FETO halifelik için kaçırtacaktı! Yavuz Sultan Selim Han'ın kaftanın sırrı

Yayın Tarihi: 18 Nisan 2017 Salı 16:39:00

Güncelleme Tarihi: 18 Nisan 2017 Salı 16:56:00

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Han'ın onarımdan geçirilen kaftanının açılışını yaptı. Yavuz Sultan Selim Han'ın kaftanı, 2005 yılında halifelik ilan etmesi için Gülen'e götürülmeye çalışılırken son anda kurtarılmıştı.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih Camii'inde öğle namazını kıldıktan sonra Yavuz Sultan Selim Türbesini ziyaret etti. Erdoğan türbenin başında dua ettikten sonra Yavuz Sultan Selim Han'ın onarımdan geçirilen kaftanının açılışını gerçekleştirmişti. Kaftan, 2005 yılında FETÖ lideri Gülen'e götürülmeye çalışılırken son anda kurtarılmıştı.



YAVUZ SULTAN SELİM'İN KAFTANI AÇILIŞINI YAPTI

Erdoğan, Fatih Camii'inde öğle namazını kıldıktan sonra Yavuz Sultan Selim Türbesini ziyaret etti. Erdoğan türbenin başında dua etti. Erdoğan burada Yavuz Sultan Selim'in onarımdan geçirilen kaftanının açılışını da yaptı.


GÜLEN O KAFTANLA HALİFELİĞİNİ İLAN EDECEKTİ

Geçtiğimiz aylarda da kaftanla ilgili ilginç bilgiler kamuoyuna yansımıştı. Hakan Şükür ve Ruanda'nın fahri konsolosu İnanç Çiftçi'nin Yavuz Sultan Selim'e ait 500 yıllık kaftanı FETÖ lideri Fetullah Gülen'e götürme planı ortaya çıkmıştı. Gülen'in, Yavuz Sultan Selim'in, halifeliğin Osmanlı'ya geçtiği Mısır seferi sonrası giydiği kaftanı öperek "halifeliğini ilan etme planı" vardı.

 

YAVUZ SULTAN SELİM'İN KAFTANININ SIRRI

Sultan İkinci Bâyezîd Han’ın oğlu olan Yavuz Sultan Selim Han Amasya’da doğdu, ancak küçük yaşta İstanbul’a gönderildi. Şehzâdeliğinde; Kur’ân-ı kerim, tefsir, hadîs ve fıkıh dersleri yanında yüksek fen ilimlerini de öğrendi... Tahta geçtikten sonra, önce devletin iç işlerini yoluna koydu. İslâm’ı bütün dünyâya hâkim kılabilmek için Osmanlı Devleti’nin dünyânın en büyük ve kudretli devleti hâline gelmesi zaruretine inanıyordu ve kısa ömründe bu düşündüğünü de gerçekleştirdi.

 

Selîm Han, evliyâya çok rağbet ederdi. Zamanındaki Allah adamlarının sohbetlerine katılmayı, bulunmaz bir nîmet sayardı. Şam’ı fethettikten sonra, büyük âlim Muhyiddîn-i Arabî’nin kabrinin orada bulunduğunu ve “Sin, Şın’a gelince Muhyiddîn’in kabri meydana çıkar” sözünü kitaplarda okuduğunu hatırladı. Şamlılar kabrin üzerine çöp dökmüşlerdi. Bu yüzden kabri belli değildi. Araştırmalar neticesinde kabir bulundu ve üzerine güzel bir türbe, yanına da bir câmi yaptırdı. Böylece 'Sin’den maksadın Selîm, 'Şın’dan maksadın Şam olduğu anlaşıldı.

 

İlim öğrenmeye çok meraklı olan bu Padişah, binlerce cild kitap okudu. Okumaya o kadar meraklı idi ki, savaşlara gidiş ve dönüşlerinde bile yanında kitap bulundurur, müsait zamanlarında okurdu.

 

Selim Han âlimlere de çok değer verirdi... Mısır'ı fethettikten sonra, İstanbul'a dönüyorlardı. Adana civarına geldiklerinde, şiddetli yağmur sonunda ortalık çamur deryasına dönmüştü. Birkaç gece o havalide konakladıktan sonra, yola çıktılar... Koca Yavuz, yanı başında devrin büyük ilim adamlarından Kemal Paşazade ile beraber yol alıyorlardı. Bir ara İbni Kemal Paşa'nın atı tökezledi ve ayağından sıçrayan çamur, Padişahın üzerine bulaştı. İbni Kemal Paşa hem üzüldü hem de Sultanın bir söz söylemesinden çekindi! O anda, Yavuz Sultan Selim Hanın herkesi rahatlatan ve tarihe geçen şu sözü duyuldu:

 

''Bana yeni bir kaftan getirin ve bu elbisemin üzerindeki çamurları da sakın temizlemeyin! Âlimlerin atının ayağından sıçrayan çamur benim indimde muhteremdir. Öldüğüm zaman bu kaftanı kabrime koyun

 

Padişahın bu vasiyeti, vefatından sonra yerine getirilmiş ve çamurlu kaftan sandukasının üstüne konulmuştur. İşte, türbesini ziyaret edenlerin gördüğü o kaftandır.