’nün Papa Jean Paul ile görüşmesi epeyi tartışıldı. Ama herkes konunun dinler arası diyalog yönü” üzerinde durdu, hiç kimse de çıkıp FETÖ’ye “sen ne hakla İslam veya Müslümanlar adına Papa ile görüşürsün, sen kimsin?” demedi. Diyanet bile sustu. Dindar çevreler suskundu, laik çevrelerin liberal ve sol liberal kesimleri zaten bulundukları medya mevzilerinde FETÖ’nün emir ve görüşlerine hazırdılar. Bu nedenle projenin gerçek sahipleri artık kâinat imamlığı sırasının geldiğini düşünerek FETÖ’yü 1999’da merkeze çağırdılar.

TSK’ya iç saldırı

Daha sonraki olayları herkes hatırlıyor, 2009’a kadar olan dönem FETÖ’nün zirve dönemidir. Bu dönemde kendisine bilerek bilmeyerek ya da değişik niyetlerle yardımcı olan bazı bakan ve milletvekilleriyle, sol liberal medya ve yazarlarla, tehditle yanına çektiği bürokratlar ve sermaye çevreleriyle ardı ardına kumpaslar kurdular. Türkiye devletini çökertmek için devlet kurumlarının hemen tümüne birbiri ardından kazma salladılar. TSK’yı resmen görev yapamaz duruma getirmek, terfi ve tayinlerin kontrolünü ele geçirmek istediler. Zapt etmedikleri tek kurum, ele geçirmedikleri tek kuruluş, mahremine girmedikleri tek makam kalmamıştı. En son aşama Kozmik Oda idi. Tepedeki bir politikacının gerçek olmadığı sonradan anlaşılan beyanları sayesinde devletin çekirdeğinin bulunduğu Kozmik Oda’ya da girdiler, ama istediklerini alamadılar.

FETÖ’ye kozmik darbe

İşte bu bir kırılma anıydı, FETÖ oradan eli boş çıktı, o andan itibaren düşüşe geçtiler. Bu devrin ilk beş yılı bir anlamda bir gerilemeydi, 2014’den itibaren ise çöküş başladı. Ne hilafet hayali kaldı, ne de mehdilik. Ne gariptir, kâinat imamının sonu da kozmik odada oldu (kozmik sözcüğü kâinat anlamındaki kozmostan gelir). FETÖ, o politikacı sayesinde o kozmik bilgilere de ulaşsaydı şu anda çok farklı bir yerdeydik. Dört bir taraftan saldırı altında olduğumuz şu günlerde bunu söylemeye bile gerek yok, ama ihaneti aradan asırlar geçse de unutmayacağız.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX