ABD dahil 10 ülkenin küstah çağrısı sonrası Türkiye'den '15 dakika'lık mesaj

Yiğitel'in Akşam Gazetesi'nde yayımlanan haberi şöyle:

Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'ağırlama lüksümüz yok' dediği, tutuklu Osman Kavala için ortak bildiri yayınlayan 10 ülkenin büyükelçi veya vekaleten görevli diplomatları ile ilgili hangi gelişmeler olabilir? Diplomatlar görev sınırlarını nasıl aştı? Dışişleri'ne çağrıldıklarında ne oldu?

'Militan diplomasi' krizinin arka planını gelişmelere vakıf isimlerle konuştum, özetle aktarayım:

Görüşmeye çağrılanların bir kısmı büyükelçiydi; Ankara'da olmayanların yerine de ikinci isimler çağrıldı. Görüşmeyi Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı yaptı. Ancak Kaymakçı sadece konuştu, uyardı, toplantıyı 15 dakika ile sınırlı tuttu, cevap almadan bitirdi.

Kaymakçı muhataplarına, "Açıklamanın doğrudan Türkiye'nin içişlerine müdahale anlamına geldiğini ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu, Türk yargısının bağımsız, telkin ve talimatlara kapalı olduğu"nu iletti. 'Ortak açıklama' veya 'bildiri' niteliğindeki yöntemin ayrıca kabul edilemez olduğuna, bunun ikili ilişkileri de olumsuz etkileyeceğine dikkat çekti.

Kaynaklarım, kısa görüşmede söz hakkı verilmemesinin açık bir tavır olduğuna ve bu tavrın da muhataplarca net şekilde anlaşıldığına işaret ederek "Büyükelçiler, Viyana Sözleşmesi'ne göre, bulundukları ülkelerin iç işlerine karışamaz, hele asla bildiri yayınlayamaz" dedi.

1961 tarihli Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesi şöyle: "Kabul eden devletin kanunlarına ve nizamlarına riayet etmek, bu gibi (diplomatik) ayrıcalıklardan ve bağışıklıklardan yararlanan her şahsın görevidir. Anılan devletin iç işlerine karışmamak da bu şahısların temel görevidir."

Kaynaklar, konunun Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda takip edileceğini belirtirken, bu süre zarfında 'zorlayıcı diplomatik teamüllerin' devreye sokulabileceğine dikkat çekti. Bunlar arasında, işlerin zorlaştırılması ve randevu verilmemesi de var.