0530 708 54 54
0530 708 54 54
04 Şubat 2022 Cuma 14:00:00 - Güncelleme:04 Şubat 2022 Cuma 14:00:00

Dilberay filmi üzerine notlar

Onu ekranlarda gördüğümde ‘Tavukları pişirmişem, anamı da komşuya göndermişem' gibi sözleri olan bir ‘türkü' okuyordu.

Yanık, kalınca bir ses tonu, ilaveten sert, otoriter, 'dobra' bir duruşu vardı.

Bir dönem, hapishane konseptli televizyon programıyla gündemdeydi.

Sesi ve türküleriyle geç tanıştım Dilber Ay'ın... Zira dinlemeyi tercih ettiğim bir tür, söyleyiş tarzı değildi; belki bundandır.

Evet, son dönemlerde ekranlara sıkça çıkıyordu lakin müzikal hayatının çok daha öncesi vardı elbet.

Çocuk yaşta söylediği türkülerle TRT sınavını kazanmış; bambaşka bir sanat hayatı olabilecekken, (paranın gözü kör olsun) bir an evvel gazinolarda sahneye çıkmak zorunda kalmış ve Dilber Babuş'tan Dilber Ay'a geçiş böylece başlamış.

Başlamış başlamasına da oralara gelene kadar yoksulluğun ve şiddetin en şeddelisini yaşamış daha çocuk yaşta.

Aç gözlü, dayakçı, acımasız bir baba ocağından, iki bin lira başlık parasına, vicdansız bir koca ocağına düşmüş.

Orada da horlanmış, dövülmüş, eziyet çekmiş...

Dayaktan ölmemek için can havliyle baba ocağına sığınmış, bu kez bir başkasıyla evlendirilmiş, yine dayak yine işkence... Çocuklarından ayrı düşmüş.

Sonra bir şekilde başlayan sahne hayatı... Oralarda da bela eksik olmamış başından, Almanya'ya kaçmış.

Çocuklarından uzakta çifte gurbet yaşamış, bağrına vura vura türküler okumaya başlamış. Namus cinayeti yüzünden hapis yatmış.

Yeniden Türkiye'ye döndüğünde çocuklarını yanına almak için her yolu denemiş.

Onca badireden sonra, karşısına nihayet İbrahim Karakaş (evlendiği eşi) çıkınca, çilelerle dolu hayatında nefes aldığı bir dönem başlamış.

29 Nisan 2019'da 63 yaşında hayatını kaybeden sanatçı Dilber Ay'ın hikayesini konu alan aynı adlı film bugünden itibaren sinemalarda gösterime giriyor.

Basına özel gösterimde filmi izledikten sonra yanımda oturan arkadaşım 'sinirlerim bozuldu' dedi ve ekledi, 'Ne lanet insanlar var şu hayatta, hangi ana baba çocuğuna bu eziyetleri reva görebilir. Hangi koca bu denli cani olabilir.'

Arkadaşımın bu serzenişini duyunca 'film bir bakıma amacına ulaşmış, seyirciyi etkilemeyi başarmış' diye düşündüm.

Benim için de (filmi izlemeden önce) Dilber Ay, sesi ve söyleyiş tarzıyla, bir kesimi çok etkilemiş, 'feleğin çemberinden geçmiş', zorluklar içinde hayata tutunmuş bir kimseydi.

Ancak her insan bir hikaye; hikayenin detaylarına vakıf olunca insanın empati gücü genişliyor; bazı kahkahaların ardında nasıl büyük trajedilerin kümelendiğini anlıyorsunuz.

Bu açıdan bakıldığında Hakan Kırvavaç imzalı 'Dilberay' filmi başarılı.

Dilber Ay'ın gerçek yaşamında olduğu gibi acısı, trajedisi bol bir film olmuş.

Görüntüde Jean Paul Seresine, kurguda Mustafa Presheva ve müzikte İskender Paydaş imzalar, filme teknik ve görüntü estetiği bakımından önemli katkılar sağlamış.

Dilber Ay'a rol veren Büşra Pekin de çok başarılı bir 'karakter' ortaya çıkarmış. Dilber Ay'ın çocukluğunu oynayan Zeliha Kendirci de bir o kadar başarılı.

Canlandırdığı rolünü izleyemeden vefat eden rahmetli Ayberk Pekcan, Nursel Köse, Deniz Şen Hamzaoğlu, Selin Uçer'in performansları da övgüye değer.

Mekan tasarımından, kostümlere, oyunculuklardan yönetmenliğe, teknik ve estetik detaylara kadar film için büyük bir emek harcanmış belli.

Lakin film, bir yerlere yetişmek istercesine hep bir aceleyle ilerliyor. Acının ve şiddetin en koyu tonu var evet, ve fakat iki saati aşkın filmde olaylar arka arkaya sıralanırken 'duygu geçişleri'nin hakkı tam verilemeden debisi yüksek bir sel olup akıyor.

Ardı ardına gelen şiddet sahneleri seyirciye soluk aldırmıyor neredeyse.

Dilber Ay'ın 63 yıllık hayatında çektiği eziyetler, gördüğü işkenceler birbiri ardına tespih taneleri gibi sıralanınca, 'acıların biyografisi' ya da 'dertleri tespih yapmışım sallıyormuşum' gibi bir film çıkmış ortaya.

Kabul ediyorum biraz sert, acımasız bir cümle oldu ancak biyografik bir filmin (her anı, her dakikası acılarla dolup taşan hikayesi dışında) başka taşıyıcı kolonları da olmalı diye düşünüyorum.

Film biraz da (iç dünyasına çok inilemeden) Dilber Ay'ın röportajlarında verdiği ifadelerden hareketle çekilmiş izlenimi veriyor.

Yine de... Neden bu kadar içli ve dertliydi Dilber Ay'ın türküleri... Nitekim filmin sonunda bunu daha iyi anladığımızı belirtmek isterim.

''Benim türkülerimde yediğim dayaklar, çektiğim acılar, vurulduğum zincirler, çekilen saçlarım var.'' diyordu sanatçı. Yine kendi deyişiyle onu en çok da şiddet mağduru kadınlar anladı.

Zaten Dilber Ay, sesini tüm şiddet mağdurlarına emanet etmişti.

BEDİR ACAR

Etiketler : dilberay filmi dilber ay bedir acar
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX