Murat Erdoğan: Futbolun katili suni çim!

Yayın Tarihi: 14 Ekim 2016 Cuma 14:28:00

Güncelleme Tarihi: 14 Ekim 2016 Cuma 14:38:00

Türk futboluna 17 yıl hizmet veren Murat Erdoğan, altyapılardaki sıkıntıya parmak bastı.

Başta Galatasaray olmak üzere 11 takımın formasını giyen Erdoğan, futbolu suni çimde öğrenmek zorunda kalan gençlerin kaybolup gittiğini ve üst düzey oyuncular yetişmediğini söyledi. Murat Erdoğan, Terim-Arda olayının kapalı kapılar ardında çözüme kavuşturulması gerektiğini de vurguladı.
 

O Türk futbolunun Evliya Çelebisi.1996 yılında Mersin İdman Yurdu ile başlayan profesyonel futbolculuk hayatında Türk futboluna tam 17 yıl hizmet verdi. Başta Galatasaray olmak üzere tam 11 takımın formasını giydi. Son olarak memleketi olan Mersin forması giyerek yeşil sahalara veda etti. Bir dönem Sivasspor ve Konyaspor’da sportif direktörlük yaptı. Ancak Türk futbolunda yaşanan yanlış yönetilme yüzünden bu görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Türkiye’de futbolculuğunun yanı sıra efendiliğiyle de adından söz ettiren futbolun Evliya Çelebisi olan Murat Erdoğan, futbolumuzun sıkıntılarını, çözümünü ve Türk futbolunun kurtuluş reçetesini arkadaşımız Selahattin Ekrekli’ye anlattı.

 

Futbolu niçin bıraktın?

 

Tabi fiziki olarak bir sıkıntım yoktu. Oynamaya devam edebilirdim. O dönemde Orduspor Süper Lig’deydi onlardan teklif aldım. Oradaki arkadaşımı aradım çok ciddi sıkıntıları olduğunu söyledi. Bizim de yaklaşık 17 yıl bu durumlar içerisinde bulunduğumuzdan dolayı artık sonuna geldiğimiz düşünerek en üst düzeyde bırakmak istediğim için son noktayı koydum.

 

*Türk futbolunun geleceğini nasıl görüyorsun?

 

Tabi şimdi bu öngörülen bir durumdu aslında. Çünkü hiç bir hazırlık yok. Alttaki gençlerimizin yetişmesi için uygun bir ortamımız yok. Bir kere hep klasik şeyler eğitim dairesi, eğitim verenlerin kalibresi, alt yapıdaki saha imkanları olsun. Şöyle bir tezimiz var bizim. Her kulübün alt yapısında halı saha var orada oynatıyorlar. Bursaspor’un alt yapısından çok oyuncu yetişiyor ve çok büyük mucizeler olduğunu düşünüyorlar. Fakat öyle bir şey yok. Aslında baktığınız zaman Vakıfköy Tesisleri onlara devrolmuş. Devrolduktan sonra futbolcu yetişiyor. Bu ne demek oluyor? Futbolcu doğal ortamında yetişmesi gerekiyor.

 

*Yani suni çim değil, normal çimde mi yetişmesi gerekiyor? Fark ondan mı kaynaklanıyor?

 

Tamamen Bursaspor’daki fark buradan, kimsenin hakkını yemeden bunu söylemek gerekiyor. Tabii ki muhakkak hocalar da vardır. Bir eğitim seviyesi muhakkak vardır orda. İncelemediğim için derecesini çok bilmiyorum ama bu bir tesadüf olamaz. Keza Altınordu’nun oyuncu yetiştirmesi, Bursaspor’un, Gençlerbirliği’nin ara ara oyuncu yetiştirmesi tamamen saha imkanlarından dolayı olduğunu düşünüyorum.

 

*Peki ne fakı var suni çimle normal çimin? Futbolcuyu nasıl etkiler?

 

Şöyle; sen koşarken sahanın sana verdiği tepki. Topun gidişatı, sıçradığın zaman düşüşün, kaydığın zaman reaksiyonun. Kaleciler için önünde seken top. Sekilen toplardaki müdahale derken dağlar kadar fark var. Bir örnek verebiliriz daha iyi anlaşılabilmesi için. Havuzda bir yüzücü yetiştiriyorsun 20 yaşına kadar. 20 yaşından sonra denize atıyorsun. Diyorsun ki; senin yarışmanda burası. Şimdi denizin akımı farklıdır. Dalgası farklıdır, tuz kıvamı vardır. Bu benzetmede bir abartma yoktur. Hatta azımsıyorum bile ciddi bir fark var gerçek çimle suni çim arasında.

 

*Mesela Galatasaray’ın tesislerinde suni çim mi var?

 

Şöyle; Bülent Ünder hocamı çok severim. Onu ziyarete gittik tesislere bana Galatasaray da yaklaşık 7-8 tane yaş gurubunun suni çimde yetiştiğini söyledi. Arkasından 2 ay geçti Benfica kulübüne, Rui Costa’yı ziyarete gittim 11 yaşını bitirip 12 yaşına giren hiçbir çocuğu asla suni çime sokmuyorlar.11 yaşında suni çimdeki misyonunu tamamlıyor ve tamamen gerçek çimlere dönüş yapılıyor. Sonra da tuğla üstüne tuğla koyarak yetiştiriyorlar. En büyük sıkıntımız bu. Ondan sonraki sıkıntıları sonra söylemek lazım. Önce bunun hallolması lazım. Daha sonraki eğitimsel sıkıntılarımızı konuşmamız lazım.

 

*Geleceğe yönelik planların ne?

 

Açıkçası proje anlamında bizim var olabileceğimiz bir yapı neresiyse orayı bekleyeceğiz. Benim antrenörlük kursuyla alakalı başvurum var. A kursuna girdikten sonra antrenörlükle alakalı çalışmalarımız olabilir. Sportif direktörlük olabilir, danışmanlık olabilir. Ben 2 defa sportif direktörlük yaptım. Bir tanesi Sivasspor’da. Sivasspor’da harcadığımız para 10 sene küme düşen takımlardan daha azdı. 4.bitirdik UEFA kupasına kaldık. Konyaspor’da ise yine düşen takımlardan daha az para harcadık ve 3.bitirdik. Konyaspor tarihinde ilk defa direkt UEFA kupalarına kaldı. Ha burada bizim katkımız oldu mu? Belki %1 olmuştur ama olmuştur. Bundan dolayı doğru düzgün işler, doğru düzgün projeler olursa biz bu yapılanma içerisinde oluruz. Muhakkak olacağız ama buna inanan bir yönetim ve anlayış olması lazım, olduğu taktirde biz yarın göreve hazırız. Hiç bir maddi beklenti olmadan iki kulüpte sportif direktörlük yaptım. Herkes hocalığı tercih ederken biz yöneten kısımda olmaya çalıştık fakat Türkiye deki durumlar itibarı ile bunun çok zor olduğunu gördüm.

 

*Durumlar derken biraz açar mısın?

 

Tabi; mesela yöneticilerin futbola bakış açısı. Genellikle kısa vadeli başkanlıklar oluyor. Genel olarak ben futbolun üzerinden nasıl bir kazanç elde ederim mantığı var.

 

*Tamamen ona mı dayanıyor şu anki yöneticilik?

 

Evet tamamen ona dayanıyor. Ben bunu görüyorum. Tabii ki değerli yöneticiler de var kulüpleri içerisinde bir şeyler yapmak isteyen fakat sayıları az olduğu için fikirleri kayboluyor.

 

*Yani rant kapısı olarak görüyorlar kulüpleri.

 

Tabi rakam olarak bakarsanız futboldaki kapasite başka yerde bulunmuyor. Ondan dolayı hizmetten ziyade ismimizi nasıl duyururuz zihniyeti var ve bir denetleme mekanizması olmadığı için istedikleri gibi yönetiyorlar kulübü. Şöyle bir durum var. Hocalık yapmak için belli başlı bir eğitimden geçmek gerekiyor. Futbol oynamak için eğitim adı altında antrenman yapıyorsun. Herkes eğitimli ama yönetici kısmına gelince herhangi bir kriter yok. İmza yetkin var ama futbolla hiç bir alakan olmadan futbol camiasına girebiliyorsun. Bu da bir tehlike arz ediyor açıkçası.

 

 

*Bu anlayış size ters oldu yani.

 

Ters oldu. Niye oldu?  Böyle anlayış bize ters geldi. Hizmet vermek istedik Biz futbolda taşın üstüne bir taş daha nasıl koyarız diye düşünürken, çıkar çatışmalarına hep mağruz kaldım. Ondan dolayı bu sportif direktörlük kısmı birazcık ikinci plana attım.

 

*Kulüplerimiz buna hazır değil yani

 

Hazır değil. Olmak istemiyorlar zaten. Çok örnekler var. Detaylı örneğe girmek istemiyorum açıkçası.
 

*Mesela bir örnek versen
 

Ya şöyle; kulüplerin borçları gereği bütün dünyanın kabul ettiği bir sistem vardır. O da genç oyuncuları alıp yetiştirip satmak. Bunu Manchester United gibi bir dünya devi bile kabul etmişken, bizim Türkiye’de ki kulüpler kabul etmiyor. Ve ben genç oyuncu önerdiğim zaman bunu absürt kabul ediyorlar. Birazcık fiyatı yüksek olduğu zaman, ‘’asla böyle bir oyuncuya para verilemez’’ diyorlar ama öte yandan 33-34 yaşındaki oyuncuya 3-4 kat para verip transfer ediyorlar. Hem de hiç bir geri dönüşü olmadığını bile bile bu işler yapılıyor.. Buna da hayretle bakıyorum... Herkes baksın yabancı yerli transferlere bir bakılsın kulüplerde. Yabancı transferin genelinde geri dönüşüm olmuyor. Yöneticiler, genç oyuncunun gelişimin göremeyecek kadar kısa kalıyor kulüplerde. O düşünce ile geliyor. Onun için cazip gelmiyor. Daha kısa, böyle yamalarla kulübü yönetmeye çalışıyorlar.

 

*Ne yapmak lazım? Nasıl kurtulur Türk futbolu?

 

Herkes doğru işleri yaparsa, herkes bir mücadeleye girerse Türk futbolu kurtulabilir. Eğitim dairesini geliştirmek lazım. Altyapılara her sene federasyon para veriyor ama o paralar nereye gidiyor? Denetlenmiyor. Eğitim dairesi futbolu bırakmış, eski futbolculara antrenörlük kursunda eğitim veriyor, aynı zamanda gidip alt yapıdaki hocalara da, nasıl okullarda müfredatı varsa bir müfredat belirlenmesi lazım. Gençlerin de o müfredata uygun çalıştırılması lazım. Aslında bu geniş çaplı bir çalışmadır. Ben özet olarak anlatıyorum.

 

*Futbolu, futboldan gelenler yönetmiyor. Bu da sizin suçunuz değil mi?

 

Tabi haklısınız ama bu sizin söylediğiniz ütopik bir durum. Biz böyle bir şeyin olabileceğini hiç düşünmüyoruz. Bizim umudumuz tamamen gitti bu konuyla ilgili yani eski futbolcunun futbolu yönetmesini tamamen unutmuşuz yani. Halının altına süpürmüşüz. İkinci çözüme daha çok sıcak bakıyoruz. Futbolu bilmek zorunda değil diyelim bari en azından futbolu bilenlere güvenmeliler diye düşünüyorum.
 

*Ama futboldan gelenler yönetmiyor. Sonra da fatura hocaya kesiliyor.

 

Bir başkan futbolu bilmiyorsa bile en azından futbolu bilen bir ekip kurması lazım kulübün içinde

 

*Kurulmuyor ama?

 

Ben de onu söylemeye çalışıyorum. Bir danışmanlık ekibi olsa daha kaliteli işler çıkar ortaya. Başkan hocanın karşısına geçtiği zaman hesap sorduğu zaman elinde belli başlı veriler olduğu halde çıkınca bunu her türlü teknik adama sorsanız kabul eder. Ama kulüp başkanının etrafında futbolla uzaktan yakından ilgisi olmayan insanların laflarıyla gelip hocaya hesap sorduğu zaman o zaman itilafa düşüyorlar. Sıkıntı o zaman başlıyor hoca ile yöneticiler arasında

 

*Federasyon da aynı?

 

Yıldırım Demirören’in alt kadrosunda futboldan gelme değil. Rüştü abi vardı. Rüştü abi(Reçber) hemen işinden uzaklaştırıldı. Rüştü abi gelse ve kendi ekibini kursaydı orada danışmanlık. Alt yapı üst yapı anlamında güzel bir şey kuracakken bir baktık işinden oldu. Dolayısıyla Fatih Hoca tek başına futbol adamı olduğu için bütün yük onu omuzlarında. Dolayısıyla belli bir süre sonra çöküyor.

 

*Peki Rüştü’yü kim görevden aldı sence?

 

Kim görevden aldı bilemem ama Rüştü abiye verilen görev milli takımlar genel koordinatörlüğü çok iyi bir pozisyondu. Sebebini bilmiyorum bir baktık ayrıldı görevinden. Çok şaşırdım. Ama söylemeye çalıştığım şu. Fatih Hoca’nın üzerinde bir insanın kaldıramayacağı yük var.

 

*Ama Fatih Terim bunu kendisi istedi. Bütün kategorileri kendine bağladı.

 

Fatih Hoca orada bir oluşum olmadığını görünce kendisi bir oluşum beliremeye çalışıyor desek daha doğru olur. Yıldırım Demirören Fatih Hoca’nın karşısına geçip demiyor benim alt kadromda Rüştü var, Tugay, Ümit Davala, Bülent Korkmaz var, bunları demediği için de o da boşluğu doldurmak için çaba sarf ediyor.

 

*Milli takım için neler söyleyeceksin?

 

Benim için üzücü olan milli takımın son maçından sonra yapılan açıklamalar. İzlanda gibi bir takım dediler. Ya şimdi İzlanda’nın takımına baktığımız zaman takımımıza ve  ülkemize baktığımızda “İzlanda gibi bir takım’’ dememiz üzücü oldu. Aynı kalibrede olmamız lazım. Adamlar yavaş yavaş bir yapılanma içine girip kendilerini düzelttiler ve sistem takımı olmaya karar verdikten sonra inanılmaz bir ivme yakaladılar. Biz tamamen kişisel beceriler dayalı bir milli takım kuruyoruz ve o kişisel olarak iyi olan oyuncularımız becerisi olan oyuncularımız olmadığı zaman sistem durmuş oluyor. Takım oyunculara göre değil daha çok sisteme göre kurulması lazım. Böyle olunca milli takımın vaziyeti biraz sıkıntılı gözüküyor. Çünkü organize olan ülkelerin takımlarıyla oynayacaklar. Emin olun Finlandiya olsun, ondan sonra Hırvatistan olsun bunlar çok ciddi takımlar artık. İzlanda’nın durumu ortada. Biraz sıkıntılı gözüküyor. Biz Eme Mor’a güveniyoruz. Emre Mor durduğu zaman duruyor. Hakan Çalhanoğlu’na güveniyoruz. Durduğu zaman duruyor.

 

*Yani biz bireysel oyuncularımıza güveniyoruz.

 

Bireysel yetenekli oyuncuyla maç kazanma modelini dünya reddedeli 50 sene oldu. Bizim de bunun reddedip daha çok takım oyunu daha çok makina halini almamız lazım. Ama umudumuz var. Milli takımımızın önündeki 2 maç nispeten kolay gözüküyor 2 galibiyet almamız halinde zirvedeki takımlara yaklaşmış oluyoruz. O anlamda bekleyip göreceğiz artık.

 

*Arda Terim krizi hakkında neler söyleyeceksin?

 

Benim kişisel fikrim Arda Turan’ın meselesi daha çok kapalı kapılar ardında çözülüp Arda Turan’ın devam etmesi gerekiyordu. Fakat olayın iç yüzünü bilmiyoruz. Dışarıdan duyduklarımız ve konuşulanlara göre maalesef yorumlar üzerinden biz yorumlar yapacağız. Ama şöyle bir durum var; Arda şu anda dünyanın belki en iyi on futbolcusu içerisinde yer alıyor form grafiği olarak. Şimdi onu milli takımda görmediğimiz zaman üzülüyoruz. Çünkü verebileceği çok şey olduğunu düşünüyoruz. Daha ılıman bir bakış açısı olması lazımdı. Fatih Terim’in daha babacan bir tavır sergilemesi gerekiyordu.

 

*Sence ikisi de mi suçlu?

 

Dışarıdaki yorumlara bakarak ben yorum yapabiliyorum. İkisi de suçlu diyemiyoruz. Eğer Arda hatasızsa herhangi bir hamlede bulunamaması lazım. Hoca çağırırsa çağırır çağırmazsa destekler. Arda onu yaptı şu ana kadar. Fatih Hoca da kapıları tamamen kapatmadı. O bizim evladımız bugün çağırmıyoruz yarın çağırabiliriz.
“Biz de açıklama bekliyoruz’’

Şimdi şöyle bir durum var. Bizim insanlara ve dış dünyaya karşı hem milli takım hem kulüp takımları olarak zaten inandırıcılığımız yavaş yavaş kayboluyor. Bu güveni daha çok yitiriyoruz. Duyduğum kadarıyla Barcelona mektup göndermiş federasyona ‘’Bizim oyuncumuz neden oynamıyor bunu açıklayın’’ diye. Bizde açıkçası açıklama istiyoruz. Dünyanın en formda oyuncusu öz evladımız milli takımda olmayınca konu ne olursa olsun üzülüyoruz.‘’İnşallah sorun tatlıya bağlanır’’
Şunu da net olarak söyleyebilirim. Arda Turan’ı çok iyi tanıyorum. Arda para için hiç bir zaman futbol oynamamıştır. Arda kişisel olarak çok şeyi aşmış, çok yüksek bir vizyona sahip bir insan olduğu için. Olumsuz davranışı, hatası belki olmuştur ama kasıtlı hiç bir hareketi olmamıştır. Fatih Hoca da onun babası sayılır. Çocukluğunu biliyor. Eminim onu kucaklayıp bir an önce sağlıklı bir çözüme ulaştırması lazım.
 

SELAHATTİN EKREKLİ / GÜNEŞSPOR ÖZEL