0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

AK Parti'deki Truva Atı 

Son zamanlarda birbirine pek benzeyen ve sık sık tekrarlanan gelişmeler var. AK Parti içine epeyi eski bir tarihte sokulan Truva atından birileri çıkıp kılıç sallıyor, mızrak atıyor ama hiçbiri etkili olmuyor. Anadolu, Batı'dan gelerek içeri sızan işgalcilere karşı direniyor. 

Batılıdan kuşkulanırım 

Yunanlıların, hediye süsü verilen devasa bir tahta atı Truva surlarının içine sokmaları ve bu atın içinden çıkan savaşçıların gece kenti ele geçirmeleri olayı çok meşhur bir efsanedir. Çanakkale’de bulunan tarihsel kente yapılan bu saldırı İkinci Truva Savaşı olarak anılır. Birinci savaşı Herkül gerçekleştirmiştir.  Sapkın bir cemaat liderinin bu ismi çok benimseyip kendine takma ad olarak alması ne kadar da anlamlı! Truva Atı olayında, bu atın kutsal olduğunu, dokunanın çarpılacağını iddia eden Yunan ajanının adı da Sinon’du. Tuhaf bir şekilde Haliç’teki Simonlar’ı hatırlatıyor, değil mi? Ama biz olay sırasında bir konuşma yapan Truvalı Laokon’a inansak daha iyi olacak. Adı “halkı anlayan kişi” demek olan Laokon, “her ne olursa olsun, bize hediye verseler de, ben Yunanlı'dan kuşkulanırım” demiştir. O “Yunanlı” desin, siz “Batılı” anlayın. 

Amerikan kumpası 

Gerçekten de Batılılar, özellikle Anglosaksonlar Truva efsanesine çok büyük önem vermişler, Truva’dan ilham alan şiirler, hikâyeler, filmler, sanat eserleri yapmışlardır. Eskiden Türkiye’deki kolejlerin hazırlık sınıfında o hikâyeleri okuturlardı, belki hâlâ da öyledir. Truva atı, dünya ve politikaya Anglosakson bakış açısının da bir parçası olmuştur. Amerikalılar, 1773 yılında İngilizlere karşı bağımsızlık savaşını başlattıkları zaman Çin’den çay taşıyan İngiliz gemilerine yönelik bir baskın yapmışlardı. Burada dikkati çeken nokta, beyaz, Anglosakson Amerikalıların eylem sırasında Kızılderili kıyafetine bürünmeleriydi. Böylece o zaman çok korkunç kabul edilen Mohikanların görüntüsüyle İngilizler korkutulmuş olacaktı, hem de başarısızlık halinde suç üstlenilmeyecekti. Kuruluşunda bu tür kumpas ve tezgahlar bulunan bir ulusun 250 yıl sonra DAEŞ veya PYD gibi yapılanmalarla haşır neşir olmasına şaşırmak gerekir mi? 

ABD, 1990’dan beri Türkiye’deki nüfuz politikasını değiştirmiş, Truva atı taktiğine ağırlık vermiştir. Daha önceleri, askerle işbirliği ve NATO çerçevesinde kurulan kontrgerilla gibi örgütlenmelerle ülkemizi kontrol eden Amerikalılar daha sonra Türkiye’de resmen paralel bir devlet inşa etmişlerdir. Bu çalışmayla birlikte zamanla ve sırasıyla bütün partilere meşreplerine uygun Truva atları yerleştirilmiştir. Ayrıca aynı tür çalışmalar sanat ve kültür dünyasıyla medya alanında da sürdürülmüş, sentetik aydınlar ortaya çıkarılıp, parlatılmıştır. 

Çatlaktan yararlandılar 

AK Parti camiasındaki Truva atının özellikleri şunlardır: Nasıl Truva’ya sokulan tahta at surlardaki bir yarıktan içeri sokulduysa, AK Parti’deki güruh da milli saflardaki tarihsel anlaşmazlıklardan yararlanır. Bu soyut ve geçmişte kalmış bölünmüşlükler iki alandadır, dindar-laik ikilemi ve asker-sivil ikilemi. Kurtuluş savaşındaki cephenin sonradan bıçakla ortadan ikiye yarılması ülkemizi köleleştirmek isteyenlere arayıp da bulamayacakları bir fırsat vermektedir. 

Dikkat edilirse, 90’lı yıllar birinci nifakın,  yani dindarlarla laiklerin birbirine düşürülmesi sürecinin başladığı yıllar oldu. Daha sonra ise Balyoz, Ergenekon gibi kumpaslarla askerlerle siviller karşı karşıya getirilmek istendi. Bu iki sürecin doğru bir analizi bize Ak Parti’deki Truva atından çıkan etki ajanlarının taktikleri hakkında da bilgi vermektedir. Onlar, defalarca aynı huruç harekâtlarını tekrarladıkları için gelecekte neler yapacaklarını önceden kestirmek mümkün olabilmektedir. 

Önceden anlaşılıyor 

Bir müddet sonra bölücü, yıkıcı veya yıpratıcı bir kampanya başlatacak olanlar bunun öncesinde ülkenin çoğunluktaki dindar ve İslami hassasiyetleri güçlü olan kesiminde bir sempati dalgası yaratmak isterler. Ayasofya, Bosna, tek parti devrindeki haksızlıklar veya İnönü’nün hiç duyulmamış ihanetleri gibi konularda hamasi konuşmalar yapılır, yayınlar devreye sokulur. Bu şekilde kamuoyunun dikkati somut, acil ve cephede verilen en önemli konulardan uzaklaştırılır, kaygan ve aldatıcı bir zemin yaratılır. Bu zeminde dış politika gibi kısa vadede somut verilerle ve kesin delillerle kanıtlanamayacak konular hedef seçilip eleştirilere girişilir. 

Eskilik bahanesi 

Onlar zamanında Truva atıyla içeri girdikleri için eskidirler, eskiliklerine güvenerek ülkenin birlik ve bütünlüğünü zedeleyen en yıkıcı eleştirileri bile yapmayı kendilerinde demokratik hak görürler, ama kendilerine kazara cevap verenleri çeşitli bahanelerle susturmaya çalışırlar. En sıkıştıkları zamanda geçmişte yaptıkları hizmetleri, sözümona çektikleri çileleri gündeme getirirler, oysa hizmet dediklerinin altını kazısanız sadece kumpas, fitne ve bölücülük çıkar. Zaten baştan itibaren bütün amaçları dindarlarla laikleri ve de askerlerle sivilleri kapıştırmaktır. 

Sadede gelsinler 

Onlara karşı dürüst ve vatansever insanların tavrı konuyu bugünün gündemine getirmek olmalıdır ki kaçak güreşemesinler. Onlara sorulmalıdır. FETÖ’nün komplolarına, ülkemize karşı kim varsa onu desteklemesine ne diyorlar? PKK-PYD terörüne karşı verilen mücadeleye neden destek olmuyorlar? İran’ın Müslümanları arkadan hançerlemesine neden ses çıkarmıyorlar? Esad katiline karşı ses çıkartmadan soydaşlarımızın yok olmasına razı olmamızı mı istiyorlar? Konuşulacak konular bunlardır, onlar eski tabirle sadede gelmeye davet edilmelidir. 

Bu sorulara verdikleri kaçamak cevaplardan tanırız onları. Cumhurbaşkanımızı etkisizleştirmeye çalışmaları ve uzlaşma adına AK Parti-CHP koalisyonu istemelerinin amacı açıktır: Terör saldırılarına boyun eğilmesi, Batılı ülkelerin dümen suyuna girilmesi, onların öncelikleri ve stratejisine göre mevzilenilmesi.  Ama ne var ki, o kadar çok boş konuştular, sağa sola o kadar çok mızrak atıp, kılıç salladılar ki giderek etkinlikleri azalıyor. En hızlı taraftarları bile ses çıkaramayıp, sadece Cumhurbaşkanı danışmanlarına bir-iki korkakça taş atıp kaçıp gitmekle yetiniyorlar. Ama ne kendileri sandıkları kadar akıllılar, ne de kamuoyu umdukları kadar saf.

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX