0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

AB’den son dedikodular 

Neden İngiltere Başbakanı Cameron çıkış görüşmelerini başlatmak için 3 ay bekleneceğini söyledi? Neden Almanya Dışişleri Bakanı, Fransa, İtalya ve Benelux ülkeleri dışişleri bakanlarını toplayarak görüşmelerin hemen başlaması için Cameron’a acil bir çağrıda bulundu? AB Komisyonu Başkanı Juncker hangi niyetle daha da ileri giderek “Bu, anlaşarak yapılan bir boşanma değil, zaten İngiltere ile ilgili ilişkimiz de bir aşk ilişkisi değildi” dedi? Ve neden Merkel birden sahneye çıkarak Avrupalı politikacılardan acele etmemelerini istedi? Bütün bu olup bitenin elbette bir anlamı var. 

Paramparça 

Avrupa Birliği’nin temeli olan Alman-Fransız ortaklığı Brexit ile darmadağın olmuştur. Merkel ile Hollande arasındaki derin uçurum birkaç saat içinde ortaya çıkmıştır. Paçası tutuşmuş olan Hollande, telaşla “Böyle devam edemeyiz” diyor. Fransa, yeni bir sözleşmeyle reform yapılarak yeniden güven kazanılmasını istiyor. Tabii Hollande’ın peşinde AB’den çıkış için ikide bir referandumu zorlayan bir aşırı sağ vardır. Merkel ise bu kargaşadan Alman liderliğini ve kendi rolünü pekiştirmek için yararlanmak istiyor ve statükoyu savunuyor. 
Fransa Devlet Başkanı büyümeye ağırlık veren, kamu yatırımlarını öngören sosyal politikaları gündeme getiriyor. Daha da önemlisi 19 üyeli Avro Bölgesi’nin özellikle desteklenmesini söylüyor. Bir patron gibi davranan Merkel’in cevabı ise aceleci ve basit çözümlerden kaçınmak, sıkı para politikasına devam etmektir. Üstelik Merkel sadece Avro Bölgesi’ndeki ülkelerin değil, 27 üyenin hepsinin beraber olmasını vurgulamaktadır. Bu hamlelerden kolaylıkla çıkartılacak sonuç şudur: Fransa birbirine yakın olan ülkelerin daha sıkı bir birliktelik kurmalarını istemekte ve Almanya’dan kendisini ve güç durumda olan benzer ülkeleri ekonomik yardımla kurtarmasını talep etmektedir.  Almanya’nın ise daha sıkı birlikteliklere şimdilik niyeti yoktur. Avro Bölgesi’ne girmeyen ülkeler daha çok Almanya’ya yakın ülkeler olduğu için Merkel onları kendi etrafında toplamaya çalışmaktadır. Bu bir bakıma Almanya’nın İskandinav ve Doğu Avrupa merkezli bir güç odağı yaratma çabasıdır. 

Denge bozuldu 

Belli ki İngiltere AB’den ayrılınca Fransa ile Almanya arasındaki politik denge bozulmuş ve ağırlık Almanya’dan yana kaymaya başlamıştır. Bunun için Fransa acele müttefiklerini yanına toplayıp Almanya’yı yeni bir politika izlemeye zorlamakta, Merkel ise aldırış etmemektedir. Fransa Devlet başkanı Hollande, Cuma günü Komisyon Başkanı Juncker ile ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz’la görüşmüştür. Bunların ikisi de Avrupa’da daha sıkı bir birliktelikten yanadır. Merkel ise sadece Konsey Başkanı Tusk ile görüşmüştür. O da bu öneriye Merkel gibi ihtiyatlı yaklaşmaktadır. 
Merkel ile Hollande’ın arasındaki başka bir sorun Alman Başbakanı’nın önümüzdeki yıl Hollande’ın bir daha seçilemeyecek olduğunu düşünmesidir. İşte bu nedenle normal olarak önümüzdeki Salı günü Merkel ile Hollande baş başa yemek yiyecekken bu yemeğe İtalyan Başbakanı Renzi de çağırılmıştır. Merkel, İngiltere’nin ayrılışı gibi önemli bir konuda kendisinin yanında sadece Hollande’ın bulunmasının zayıf kaçacağını düşünmüştür.   Hollande ise Merkel’e karşı Almanya’da koalisyon ortağı olan sosyal demokratlarla temasını sıklaştırmaktadır. 

Ya aşırı sağ gelirse? 

Alman-Fransız kavgasında ülke olarak Almanya ağır bassa da Fransa politik işbirlikleriyle bu açığı kapatmaya uğraşmaktadır. Ancak bu alanda da Merkel’in en büyük beklentisi önümüzdeki mayıs ayında Fransız sağının lideri Sarkozy’nin iktidara gelmesidir. Zaten işte bu nedenle geçen hafta Merkel Sarkozy ile Berlin’de uzun uzun görüşmüştür. Peki, ama ya o tarihte Fransa’da iktidara aşırı sağ gelirse? Elbette ki Merkel böyle bir ihtimale inanmıyor ama bilinen o ki son dakikaya kadar Brexit’e de inanmamıştı. O kadar ki hükümetinin Avrupa İşleri Sözcüsü haftalık konferansını aynı saatte tutmuş, kendisi de Bavyera’dan gelecek bir heyetle tartışmak için Potsdam’a gitmişti. 

Para, para, para 

Batmakta olan Titanic gemisini andıran Avrupa’da işler böyle. Alman Dışişleri Bakanı’nın AB kurucularını İngiltere’yi acil bir “boşanma” için sıkıştırması sosyal demokrat olan Steinmeier’in de Fransa gibi daha sıkı bir birlik fikrini bir an önce gündeme getirmek istemesinden gelmektedir. Merkel’in “acele etmeyelim” çağrısı İngilizleri savunmaktan çok bu fikri ekarte etmek anlamına geliyor. Peki, Cameron niye ayak sürüyor? Çünkü Londra bankacılık sektörü yani City’de 2 milyon 200 bin kişi çalışıyor ve İngiltere’nin AB’den çıkması en azından 100 binlerce kişinin işsiz kalması demek. Avro üzerinden işlem yapma hakkının kaybolması ve diğer mali kayıplar da cabası. İngilizler ince ve kurnaz pazarlıklara girişerek birçok edinilmiş haklarını korumak peşindeler.  Bu noktada neden Juncker’ın İngilizlere bu kadar şiddetli tepki gösterdiğini de anlıyoruz. Kendisi Lüksemburgludur.  İngiltere’nin kaybettiği pastadan önemli bir bölümünü bir bankacılık ülkesi olan Lüksemburg’a taşımak için çok iştahlıdır.  
Bu yazımda size Avrupa değerlerinden küçük bir demet sundum.  Ne yüce değerler değil mi?  Herkes birbirine kazık atmak ve üstünlük kurmak peşinde.  

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX