Avrupa'nın antik dünya mirasları
Yayın Tarihi: 23 Eylül 2023 Cumartesi 10:30:00
Güncelleme Tarihi: 23 Eylül 2023 Cumartesi 10:30:00
Almanya'dan Yunanistan'a İtalya‘dan İspanya ve Hırvatistan'a kadar uzanan Avrupa'nın antik dünya miraslarını keşfedelim.
AKŞAM Gazetesi
Mitler ve efsaneler çağında tıp, matematik, tiyatro, tarım ve kentsel tasarım gibi alanlarda büyük ilerlemeler kaydeden, ilk olimpiyat oyunlarının kalbindeki tapınaklardan modern tıbbın doğuşuna öncülük eden Antik Avrupa; eski uygarlıkların yaratıcılığının birer kanıtı olarak halen dimdik ayakta durmaya devam ediyor. Almanya'dan Yunanistan'a; İtalya'dan İspanya ve Hırvatistan'a kadar uzanan Avrupa'nın antik dünya miraslarını keşfedelim.
ANITLAR GÖRÜLMELİ
Almanya'nın en eski şehirlerinden biri olan ve Roma dışındaki en büyük korunmuş Roma binaları koleksiyonundan birine sahip olan Trier şehre yayılan Roma anıtları ile kesinlikle görülmeye değer. Kasaba merkezinin kuzeyindeki en büyük Roma kapısı olan devasa Porta Nigra'dan başlayarak tepeye tırmanabilir ve renkli binaların büyüleyici güzelliğine bakabilirsiniz. Kısa bir yürüyüşle, halka açık olan Almanya'nın en eski katedraline gidebilir oradan, büyük İmparator Konstantin'in bir zamanlar tahtına oturduğu yeri görmek için Aula Palatina'ya gidebilirsiniz. Şehir, "2.000 adımda 2.000 yıl" turu gibi çok çeşitli özel rehberli turlar da sunuyor. Kökenleri Roma tarihine dayanan erel Mosel bölgesi şarabını denemenizi de öneririz. Şimdiye kadar yapılmış en büyük Roma şehirlerinden birinin olağanüstü anıt ve başarılarını keşfetmeye hazırsanız, rotanızı Almanya'nın rüya şehri Trier'e çevirmenin tam zamanı.
İBER YARIMADASI'NDAKİ EN ESKİ ROMA YERLEŞİMİ
M.Ö 3. yüzyılda İber Yarımadası'ndaki en eski Roma yerleşim yerlerinden biri olarak kurulan Tarraco, eşsiz mimarisi ile başarılı örneklerden biri. Barselona'nın bir saat güneyindeki liman kenti Tarragona'da yer alan bu büyüleyici yerleşim yerini ziyaret etmek, antik dünya anlayışınızı da kesinlikle başlıbaşına değiştirecek. MS 2. yüzyılda inşa edilen ve 15.000 kişiyi ağırlayabilen, sahil kenarındaki amfitiyatro da dahil olmak üzere, zafer takından su kemerine ve şehir surlarına kadar Roma etkisini ve şehrin zenginlik ve prestijini görebilirsiniz. Avrupa'nın en büyük Roma sınır şehirlerinden birinin kalıntıları arasında yürürken, güneşin ve kültürün tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.
İTALYA'NIN DEVASA MERKEZİ AQUİLEİA
Orta Çağ'dan 18. yüzyıla kadar Orta Avrupa için Hristiyan dünyasının baskın bir din merkezi konumunda olan Aquileia, devasa arkeolojik alanı ve Patrik Bazilikası ile görülmeye değer tarihi hazinelerden bir diğeri. 1998'de İtalya'nın UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giren Aquileia'da yapılan kazılar; forumun ve Roma bazilikasının bir kısmını, Cumhuriyet döneminin Macellum'unu, hamam ve iki lüks konut kompleksinin açığa çıkmasını sağlamış. Bu büyüleyici şehir pek çok zenginliğe sahip. Bazilika, gezginlerin erken dönem Hıristiyan mozaiklerinin üzerinden geçerken, başyapıtları detaylı bir şekilde görülmesine olanak tanır. Aşağıya doğru baktığınızda Eski Ahit'ten renkli sahneler, yerel yaşamın kültürel temsilleri ve önemli çağdaş insanların portrelerini görebilirsiniz.
ADRİYATİK KIYISININ MÜCEVHERLERİNDEN
Hırvatistan'da Adriyatik kıyısının mücevherlerinden biri olan Hvar Adası'nda yer alan Stari Grad, M.Ö 4. yüzyılda İyonyalılar tarafından kolonize edilmiş yerleşim yerlerinden bir tanesi. Adriyatik Denizi'nin çevrelediği taş evlerin yapımı ise 2.400 yıldan daha uzun bir süreye dayanıyor. Avrupa çiftçiliği için de başarılı bir model olan kent, gezginlere otantik yerel kültürü ve mutfağı deneyimlemesi açısından sunduğu fırsatlarla da cezbedici.
YUNAN TANRISI ZEUS'A ADANMIŞ
Antik dünyanın en ünlü ve önemli spor olaylarının doğum yeri olan Olympia, M.Ö 10. yüzyıldan itibaren Yunan Tanrısı Zeus'a adanmış ibadet yerlerinden bir tanesi. Burada Zeus Tapınağı'nın dekorasyonunu andıran inanılmaz heykellerin yanı sıra ünlü Praxiteles Hermes ve Paionios Nike heykellerini görmeniz de mümkün. Sporcuların antrenman yapmak için koştuğu antik stadyumda, eski Olimposluların 3000 yıl önceki zaferlerinden sonra yaptıkları gibi bölgenin etkileyici kalıntıları arasında yürümek, sizce de keyifli olmaz mı?