0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Devletsiz millet ve anayasa tasarısı

Siyasette kullanılan hoş ama boş laflar vardır; “Mutlu yarınlar” gibi, “korumak ve kollamak” gibi. Dünkü gazetelerde gördüğümüz “İnsana öncelik veren anayasa” sözü de bunlardan biridir aslında. Anayasa insana öncelik vermeyecekse neye öncelik verecektir? Dünyada insana öncelik vermeyen bir anayasa yazılmış mıdır? Zaten mesele anayasa yazmak ya da yapmak da değil, uygulamaktır. Örneğin dünyada hemen her ülkenin anayasasında koca koca harflerle “Konut hakkı” yazar, “İş hakkı” yazar, “İnsanca yaşama hakkı” yazar.  Ama dünyada evi olmayan, işi olmayan ve insanca yaşamayan milyarlarca insan var.  “Büyük insanlık geceleri köprü altında yatar” demiş şair ve bu palavraların ve parlak lafların verdiği bıkkınlığı pek güzel ifade etmiş. 

Halkını yoksulluktan ve ülkesini de geri kalmışlıktan kurtaran Çinli lider Deng, “Kedinin siyah veya beyaz olması fark etmez fare tutsun yeter” demiş. Şu anda önemli olan Türkiye’ye “kaybolan yıllarını” geri verecek olan hızlı ve etkin yönetimdir. Anayasa şöyle imiş, böyle imiş bunlar boş laftır. Bugünkü anayasada ne eksiktir ki, henüz 2023 hedeflerinden çok uzağız, terör belası hâlâ devam ediyor, devlet Paralel Yapı’dan temizlenemiyor, ulusal güvenliğimiz tehdit altında ve yeni ekonomik sıkıntılara yeterince cevap verilemiyor? Vatandaş olarak politikacılara soruyoruz: Ne yapmak istediniz de anayasadaki şu ya da bu madde size engel oldu veya şu veya bu hükmün eksikliğini hissettiniz? 

Asıl mesele başkanlık sistemi 

1981’den beri 15 büyük ve çok sayıda küçük değişiklik yapılarak insan hakları yönünden tamamen değiştirilen anayasada özgürlükleri temelden engelleyen hükümler pek kalmamıştır. Demek ki asıl sorun devletin yapısıyla ilgilidir, o da ancak idari sitem değişikliğiyle, yani başkanlık sistemine geçişle çözülebilir. Halk iradesinin yürütme organına etkin bir biçimde yansımasını sağlayarak güçler ayrılığını daha açık ve kesin çizgilerle ortaya koyacak, bu şekilde vatandaşın devlete ve hukuka olan güvenini yeniden kuracak bir yapı düşünülmüyorsa, 35 senedir bir sakız gibi çiğnenen “İnsana öncelik veren anayasa” gevezeliklerinin hiçbir faydası yoktur. Bugün insana öncelik vermek için halkımızı 2023 yılında layık olduğu yaşam düzeyine ulaştıracak hızlı ve etkin bir başkanlık sistemine ihtiyaç vardır, lafazanlığa değil. 

İnsan toplumsal varlıktır 

Tabii bir de işin tabiri caizse “ideoloji” tarafı var. “İnsana öncelik veren anayasa” ifadesi insanla devleti sürekli karşı karşıya getiren ve Türkiye Devleti’ne iflah olmaz bir düşmanlık güden FETÖ’cü anlayışı yansıtıyorsa durum daha da vahimdir. Bir kere bilinmelidir ki insan sosyal bir varlıktır. Birey sayılmak için sosyalleşir, kimlik ve kişiliğini edinebilmek için kendisi ile öteki arasındaki karşılıklı saygınlık ilişkisine muhtaçtır. İnsanlar Tarzan olmadığına göre insanı toplum dışında düşünemeyiz. Bir toplumun var olması da her zaman bir devletle birliktedir.  

Devlet hepimiziz 

Devlet denilince sadece memurlardan, askerlerden ve yargıçlardan oluşmuş bir örgütlenme düşünülmez. Devlet hepimiziz. Örneğin iki insan birbiriyle kalıcı ve sürekli bir ilişki kurmuşsa, ortada ikisi gerçek birisi tüzel üç şahıs vardır. Biri, diğeri ve aralarındaki kurumsallaşmış ilişki. Anne, baba ve çocuklar varsa, aile de vardır ve varlığını bir kurum olarak gösterir. Devlet işte Türkiye’deki insanlar arasındaki ilişkilerin toplamının bir ifadesi ve ruhudur. Bu ruh kendini devletin mekanizmasında nesneleştirir ve devletin eylemiyle insanlar yurttaş olmaya doğru devinirler. 

Kendimizi FETÖ’cü aydınların 30 yıldır Türkiye toplumuna aşıladıkları ilkel ön kabullerden kurtarırsak devletsiz millet olmayacağını anlarız. Devletle insan arasında uzlaşmaz bir çelişki olmadığını, insan, yurttaş ve devletin, tez, antitez ve sentez olduğunu görürüz. Dolayısıyla insana önem verildikçe devlet ön plana çıkar, devlete önem verildikçe insan ön plana çıkar. Çağdaş devlet kavramının oluşumuna katkıda bulunmuş bütün büyük düşünürler de devletin bir halkın siyasal birliği olduğunu söylerler. “Devlet” sözcüğünü ilk kez kullanan düşünürler bunu Floransa kent devleti için kullanmışlardır, dolayısıyla küçüklüğü büyüklüğü de fark etmez. Hükümetler değişse de, hatta hükümet etme biçimleri değişse de bu siyasal birlik devam eder. Bizim bin yıllık devletimiz gibi.  Tarih öncesi toplumlarda devletin bulunmadığı fikri bir efsanedir, bu efsane 1920’den itibaren çürütülmüştür. Her toplumda en azından bir ihtiyarlar meclisi vardır, orada devlet budur. Gelecek toplumlarda devletin olmayacağı fikri de aynı şekilde kıyametçi sapkın Yahudi ve Hıristiyan tarikat oluşumlarının uydurmalarından ibarettir. Bu bakımdan artık bireyle devleti karşı karşıya koyan ve devleti zayıflatan teorilerden vaz geçilmelidir. Tam tersine devletin halka aidiyetini, halkın da devlete aidiyetini daha da sağlamlaştıracak bir anayasaya ihtiyaç vardır. 

Devletsiz millet olmaz 

Peki, devletsiz halk olmaz mı, bir devlete aidiyeti bulunmayan, ya da ona hizmet eden bir devleti olmayan halk olmaz mı? Olur. İşte o halkları Ege ve Akdeniz sularında boğulurken görüyoruz. Maalesef Türkiye’yi ve Türk milletini de aynı durumlara düşürmeye çalışan dış odaklar ve içerdeki lobileri de yok değil. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX