0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Mesele 28 gün mü? 

Hava inadına yaz mevsiminde olduğumuzu unutmuşçasına soğuk, bardaktan boşalırcasına da yağmur yağıyor! Biz de, üç dede yemeğimizi yedik ve ortanca dedenin demlediği çaylarımızı yudumlamaktayız! “Neden ortanca dede çayı demliyor “ diye soracak olursanız çay demleme hususunda o bendenizden çok daha maharetli! En büyük dede ise doksanını geçmiş olduğundan baş köşede oturmakta! 

“Dem” ile “Demlenme” arasındaki farkı bir kaç vesileyle anlatmışımdır, lakin genç neslin hem biraz sonra yazacaklarımı hem de biz dedelerin halini anlamaları için onların anlayacakları lisanla bir kez daha arz edeyim. 

Dem, için için yanan kısık, kor ateşte dem olur, sindire sindire, rengi, kokuyu cem edercesine... İçten yanar, sesi kısık çıkar, nefes sesi arada kocaman, uzun çıkar! Bir de arada sırada inilti sesi duyulur! Demlenme har ateşte olur dışı yakar, dıştan yakar, sesi çok çıkar, yananı da duyanı da rahatsız eder!  Demli çay yüreği coşturur, alır eline yürek asasını ve başlar maziyi karıştırmaya! 

Mecliste yaş aralığının bir ucu 1926’ya diğer ucu da 1966’ya dayanıyorsa, maziden neler çıkar varın siz düşünün! Bu gibi meclislerin en fazla konuşulanı da askerlik anıları olur. 1926’lının 4 sene, 1942’linin 2 sene, 1966’lının da 28 gün askerlik yaptığını düşünürseniz, o sohbetin konusunun az çok ne olacağını tahmin edersiniz! 

1926’lı dedenin en fazla kullandığı kelime, “Seferberlik”! 

Bir nevi olağanüstü hal diyeceğim, lakin şimdiki olağanüstü hal ile karıştırılmasından da korkmuyor değilim!   

Birinci Dünya Savaşı, peşinden İkinci Dünya Savaşı ve hala dumanlar tütmekte! Ekmeğin karneyle verilmesi, ekmek yapacak un olmaması... Bahsettiğim, 1926’lı dedenin askerlik yaptığı yıllar, 1940’ların sonu! 

1942’li dede ise en fazla, “Tahta ranzalar, battaniye, tahta kurusu, bit, pire, ihtilal, Talat Aydemir” kelimelerini kullanıyor! En fazla üzüldüğü şey, Isparta Davraz’da soğuk kış günlerinde 350 kişilik koğuşun tahta ranzalarında üzerine örtecek ikinci bir battaniyenin olamaması, bir de içtimada yakasında bit olduğu için kumandanın verdiği tek ayak üstünde durma cezası! 

“Talat Aydemir ihtilali gündüz yapmaya kalktı, 58. Tümenin üzerinde uçaklar uçtu, bize ilk kez gerçek mermi verildi o gün ve  üstten basma sekiz mermi alan tüfeklerimizle beklemeye başladık”! 

1926’lı dede kendi kendine mırıldanmaya başladı, “Telsiz nerdeee, tık tık mors yapardık”! Mors yapardık dediği, mors alfabesiyle haberleşme! 

Şimdi siz, kendinizi benim yerime koyun bakalım, “Bedelli” askerliğini 28 gün yapmış biri olarak aç ağzını açabilirsen! 15 yaşımdan beri kendimi asker görmüş, vatan, bayrak için daha çocuk denecek yaşta ölmeyi şeref bilmiş, hayatını bu şekilde yaşamış, daha 15’inde vatan, bayrak için 15’inde şehadet şerbeti içmiş arkadaşlarının tabutunu taşımış biri olarak askerliğimi bedelli 28 gün yaptım! 

Neden mi? 

Uzayan okul, iki çocuk, mesleğinden vazgeçmeme uğruna gırtlağa kadar borç ve zar zor bulunan bir iş! Askerliğimi bedelli olarak yapmasaydım, işimden olacak ve belki de askerliği bitiremeyecektim! 1942’li dede kendi kendine, “Keşke o günlerde bedelli askerlik yapanlar olsaydı da biz de tahta ranzalarda 350 kişilik koğuşta soğuk kış günlerinde üzerimize örtecek bir battaniye daha bulabilseydik” dedi!   

Sabah oldu ve bendeniz Kahramankazan’ da yapılacak 1 Temmuz Şehitler ve Demokrasi Müzesi” görüşmem için,  “Seddülbahir” isimli uçakla Ankara’ya yola çıktım. 

Mesele kimin askerliğini bedelli olarak yaptığı değil, mesele herkesin, her daim asker olma şuuru ile üzerine düşeni gücü yettiğince yapmasıdır! 

Unutmayın ki, 15 Temmuz’da Kahramankazan’ da, dokuz şehidimizin hepsi sivildi!

Ahmet Yenilmez Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX