0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Darbeler devrinin sonu nasıl gelir?

Balyoz kumpası bütün hızıyla devam ederken, zafer sarhoşluğuyla kendini kaybetmiş olan bazı liberaller Türkiye’de darbeler devrinin kapandığını iddia ediyorlardı. Her zamanki bürokratik vesayet teorilerini tekrarlayan bazıları aslında yeni tezgâhlanan bir darbenin hazırlıklarına bilmeden yardımcı olduklarının farkında değillerdi. 

Boş hayaller 

Türkiye’de kendileri darbelere ön ayak olanlar da dâhil herkes en azından görünüşte darbelerden şikâyet eder. Bu konuda çok sayıda kitap, yüzlerce araştırma, binlerce makale yazılmıştır. Kimi sosyolojik açıklamalara sığınır, kimi anayasa değişikliği önerir, bazıları ise kurtuluşu Avrupa Birliği hayallerinde arar. 
Türkiye’de hemen her 10 yılda tekrarlanan darbe girişimlerine dikkatlice ve önyargısız olarak bakıldığında bu önerilerin tümünün yanlış olduğu fark edilecektir. Çünkü bir kere tanı yanlış olunca, çözüm de haliyle çıkmaz bir yol olarak kalacaktır. Darbeler aslında ABD ile 1946’da başlayan ve 1952’deki NATO üyeliğiyle resmileşen yolculuğumuzun ara istasyonlarıdır. ABD’nin Türkiye üzerindeki egemenliği ve etkisi her darbeden sonra daha da ağırlaşmış ve kökleşmiştir. 

27 Mayıs ABD hamlesi 

Dikkat edilsin, 1960 darbesine muhatap olan merhum Adnan Menderes ABD karşıtı bir lider değildi. Ama ABD onun sadakatinden ve Türkiye’yi istenilen maceralara sürükleme kapasitesinden emin olmadığı için kanlı bir darbe yaptı. Menderes’in yerine daha önce çalıştığı bir ABD firmasının adından ötürü “Morrison” lakabıyla anılan Süleyman Demirel iş başına geldi. Artık, herkes “işte ABD adamını buldu” derken Demirel iki kez darbeye muhatap oldu. Çünkü ABD eşit ilişkiyle, hatta koşullu bağlılıkla yetinmiyor, ülkeye daha fazla gittikçe artan bir biçimde yerleşmek istiyordu. 
1960 Darbesinin hemen sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ABD yapılanması derinleşirken, ABD çizgisinde eğitim kurumları ve ortak programlar geliştirildi. Komünizmle mücadele adı altında Amerikancı İslam çizgisinin ilk temelleri atıldı. Milyonlarca Türk işçisi ABD işgali altındaki Almanya’nın yeniden inşası için bu ülkeye yollandı. Türkiye AB’nin o dönemki adı olan Ortak Pazar şemsiye altına alınarak, “onlar ortak Türkiye Pazar” zihniyetiyle köleleştirilmeye çalışıldı. 

12 Mart’ta yine ABD 
Atılan adımların yeterli olmadığı düşünülmüş olmalı ki 1971 darbesi yapıldı. Haşhaş ekimi yasaklandı, Türkiye İsrail çıkarları doğrultusunda bir Kıbrıs politikasına yöneltildi, Türk istihbarat kurumları yaygın bir kontrgerilla şebekesine dönüştürüldü, gereğinde Rusya’ya karşı başlatılması düşünülen bir terör savaşının provası olarak binlerce cana mal olan bir sağ-sol çatışması kışkırtıldı. 
1960 ve 1971 Darbeleri siyasal ve askeri planda ABD egemenliğini sağlasa da ekonomik ve sosyal alandaki dönüşüm tamamlanmamıştı. 12 Eylül darbesi Türkiye’yi küresel sermayenin ipine sıkıca bağladı, ABD’ye karşı direnen bütün güçler tasfiye edildi, yeni dönemde faiz ve kredi sistemleriyle insanların gelecekleri de ipotek altına alındı. 1980’lerde büyük bir ahlaki çöküş ve toplumda keskin bir zengin-fakir ayrımı belirdi. Bu yeni toplumun ideolojik bekçileri olarak liberal aydınlar parlatıldı. 

Darbeler yetmedi 

Türkiye 1990’lara geldiğinde Komünizmle Mücadele Derneklerinde yetiştirilmiş olan FETÖ’cüler iyice palazlanmış, 1993’ten itibaren derin devleti ele geçirmeye başlamışlardı. Bu dönemde ABD egemenliğini daha da pekiştirmek için toplum laik-dindar, Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi kamplara ayrılmaya başlandı. ABD yine memnun değildi, ABD’nin Irak politikalarına karşı çıkan politikacılar ve askerler ortadan kaldırılmış ancak bu da yeterli olmamıştı. 
28 Şubat darbesi Türkiye’de adına ABD’nin ılımlı İslam dediği FETÖ grubunun pozisyonlarını sağlamlaştırmak için yapıldı. İmam Hatiplerin engellenmesi ve başörtüsü yasağı geleneksel Müslüman kesimin önünü keserken yozlaşmış Amerikancı unsurların önünü açtı. Uygulanan politikalar sonucunda İslami kesimdeki okumuş yazmış insanların büyük bir bölümü FETÖ’nün kontrolü altına girdi.   

Kumpaslar ve son darbe 

ABD Türkiye’yi tam olarak ele geçirmek için Balyoz, Ergenekon gibi kumpasları yaptı, Gezi’de Ukrayna türü Turuncu Devrimi, 17-25 Aralık’ta Brezilya türü hukuk darbesini denedi. 15 Temmuz’da da ülkemizi tam olarak teslim almak için bir iç işgal girişimi yaptı. Başarsalardı Türkiye parçalanmış, ABD askerleri tarafından ele geçirilmiş ve tamamıyla köleleşmişti. 

Çözüm nedir? 

Darbeleri önlemenin yolu ABD’nin 70 yıldır ülkemize yerleştirdiği ve yukarda saydığımız tüm etki araçlarını ortadan kaldırmaktır. ABD ile ilişki eşit hale getirilmeli, ülkemizdeki askeri varlığı sınırlanmalı, Türk ordusu ABD standartları ve eğitiminden giderek uzaklaşmalı, milli savunma geliştirilmeli, çok yönlü dış politika izlenmelidir. Bununla bağıntılı olarak ekonomik ve mali planda bağımsız politikalara ve reel ekonomiye öncelik verilmelidir. Ayrıca eğitim, kültürde ABD etkisiyle mücadele edilmeli, “geleceğin liderleri” gibi ABD’ye eleman yetiştiren projelere dikkat edilmelidir. Sivil toplum örgütü adı altında etki ajanlığı yapan kuruluşlar veya Soros, Murdoch gibi medyada, ekonomide ve toplumda yıkıcı faaliyette bulunan uluslararası şebekeler engellenmelidir. Yeni bir darbe ihtimaline ya da teröre karşı ancak böyle mücadele edilebilir. Darbesiz Türkiye, bağımsız Türkiye’dir. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX