0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Faize peygamber tekmesi 

Cumhurbaşkanımız bir katılım bankasının açılış töreninde yaptığı konuşmada bu tür kurumlarda faiz olmadığı için onları banka olarak adlandırmanın doğru olup olmadığını sordu. Bu ilginç sorgulamadan sonra ben de bankanın geçmişi ve anlamı konusunda okuyucularımı bilgilendirmeyi düşündüm. 

Faiz masası 

On altıncı yüzyıl İtalya’sında banka denilince para değişimi yapanların ya da tüccarların masası anlaşılırdı. Bu masa üzerinde para trafiği ya da ticareti olurdu. “Larousse” kökenbilim sözlüğü böyle diyor ama kimileri de bu sözcüğün Venedik’te ortaya çıktığını, oradaki gettonun parkında bank üzerinde oturan bazı insanların faizle para verdiklerini,  banka teriminin de buradan kaynaklandığını iddia ediyor. Bu İtalyan bankaları daha sonra Fransa’ya, Lyon kentine gelmiş, oradan da tüm Avrupa’ya yayılmıştır. 

İbadethanede faizciler 

Ancak banka anlamına gelen bu tür ‘tabla’ların varlığı çok eskilere gider. Hazreti İsa (A.S) ibadethanedeki tüccarları kovarken onların para değişim tablalarını, yani bankalarını bir tekmede devirmiştir. Yunanistan’a gidenler bilir, o ülkede banka denmez  “trapeza” denir. Trapeza aynı zamanda manastırlarda bulunan bir masadır ki üzerine adak için getirilen hediyeler ve paralar konur. 

Topraktan para 

Tarihte ilk banka Babil’de ortaya çıkmıştır. Hammurabi yasalarında da ele alınır.  O zamanlar bugünkü anlamda para bile yoktu. İnsanların birbirlerine olan borçları kil tabletler üzerine kaydediliyordu. O kil tabletler elden ele dolaştıkça bir nevi para görevi görüyordu. 
Bu kil tabletleri saklayan, depolayan ve bunun ticaretini yapan insanlar o dönemde bile vardı ve ilk bankacılar Milattan iki bin yıl önce yaşamış bu insanlardı. Kredi sözcüğünün Latincesi olan “credo”nun anlamı “inanıyorum” demektir. Bu tabletlerin değerine inananlar olduğu için ortada bir değer vardı. Sonuçta o tabletler de ayağımızın altındaki topraktan yapılmıştı. Kutsal kitap insanın topraktan yaratıldığını söylemiyor mu? Demek ki ilk para da ilk insan da topraktandır, tozdan gelip toza giderler, demek ki asıl olan inançtır. 

Eski Ahit’teki ilk ticari alış veriş Hazreti İbrahim (A.S) ve Hititler arasındadır. Peygamber, ölen karısı Sare’yi gömmek için bir mezar yeri satın almak ister. Hititliler “Paraya ne gerek var. Biz sana o toprağı bedava veririz” derler. Eski Ahit’e göre Hazreti İbrahim (A.S) iki kez kendisine yapılan mezarlık yerini bedava verme teklifini reddeder ve onlara “Sizde bu toprağın geçerli bedeli neyse ben size bunu ödeyeyim” der. 

Eski Ahit 

Faiz konusu paranın tartışıldığı her yerde geçer. Bugün gördüğümüz Eski Ahit metinleri Yahudilere diğer Yahudilerden faiz almayı kesinlikle yasaklamış, faiz konusunu çok katı kurallara bağlamıştır. “Yabancıdan faiz alabilirsin. Fakat kendi kardeşinden hiç faiz almayacaksın.”(Tevrat 23,19-20); (Levililer 25,36-37); (Zülkifl, bölüm 24) 

Faiz ve kölelik 

Bugün tanıdığımız ilk madeni para Ege Bölgemizdeki Lidya’da Milattan önce altı yüz yıllarında ortaya çıkmıştır ve ilk özel bankalar da aynı bölgede tapınakların bir yan kolu olmuştur. Apollon, Herkül gibi putlara adanan tapınaklarda para değişimi yapılmış, büyük paralar toplanmış ve faize para verilmiştir. Dünyadaki ilk merkez bankası ise yine aynı dönemde İskenderiye’de, eski Mısırlılar tarafından kurulmuştur. Eski dönemlerde faiz oranları çok yüksekti. Eski Yunan’da, Roma’da, Mısır’da ve Ortadoğu’nun tümünde yaygın bir uygulamaya göre borçlarını ödeyemeyenler sonunda köle haline getiriliyorlardı. Ya ailelerinden birini köle olarak veriyor ya da kendilerini köle olarak teslim ediyorlardı Bu konuya ileride tekrar değineceğim. 

Milattan sonra birinci ve ikinci yüzyıllar,  tüm Akdeniz havzasında gerek Yahudiliğin, gerekse Hıristiyanlığın yayıldığı bir dönemdi. Dördüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun göçmen akını dolayısıyla yıkıldığı günlerde insanlar akın akın Hıristiyan oluyordu. Tabii ki bunun nedeni Hıristiyanlığın faize ve köleliğe karşı olmasıydı. Faize ve para ticaretine devam edecekler de Yahudiliği tercih ediyordu. 

Bağışlama ve bağış 

Hazreti İsa’nın (S.A) Matta İncilinde geçen şu sözleri çok ilginçtir. “Bizim cürümlerimizi affet. Bizim bize karşı işlenen cürümleri affettiğimiz gibi.” Bu kutsal metinlerin yazıldığı eski Yunancada cürüm aynı zamanda borç anlamına geliyordu.  Yani peygamber “borçlarımızı affet” demek istiyordu. O dönemde insanların büyük çoğunluğunun yüksek faizlerle ödenen borçlar nedeniyle köle yapıldıkları dikkate alınırsa bunun anlamı daha iyi ortaya çıkacaktır. İşte Hıristiyan ilahiyatında Hazreti İsa’nın(A.S) insanların günah ve cürümlerini kendi kanıyla ödeyip onları kurtuluşa kavuşturması pratikte eski Hıristiyanlığın faizi kaldırıp Roma’daki insanları kölelikten kurtarmasıyla aynı şeydir. Bir suçu affetme, yani “bağış” sözcüğü aynı zamanda “iyilik için verilen para” anlamına da gelmiyor mu? 

Bu şekilde borçlar ve faizlerin ortadan kaldırılmasına “jübile” denilir. Türkiye’de bu sözcük çok kullanılır da ne anlama geldiği bilinmez. Yahudi âdetinde yedi senede bir faizler silinir. Yedi kere yedi senede yani kırk dokuz yıl geçince anaparası da silinir, borç kapanır. Hristiyanlık gibi Yahudilikte de faiz yasaktı. En azından fakirlerin ihtiyaç nedeniyle aldıkları paranın faizini istemek kesinlikle yasaktı. Ancak altıncı yüzyılda hahamların yazmış oldukları “Talmut” kitapları faizi dolambaçlı yollardan iyice yasallaştırılmıştır. İşte bunun için Ortadoğu’da, Asya’da ve Akdeniz havzasında milyonlarca insan bu konuda açık ve kesin bir tutumu ortaya koyan İslamiyet’in yayılışını büyük bir heyecanla karşılamışlardı. Tabii ki kölelikten kurtulmak için, bilmeyenlere hatırlatalım.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX