0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Amerikan gözbağcılığının bitişi–5

İlk dört yazımda 1933’ten beri devam eden Amerikan yanlısı “İslamcılık” hareketini anlatıp bu tür İslamcıların, bir Amerikan zihniyeti olan “Batı emperyalizmine dokunmayan Müslümanlar bin yaşasın” taktiğine hizmet ettiklerini açıklamıştım. Dünyada ABD’ye karşı denge unsuru oluşturan Sovyet kampı da yıkılınca Amerikalılar artık tarihin sonunun geldiğini ilan ederek “Küreselci liberal yeni dünya düzeni”ne geçtiler. Bu ahlak dışı ve adaletsiz düzende ABD’nin en büyük destekçisi Suudi tipi Amerikancı “İslamcılıktı”. 

ABD’nin yedek lastiği 

ABD’nin yeni liberal düzeninde tam 14 İslam ülkesi işgal edildi, bunların bazıları haritadan silindi, Müslüman siviller binlerce kez bombalandı, milyonlarca Müslüman katledildi. Bu “Firavun zulmü” sırasında ABD’nin Avrupalılardan bile daha yakın ortakları Amerikancı “İslamcılardı”. 

Saddam’ın Kuveyt saldırısı herkesin bildiği fakat bir türlü dillendirmediği gerçeği ortaya çıkarmıştı. Suudiler kendi ülkelerini koruyacak güçte değillerdi, bu nedenle on binlerce Amerikalı kutsal toprakların yakınlarına yerleşti. Zaten 1979’daki Mekke saldırısında da Fransız özel kuvvetlerinden yardım istenmişti ve bu leke kendilerini Osmanlı’yla kıyaslayanların alnından çıkmayacaktı. Peki, Suudilerin her yıl milyarlarca dolar ödedikleri en modern ABD silahları ne işe yaramıştı? Bu ticaret sadece kara ve kanlı paranın aklanmasına ve Sam Amca’nın zengin edilmesine yaramıştı. 

Terör ortamı 

Bu son derece moral bozucu ve hayal kırıklığı yaratıcı durum Suudi ve Körfez şeyhleri arasında içten içe şiddetli bir tepkinin doğmasına ve terör örgütleri açısından elverişli bir ortam yaratılmasına neden oldu. Yemen asıllı Usame Bin Ladin Suudi Arabistan’ın en zengin ailelerinden birinden geliyordu. Dünyada 1960’lı yıllarda mevcut petrol kuyularından yarısı Bin Ladin ailesine aitti. Usame, Afganistan’da Sovyetler'e karşı mücadele etmişti. ABD’nin orada Suudi desteğiyle kurduğu terör örgütü tabii ki sadece Amerikan çıkarlarına yaramaktaydı, ama Usame bunu o dönemde bir İslam devletini komünistlere karşı korumak şeklinde anlamıştı. 

Usame, 1990’ların başında Afganistan’dan dönüp de Suudilerin Irak karşısındaki acınacak durumlarını görünce, onlara bir ordu kurup başına geçmeyi ve mücahitleriyle birlikte Saddam’a karşı ülkeyi korumayı önerdi. Fakat Suudiler Usame’nin mücahitlerini değil ABD askerlerini tercih ettiler. Çılgına dönen Usame, ABD askerlerinin kutsal topraklardan çekilmesini ve masum Irak halkına uygulanan ekonomik ambargonun kaldırılmasını istedi. Gerçekleri söylememek en az yalan söylemek kadar etik dışı bir davranıştır, bu nedenle bunları okurlarıma hatırlatıyorum. 

Meşrutiyet istedi 

Suudi Arabistan’da 1973’ten sonra kazanılan petrol paraları ülkeyi bir ölçüde modernleştirmiş, dışarda okuyan, dünyayı tanıyan bir gençlik belirmişti. Yeni ortaya çıkan bazı burjuva unsurları değişim ve anayasal meşrutiyet istiyorlardı. Medine Vesikası’nın ortaya çıktığı topraklarda bu talep hiç de yersiz değildi. 

Usame bir terörist olarak mutlaka kınanmalı, yöntemleri ve zihniyeti sonuna kadar eleştirilmelidir, ama bir mafya ya da Yakuza mensubu değildir, öyle olsaydı trilyonluk serveti bırakıp Tora Bora dağlarında yaşamazdı. Usame bir teröristtir, bu doğru ama Amerikalıların onu bir deli, bir fanatik olarak şeytanlaştırması da mantıksızdır. Çünkü ona fanatizm adına yapılan suçlamaların hepsi aslında Amerikalıların sevgili dostları Suudilerde de fazlasıyla mevcuttur. 

CIA Uzmanı ne dedi? 

Usame konusunda bilgi edinmek isteyenlere eski CIA ajanı ve Bin Ladin Masası Başkanı Michael Scheuer’in kitaplarını öneririm. Orada İslam düşmanı liberallerin yalanlarını değil gerçekleri bulacaksınız, zaten kendisi ABD’nin içe kapanmasını istiyor ve Trump’ı destekliyor. CIA Bin Ladin Masası’nın eski Başkanı “İslami terör diye bir şey yoktur, radikal İslam hayali bir düşmandır, bunlar küreselci liberallerin saçmalıklarıdır ve bu liberal yaklaşım eski Troçkist solcuların bir uydurmasıdır” diyor. 

Bu tür terör örgütlerinin kaynaklandığı ortamın Suudi ve Körfez olduğu bellidir, bunların finansmanı da orada petrolden gelen dolarların üzerine oturmuş olan fakat gizlice muhalefette bulunan şeyhlerdir. Ama asıl teknik, taktik ve yönlendirme başka yerden yapılmaktadır. Bunu anlamamızı sağlayacak kanıtlar artık birbiri peşi sıra gelmektedir. Trump ve ekibindeki generallerin DEAŞ konusunda Obama’ya yönelttikleri suçlamaları, eski Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ses kayıtları takip etmiştir. ABD, “Echelon” adı verdiği uydulardan başlayıp çevre dinlemesine kadar bir dizi aracın kullanıldığı dev bir elektronik takip sistemi kurmuş, adeta muslukları açıp kapatır gibi terör örgütlerini yönlendirmektir. 

“İslamcılığın” etinden,sütünden, derisinden yararlandı 

ABD çeşitli yollarla bu tür terörü kontrol ederken Suudi tipi Amerikancı “İslamcılığın” her iki kesiminden de, iktidardan da muhalefetten de yararlanmış olmaktadır. İktidarın petrolünden, parasından, stratejik yerinden, muhalefetin de eylemlerinden, insanları korkutmasından ve ABD’ye gerçekten karşı çıkanları sindirmesinden istifade etmektedir. ABD, Ortadoğu’da sadece petrol değil adeta altın bulmuştur, Küreselcilerin İslam istismarını durdurmak dünya barışı ve insanlık için şarttır. 

Liberal küreselcilik 21’inci yüzyıla Amerikancı “İslamcılık” sayesinde egemen güç olarak girmiştir. Bu konuya 28 Şubat’a götüren gelişmelerle devam edeceğim.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX